Bölgemiz hem savaşlar la donatıldı, hem de otoriter yönetimlerin inanılmaz güçlendiği siyasal süreçleri yaşıyor. Böylesi koşulların da tartışılmaz kurallarından birisi de askeri,militarist ve otoriteleşme politik hamleler nedeniy le piskolojik hareket, piskolojik üstünlük kuramı pratik te geniş yer buluyor. Piskolojik hareket silahı, kurgulanan resmi siyaseti hem kurtarma, hem de yeni açılımlara kitleleri hazırlama zemini oluşturmak amacıyla kulanılmaktadır. Bu militarizmin, otoriterliğin ve belirsizliği merkez lehine desteğe çevirme easrumanıdır. “Korkutma, zorunlu kılma, iktidar haklılığı ve geleceğin öteki seçkilerine de kamuoyu oluşturma” adına piskolojik hareket kuramı politik seçki olarak uygulanmaktadır. Korkan, geleceğini kesin bilmeyen, çaresiz ce yeni sunulana haklı kitle oluşturma politik yöntemi olarak, baskılar da, aşmazlar da veya gelecek “B planlarında” piskolojik hareket yöntemleri sık sık yürürlüğe konulur. Konulur ki hem kitleleri denetleme, hem de gelecek siyasal seçkiye de hazırlandırır! İlgili kuramın gerçeklerini iyi anlamak bu neden le önemli. Hem piskolojik olarak kitlesel denetim ve siyasal kurgular la günü kurtarıp geleceğe yönelik hazırlama rolleri birlikte yapılır….
Kıbrıs ta bunu son dönem de iyice hisetmekteyiz. Bölgesel kağos, savaş koşulları, otoriter devlet şekilleri adeta ağ gibi etrafımızı kuşat tı! Kıbrıs sorunu varlığı ile artan sorunalr da epey netleşti. Buna karşın kitlesel katılımın iyice azaldığı, iç dinamiklerin de hiçeleşme noktasına dek eldiği de öteki paradoks oldu. Bunların üzerine piskolojik etkenler le siyasal kurgular da peşpeşe gelmeye devam ediyor. Özellik le Mehmedali bey le başlayan “senenin sonuna dek” ifadesi, akıncı döneminde daha keskinleştirilip, piskolojik deyerler le iyice siyasal kurgulara açılım açma boyutunu zorluyor. Bellirli bulgular sunma deyil de “yılın sonuna dek çözüm olmaz sa, kesin olarak fırsat penceresi de kaçırılacaktır” ifadesi umutsuz ve katılmcılık geleneği olmayan adamız da mutlaka karşılık bulmaktadır! Dahası; sistem savuncularını deyil de “barışçılları” olumsuz beklentilere sokuyor. Böylelik le en basit soru olan “yarının Kıbrısı nasıl olacak” sorgusu da resmen beyinlerden sildirtiliyor. Dahası; “Türkiyesiz olmaz* Türkiyenin de çıkarına göre” sözleri temel gelecek kuralı olarak da benimsetilerek istenen resmi eksen de sağlanmaktadır!
Bu olayı son Ankara ziyareti ile Akıncı resmen ayni piskolojik hareket le siyasal kurguyu pratiğe soktu. Giderken “Gaarantörlük” derken, dönüş te sadece Türkiye övgüleri ve yılın sonunun son fırsat olduğu probaganda algısına ağırlık verdi. Türkiyenin önemini teker teker tekrarlarken, yarınlarda nasıl sorgulanacağı yerine, sarayın kalıcılaşma politikasına da oynadığı kesin. Çıktığı Türkiye medya veya buradaki açıklamalar da Erdoğan la yaptığı görüşmeler de neleri konuştuğu yerine, hep adeta ilerde geçerli kılınmak istenen “B planlarına” hazırlık yapma probagandası sırıtıyor du.
