Türkiye’de silahlı kalkışma sonrası inanılmaz bir hızla yönetim çarkında, adliyede ve basında tutuklamalar ve işten atılmalar yapılıyor. Muhalefete de sesini bu ağır durumda kısması için tahrik edilen halk aracılığı ile kısıtlama yapılmaya çalışılıyor.
En çok dikkat çeken çok gerekli ve yararlı olduğu iddia edilen tek parti iktidarı ile istikrar geldiği iddiasıdır. İstikrar altında devletin tüm kurumlarının ve iktidar partisinin içten ve dıştan kuşatılmasının sürdüğünü gösteren darbe girişimi yapılmış olmasıdır.
Bu istikrar neyin istikrarı imiş ki bir dinci akım atama ve yerleştirme sistemine girişim yapabilmiş ve ordu, polis, eğitim ve yargı içinde yuvalanmış ve uçaklar, helikopterler ve ağır silahlarla yönetime el koyma girişimine kalkışabilmiştir. Cumhurbaşkanını en yakınına yaklaşıp tehdit edebilmiştir.
Bu durumda sorumluluk taşıyanların sorumluluklarını yerine getirmesi gerekirken ilgili olmadıkları bilinenlerin ve şüpheli olanların da dâhil olduğu inanılmaz bir temizleme kampanyası uygulamaya konulmuştur.
Bu arada BM, AB ve diğer müttefikleri ile ilişkileri tehdit eden dış akıl, üst akıl ve yabancı parmağı iddialarıyla mazeretler icat edilmekte ve ülkeyi bu hale getiren uygulamaların terk edilmesi ve sonuçlarının giderilmesi için değil darbe girişimini yapmış olanlardan kurtulurken otoritesini sıkılaştırmak için hareket edilmektedir.
Yıllarca devlete sızma çabaları ortaya serilirken hangi mekanizmaların kullanıldığı halkın bilgisine getirilmişse de önlem alınmamış, tam tersine müzahir olunmuş olmasa bu kadar çok sızma olamazdı. İlgililer ne zaman müzaheretten vazgeçilmiş ve önlem alma düşüncesi görülmüştür hesaplarını yapmakta ama bu doğrultuda “bir daha sızmaya izin vermeyecek bir liyakat sistemi” ‘ne geçme niyeti konuşulmamaktadır. Vaat da edilmemektedir. Tam tersine özel hukuk kuralları yasalaştırılarak tam keyfi temizleme ve yandaş yerleştirme operasyonu yapılmaktadır.
Bizde de benzerinin olmasına yeşil ışık yakan demeçler işitilmekte liyakat sisteminin yasalara aykırı tutumlarla da desteklenen uygulamalarla ortada bulunmadığına göre iktidarın Gülenci olmadığı güvencesinden başka bir şey yoktur.
Endişe çoğu kurumun yetkisinin Türkiye desteği dolayısıyla ortadan kaldırılmış olmasıdır. Oralarda ne olacağını bilmemiz olanağı da yoktur.
Biz AB üyesiyiz ama Türkiye AB ile iyi ilişkilerini bozarsa ne olacağını kestiremeyiz.
Herkesi dikkatli olmaya çağırırız.