Ne olmuş yani demeyin Türkiye cumhuriyetinin kurucusunun partisi ve kısa fasılalarla da olsa iktidar ve gerisinde ana muhalefet partisi olan bir partinin genel başkanı soruyor. Hem de Türkiye halkının genel olarak siyasette yenilenme gereği duyduğu zamanda sesini yükselterek bir darbe girişimi sonrasında uyarıcı olmak isterken soruyor. Çok haklı ama neden şimdiye kadar sustuğu sorusunu da anımsatıyor.
Avrupa Konseyi bizim de üyesi olduğumuz demokrasi ve insan haklarını desteklemeyi öncelikli konu olarak alan bir büyük örgüt. AİHM de onun eseridir. AB bu kurumu kendisinin kurumu olarak da kabul etmiştir yani AB üyelerine onun kararlarına uyma zorunluluğu dayatmıştır.
Ve işte o AK 2008 yılında bir karar alarak demokratik parlamento nasıl olmalı ki AK üyesi olarak kalabilsin göstermiştir. O kararda Kılıçdaroğlu’nun değindiği istihbarat örgütlerini denetleme komisyonu yer almıştır.
Sanırım o denetleme komisyonu o yüzden meclis içtüzüğüne girmiştir. Eskisinde olsaydı belki bizimkine de girerdi. Ama girse de girmese de sonuçta böyle bir komite Avrupa’nın yüzüne piyaz girse de meclis istihbaratı denetleyemez. Çünkü Türk kültürü buna izin vermez. Biz asker millet denilen ama aslında devletinin kulu olmayı benimseyen bir halka bunu anlatamayız.
Darbeyi yiyince Kılıçdaroğlu da istihbarat komisyonunu anımsadı ama kurulması için milli dayanışmaya gerek duyulan bu zamanda mebus denilen oyu kazanılmış seçim komisyoncularına istihbarat gibi bir önemli sorumluluğu yüklemeye aklı yatacak mı merak ederim.
Türk meclis istiyorsa yalnız istihbaratı soruşturma yetkisini milletvekiline verecek değildir. O kararın içinde olan bir milletvekiline emir veya telkin yapılamaz, milletvekili vicdanına göre ve bağımsız kararlarla hareket eden birisi olmalıdır kuralını da benimsemelidir.
Sorarsanız tabii ki mebus tüm halkın temsilcisidir, millet adına hareket eder diyecektir ama partisinin arzusunu kırarsa siyasi hayatını söndürmek de siyaset cambazlarının Türkiye ortamında doğal hukukun kazandığı bir hukuk dışı güçtür. Partisinin bir kararına veya düşüncesin aykırı karar veren haindir ve o davranış başka bir patiye transfer olmaya kalkmanın işaretidir.
AK’nin kararını oturup tercüme ettim ve mebuslara yolladım. Facebook hesabımdan da dağıtmaktayım. Merak eden bulabilir. Üç sayfalık bir metin olduğu için burada tekrar edemem.
İstihbarat örgütlerini mecliste soruşturacak bir komite akıl almaz ama o kadar doğal bir şeydir ki demokrasi için şart olarak sayılanlar için yalnızca muhalefete de o komitede yer vermek gerekir diyebilmek için anılmıştır. Yoksa o karada yer bile alamayacaktı.
Onların doğal saydıklarını bizim aklımız alacak halde bile değildir.
Başsavcılığımız devletin en yüksek hukuk danışmanıdır. Ama bunun bilincinde olamaz çünkü meclis bizim kültürümüze göre tehlikeli bir yerdir. Aman Allah korusun onun içinde muhalefet yok mu? Onu yetkilendirip de hükümetin işine müdahale olanağı mı vereceğiz. Haydi, Türkiye’de terörist bir parti meclise girdi mazereti var, bizde terörist parti mi var demeyin bizde de Rumcu partiler var. Onlara mı emanet edeceğiz değerli istihbaratlarımızı? Anayasa mahkemesi bir anayasa incelemesi yaptı ve Akıncı’ya uluslararası bir antlaşmanın nasıl denetlenebileceğinin işaretlerini verdi. Başsavcılık ise yetkiniz yok deyip meclise görüş vermeyi reddetti. Çünkü o da o muzır meclisin hükümetin işine karışmaması doğru bulur, aksini değil.
Okuyun anayasa mahkemesinin incelemesini, göreceksiniz ki çok profesyonelce ele alınması gereken bir konudur. Hâlbuki meclis halkın seçtiği değişik mesleklerden insanlardan meydana gelir. AK kararına muhalefet milletvekillerinin de bu derecede bilgi sahibi gibi değerlendirme yapabilmesi için devletin tüm olanaklarından yararlandırılması hakkı olması gerektiğini anlatır. Yani meclisteki milletvekilleri başsavcılıktan alamadıkları hizmeti istedikleri başka kişilerden alabilmeli ve başsavcılığa bile muhtaç olmamalıdır.
Bunu sağlayacak kültürümü var mı? Olsaydı mecliste engellenmezdim. Meclisin hukukçularının uyarılarını dikkate almayan olmaz, hiç değilse muhalefet partili biri müdahale ederdi. Kültürümüz ayak bağı olmasaydı komitelere kendiliklerinden konu seçip araştırma yaptırma yetkisi veren önerim sonucu kabul edilen madde çalıştırılırdı. Hükümet temsilcisi diye gelen bakan ne yani hükümetin işine mi karışacaksınız diye efelenince komite onu dışarı atabilirdi. Atmadı ve o madde hiç kullanılmadı. Tıpkı Kılıçdaroğlu’nun değindiği istihbarat denetleme daimi komitesi gibi o da rafta kaldı.
Meclis’te şiddetle gençlik antlaşmasına kaşı çıkanlar oldu ama bizim yetkimiz ne, durumumuz ne diye merak eden olmadı. İktidar partilerinin basit ve olağan bir kişiliksizliği diye düşünüldü.
Lanet olsun o kültüre ki seçimden seçime oy kullanmayı demokrasi sanır!
Akıncı seçimle gelmiş, görüşmeleri yürütme hakkına ve yetkisine sahip olmuş diye savunanlar var. Akıncı olmasın da başkası olsun demem o değil. Eleştirildiği konuda da haklı olduğu açık ama seçimle anayasanın vermediğini aldığını iddia emek seçildim mademki seçimle gelen bir cumhurbaşkanı elbette parlamenter rejimin pasif başkanı olamaz diyenin görüşünü yansıtır. Denktaş da öyle derdi. Akıncı’nın partisi ise rejin parlamenter rejimdir Denktaş yetkisini aşıyor derdi.
Derinden bir kültür var ki varlığı inkâr edilemez, bizi tazılı hukuku ile kendimize benzetmemize neden olur. Yazıklar olsun.