Öylesi bir travma yaşanıyordu ki CNNTÜRK medya Özgür Gündem gazetesinin basılmasını veya İMC TV ye karşı takılılan uygulamaları haberleştirmez ken aKıncının sözlerine önemli derecede yer verdi. Hem Kıbrıs ve hem de özellik le Türkiye kamuoyuna adeta istenilen siyasetin uygulanması için direk algıalr la hitabeler dizildi. Halbuki Kınrıslılar yaşananlar la şu sorguyu çoktan yapmaları gerekiyor du! Türkiye de olanlar, Garantörlerin Kıbrıs ta yaptıkları ortadayken, bunlar bellek sildirtilerek adeta tabusal hak gibi garantörlük konuşulmaktadır. Bunlar ilerde Akıncı hanesine yazılacak. Eyer insanlar balık havılzalı deyiler se çalışanların nasıl maaşlarının birisini yutarlarken Akıncı “Filandiya da dahi maaşlar ay ortasında ödeniyor” denip siyasal kurgusuna destek arıyordu!****
Yarınlar da Kıbrıs çok konuşulacak. Birilerinin şimdiki iyimser imajı, yarın nasıl yanlışlar yaptığı gerçeği ile anılacaktır. Son AKP aşkı ile burada ısrar la Kıbrıs sorununun Türkiyeleşme ayağı konuşturlur, kitleler kabulenirken, ilerde bunun adı banbaşka olacak.Teslimiyet öğretisinin örneği olarak vurgulanacaktır. Belli ki son Akıncı ziyaretiyle sene sonundan sonra eyer koşulalr uygunlaşır ve fırsat oluşur sa Türkiye tıpkı öteki Ortadoğu bölgesinde olduğu gibi öteki planlar için zemin zorlama niyetindedir. Neden bunların yaşanıp başta akademisyenler ve giderek kitlesel karşılık bulduğunu aşağda bazı kuramlar la açıklama ihdiyacı da oluştu….
Baştan Beri ilgili yanlış şu noktadan başlıyor! Biz nasıl bir Kıbrıs istediğimizi siyasal olarak kurumsalaştırma eylimi göstermedik. Birileri şu plan, ötekileri “olmazları” sıraladı. Bile bile yalanları doğru kabulenip savunuldu! Olmayan ilkeleri hem varmış hem de kaçınılmaz olarak da savunduruldu! Ne istendiği bilinmezken, istenilen ezberin de pratikte savunuluşu da ters oldu. Hep “Federal yapı, eşit ve bağımsız” denildi! Fakat daha ilk alt doldurma da federal yapıyı direk imkar eden seçenekler keskin şekilde savunuldu! Bağımsızlık dneilirken de akabinde dış güçlerin güvenliği sağlama olmaz sa olmaz dayatılıyor! Ta baştan konulan federal ve bağımsız ilkeleri daha ilk talep le ret etme gerçekleri yaşandı. Birilerinin gelip önerme yapması ve dauatınca da güce göre çıkara bakarak anında karar verip unutma düşüncesi yayıldı.
Bir hatırlatma: Gerçekten Annan planı döneminde Kıbrıs seçim dönemleri yaşadı mı? Buna şunu da ekleyebilirsiniz; Hangi Kıbrıs ayarlaması 2 liderin görüşmeleri ile yapıldı? Atmış mı, 74 Dönemi mi yoksa ANNAN planı mı?*****
Demek ki bizim kamuoyu senelerdir sözle söyleyip, düşünsel olarak savundukalrı birbirine oldukça ters. Şimdi sokağa çıkıp “iki toplumlu, federal yapı” diyenlere fedaral yapıyı anlatınca da nasıl “olamaz” diyeceklerine hemen raslayacaksınız! Zaten talepleri de birielrine braktıkları da bilinen boyutdur.
Gelelim ikinci noktaya: Son dönem de iyice belirginleşen koşul da vardır. Özellik le “barışçıl” denilen önemli kesime de karşılık buluyor. AB veya B.M. çevrelerine gidiliyor. Amerikan uzmanlı toplantılara katılınıyor. Onların dediklerini sorgulamadan alıp, burada savunuyorlar. Hiç düşünmeden de doğru kabuleniyorlar. Nitekim iyi bildiğimiz bazı kesimler dahi, onların ağzından duydukalrı ile burada bunları savundukalrına da bol bol tanıklaşıyoruz. Söylenen sözler veya isgtenen görüşlerin doğruluğu kabulenip savunuluyor. Oysa basit gerçekler hep yaşandı! Avrupalı veya ABD kesimelri olanları veya bizim istediklerimizi deyil, kendi politik hedeflrine göre aktarım ve gelecek çizip sunuyorlar. Bazen kandırılma veya yanlışlar la beyinler doldurtuluyor. Neden se şuda gözden hep kaçıyor! Hep 2 lidere destek verip sorunun çözüleceği söylenir. Kendi rollerini hiç kabulenmezler. Bizim kiler de bu tavrı yutup buraya getiriyorlar.
Katıldığım birkaç toplantıda onların dediklerini sorguladığım için de beni çağırmayarak dıştaladılar. Halla şu tavra kızıyorum: “Güvendiğim bir Avrupalı bana, yakında şu veya bu şekilde çözüm olacağını söyledi” lafları hala yutuluyor. Oysa politik hedef veya kamuoyu hazırlama ikilemli bir söylemdir. Sanki Dünya işigücü brakıp Kıbrıs la uğraşı izlenimi hep bize yuturuldu! Bu giderek ikilem oluşturdu. Dışarıya gidip konuşan Kıbrıs çözümcüleri ile adada kalan öteki kesim arasında da uçurum oluşmaya devam ediyor. Helle de bazıları bu yol la ceplerini doldurup tatil yapıp elitleşince de barışçılların izlenimi iyice işbirlikçilik le bakılır olundu!****
Üçüncü nokta daha vahim* Öğrennenler veya bölgeyi okuyanlar hep şu noktada takılıp kalırlar. Bunu Ortadoğu projesi ile somutlayalım. İkili bakış yanılsaması baştan oluşturulur. Sanki BOP doğru plan olup hayat ta karşılık buldukça sorunlar çözülecek. Bunun doğru olduğu düşünce ile yaklaşıp, sunduğu geleceğin olacağından hareket ederek konuşulur. İkinci boyut daha tehlikeli! Baştaki ortaya çıkan BOP ile çizilen yolla bakarak sonuçlar beklenir. Örneğin; hala bazıları bu yıllar da Kıbrıs ta dizayin olasılığını ilgili planın içeriğine bakarak tahmin ederler. Oysa, çizilen Ortadoğu projesi özellik le Suriye bataklığında yok olmaya doğru çırpınıyor. BOP Suriye de kesin şekil de aşmaza girdi. Bunu okuyamayanlar ve ayni çizginin devam etiğini düşünenler, Kıbrısa da sıra geldiğine inanarak konuşurlar. Halbuki BOP gerek parçalanan yaplardan çıkan örgütler, gerek Bölgesel güçler ve gidrek genel sistem hegemonyacılar hepsi yeniden arayış la pay kapma veya kendini kurtarma peşindedirler!
Özetlenen bu bakışlar sonuçta mutlak tektip bakış la hep sıkışıp kalmaktadır. Bütünsel olmayan BOP gerçeğini görmezden gelip, Kıbrıs ta ortak çıkar için müdahale edeceklerini düşlerler. Halbuki; Türkiye bile bu aşmazı kulanıp bölgesel güç olma adına hamlelerini yapıyor. Kıbrıs için öteki kendi planı için zemin arıyor.
Yukarda size başlayan ve Akıncının Türkiye ile hızlandırdığı Piskolojik hareket le “korkudan başlayıp geleceğin seçkisine hazırlama” siyasal kurgulamanın gelinen noktasını anlatmaya çalıştım. Korkuların normaleşip, doğalaşıp siyasalaşarak üstünlük sağlama hamleleri hep karanlık dönemin, belirsiz ufkunda epey rol alır. Otoriterlik le başlatılan bu hareket, kitlesel üstünlük sağladıkça kendi siyasal kurgusuna da hamle bulma şansını aramaya başlar.ilgili siyasal döngüyü iyi okumak gerekir. Sistemin özellik le Ortadoğuda tek kutuplu deyil çok kutuplu, bölgesel hegemonyacılar ve yeni fırsatı kulanmak isteyen öteki kesimler le karmakarışık hal aldı. İtifakalr dahi yerine ve hat ta saatine göre kayan bir bölgede yaşıyoruz. Helle de şu “gaz la barış gelecek” sözleri belli ki enerji tekelerinin siyasetini hiç anlaşılmadığı anlaşılıyor.