arşivUlus IrkadAraba kazaları - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Araba kazaları – Ulus Irkad

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulusBirkaç sene önce cumhurbaşkanlığı seçimleri olurken olayların hep iyimser ve tozpembe yüzleri sergilenmekteydi. Akıncı seçilirse barış gelecek ve hemen barış ve çözüm olacaktı. Aslında olaylara olumsuz öğelerin de düşünülmeden hep o iyimser yanlarının verilmesi veya yansıtılmasını pek sevmem. Çünkü Kıbrıs Sorunu gibi komplike bir sorunun olumsuzlukları ve de araba kazaları her zaman için ortaya çıkabilir. Annan Planı 2003 döneminin en fazla tartışılan Planıydı. Önceleri Kıbrıslırum çoğunluğu da planı beğenmekteydi. Hatta AKEL, bu plan hakkında olumlu konuşmaya başlamıştı. Hatırlıyorum Kıbrıslırum sağcı ve milliyetçi gazetesi Filelefthoros bile haritalar yayımlamakta ve halkı yani Kıbrıslırum toplumunu olumlu yanıt vermeye davet etmekteydi. Fakat herşey olumlu gelişirken ansızın Lüzern’e gidilince ne olmuşsa olmuş, en sondakika golleriyle Kıbrıslırum toplumunda olumsuz sesler yükselmeye başlamıştı. Dediklerine göre plan da en az beş defa değişmişti. Gene dediklerine göre aslında oraya giden görüşmeci heyetinin de arkasında hiç basına verilmeyen ve onları yakından takip eden, onlara  emir veren  başka bir baskın görüşmeci heyeti vardı. Söylentilere göre bu görüşmeci  heyetinin çoğunluğu Ankara Hariciyesi’nden oraya gelmişti ve dakikasi dakikasına, saniyesi saniyesine bizim ekibi kontrolü altında tutmakta ve görüşmeye etki etmekteydi. Sonuçta bize medyada bu görüşmeler olumlu bile gösterilse Güney Kıbrıs’ta olumsuz hava Kıbrıslırumları AB’ye taşımışken Annan Planı’na da hayır dedirtmişti. Hayırla Papadopulos ve ekibi hiçbirşey kaybetmedi  ve yoluna devam etti. Biz ise gene bir çözümden mahrum kaldık. Bu defa araba kazasını görülen o ki Papadopulos yaratmıştı ama acaba sadece Papadopulos muydu esas belirleyici olan? Mesela daha sonraları Türkiye yertkilileri de “Bizler aslında Kıbrıslırumların “hayır” diyeceğini biliyorduk” gibi laflar edeceklerdi.

Tutalım ki Kıbrılsırumların elbette 1963 yılından beri devam eden olumsuzlukları vardır. Tutalım ki belirleyici olmuşlardır. Tutalım ki herşeyi etkilemişler ve 1974 öncesinden başka, 1963 yılından sonra yaratılan statükoyu istemektedirler. Tutalım ki Makarios Doktrini ki Kıbrıslıtürkleri anayasada yaptığı değişikliklerle azınlık durumuna getirdiği için hala daha etkendir. Peki şunu da koyalım; Kıbrıslıtürk tarafı da barıştan yana mıdır? Örneğin Aplıç ve Derinya Kapılarını açmayanların Kıbrıslıtürk tarafı olduğunu biliyor musunuz?  Veya bırakalım Kıbrıslıtürk tarafını, gerçekten belirleyici  olan tüm temaslarda Kıbrıslıtürk tarafı mıdır? Yani bugün Sayın Akıncı istediği zaman Türkiye’ye başkaldırıp “Ben barış ve çözüm istiyorum” diyerek karşı çıkabilir mi? Ben sanmıyorum. Şimdi devamlı olarak bazı arkadaşlar sosyal medyada iyi niyetleri ve iyimserliklerini ortaya koymaktadırlar. Olumlu düşünmenin gerekliliğini ve de görüşmecileri, Sayın Akıncı’yı hatta Türk tarafını bu yönde eleştirmememiz  gerektiğini söylemektedirler. Hava onlara göre olumludur ve yakında olumlu sonuçlar olacaktır. Şimdi bu yönde düşünürken ansızın Dışişleri Bakanlığı yetkilileri hemen son zamanlarda hidrokarbonlar dolayısıyla Güney’in Mısır’la yaptığı andlaşmaları bayağı tehditkar bir şekilde karşı çıkarak protesto ediyorlar. Başbakan  Özgürgün ile Ertoğruloğlu’nun takındıkları olumsuz hava ve görüşme tutanaklarına yakın olmalarına, müzakereci grup içinde görevli devlet memurları  olmasına rağmen görüşmeleri kontrol altına almak için daha fazla kendi taraflarından temsilcinin gruplara katılmasını istemeleri de aslında sürpriz ve olumsuz çıkışlardır. Bu tip karşı çıkışların bilhassa göbeğinden Türkiye’ye bağımlılığı savunan UBP için pek de öyle bağımsız hareketler olmadığını sanıyorum. Ne gösteriyor bu emareler biliyor musunuz? Araba kazası için Türk tarafının da sebebiyet verebileceğini. Hiç unutmam bir  Türkiye yetkilisi Annan Görüşmeleri sırasında  merhum Denktaş Bey’e devamlı protesto etmesi için olumsuz rol verildiğini, Mehmet Ali Talat’a da olumlu rol verildiğini, ama bunların da yani rollerin de, Türkiye Devleti tarafından kontrol ve idare  edildiğini söylemişti. Yarın hidro karbonlar için  masanın devrilmeyeceğini kimse söyleyemez çünkü geçmişte devrilmiş hatta o bölgelere harp gemileri de gönderilmişti. Bunun yanında Annan Planı’nda çeşitli taktikler, hatta gizlice Kıbrıslırumlarla görüşmeler bile olmuştu. Herşey kontrol altındaydı ve herşey bir merkezden idare ediliyordu.

Elbette iyimseriz. Elbette Sayın Akıncı’nın görüşmelerde bir sonuca gitmesini istiyoruz. Ama daha seçimi kazandığının ilk gecesi, Ankara ile kardeş ilişkiler içinde olmaktan bahseden Sayın Akıncı’nın ansızın Ankara’dan fırça yediğini unutmayalım. İyimseriz ama Kıbrıslıtürk toplumunun da iradesinin özgür olmadığını bilmeliyiz. Yani anlayacağınız maalesef iyimser olmak yetmiyor ve gerçekler içinde her an araba kazaları da ortaya çıkabilir. Bu Güney’den de olabilir bizden de. Hele bizden birçok örnekleri var.

Araba kazalarına yer vermeyecek yegane yol, Güney’deki dinamik unsurlarla temasta  olunurken bağımsız, özgür bir iradenin olmasıdır. Bu da bizim tarafta var mı? Şüpheliyim…

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin