Tak diye görevden Davutoğlu başbakanlıktan alındı. Derken “şak” diye işaret le Yıldırım yerine oturdu. Takşak politikası veya Saray işaretiyle böylesi bir değişim yapıldı. Sarayın kutreti kendisini yeniden kanıtladı. Bir şaret le görevden gitmek ve başka parmak işaretiyle “lideri seçme” uygulaması yeniden yapıldı. Hem de gayet normalmış bibi de karşılık buldu. Daha dün Davutoğlu adamıza geldi. Kin kusan öfkeyle veriştirip, Rumlara sopa gösterdi. “Benim dediklerimi kabul et de” adaya çözüm gelsin mesajını gayet doğal dil le vurguladı. Daha kulaklar bu sesi unutmadan, unutulan Davutoğlu oldu. Kısa zaman sonra ayni görev le Binali Yıldırım geldi. Aklıma Özal döneminin Yıldırımı gelse de kimse takmıyor. Binaliyi akıl tutulması na uğramayanlar da KKTHY iflasından gayet iyi hatırlayacaklardır! Binali Yıldırım klasik tekrarın yanına yeni bazı buluşları da ekledi. Ezberlenip yaşama sokulan “bizde ne var sa sizde de olacak” cümlesi lafola söylenmedi. İmzalanan ekonomik prokramdan tutun, kordinasyon komitesi belgeleri “bize benzeyeceksiniz” cümlesinin boş olmadığını kanıtlıyor.
Türkiyenin Başbakanı yeni diplomatik bir de deneme yaptı. İlk defa sesizsedasız teslimiyet protokolu imzalandı. Nedense kamuoyu uykuda yakalandı, medya çizilen çizgi dışına çıkamadığı için de olayı yakalayamadı. Sadece olay anında ben Ortam gazetesinde Teslimiyet anlaşmasının imzalandığını yazdım. Tabi kimse tınmadı. Tınanlar ise önceden kamuoyunu hazırladılar. “Biran önce imzalayın da para gelip, alacağımızı alalım” çıkışı işbirlikci kuruluşlar ca bolca gündeme konuldu! Tam bir teslimiyet ile işbrilikci alma saydamlaşmasının politik gerçekleşmesine tanık olduk.
Bu arada imzalanan güvenlik kuralları da gündeme sokuldu. Örnek; gösteri yapma genelgesi yayınlandı! İlginç ortak itiraf da farkında olmadan gerçekleşti. Şimdiki CTP genelsekreteri Tufan yayınlanan genelgede cümla yanlış yazılımı olduğunu açıklar. UBP makamcısı da kabulenir. Tufan olayı bildiklerini söylemek le kendini ele vermedi; ayrıca bu olguların CTp UBP döneminde hazırlandığını da hatırlatan düzeltme davrnışını da sergiledi. Tabi kimse yakalamadı. Halbuki CTP işin içinde olmasa bunun düzeltilmesi veya yanlış cümle kulanımı ile olayın gazını almazdı!
Peşpeşe gelen teslimler ve bundan nemalanmalı rantcı işbirlikci ekseni iyice sırıtırken, şu gerçek eksikliği hep sırıtmaya devam ediyor. Ne Kuzey Kıbrıs gerçek olaylar la Kıbrıs sorunuyla yüzleşti* Nede Türkiye tüm siyasal yakın tarihte olduğu gibi gerçekler le konuşmaya başlamış oldu. Kıbrıs veya Kürt gibi can yakan konularda Türkiye gerçekleri değil de resmi idolojikleştirdiği harcın üzerine miliyetciliği koyduğu müdet ce, böylesi terslikler gayet doğal yaşamaya devam edecektir! Konuşturulmayan Kıbrıs gerçeği ile üstüne konulan kültürel milliyetci harcı karşılığını da buluyor. Türk devleti etrafında güçlü kitlesel destek le bu yanlışlar bilgisizlikler le birlikte sürdürülmeye devam ediliyor! *****
Türkiyenin yine yüzleşmeyip tam aksiyle imkar edip, hat da yaşanmamış gibi gösgterilen birbaşka sayfanın da gündemleştiği ülke Almanya oldu. Almanya parlementosunda tüm partilerin katılımı ile ortak Ermeni Soykırım olayı kabulendi. Almanyanın önemi şundan daha fazla dikate alınıyor! İlgili dönemde Türkiyede epey Alman askeri olup olaylara tanık oldular. Almanya ile itifak blokundaydılar. Biranlamda göz yummak la Almanların da ortak katılım suçluluğu da vardır. Günümüzde ise Türkiye Almanya ilişkileri çok boyutlu noktada bulunuyor. Bunlar Türkiyenin yüzleşmediği ve ret edip sildirtmeye çalıştığı Osmanlı son dönem Ermeni gerçekliği, en yakın dönem itifakcısının parlementosunda geçmesi önemlidir. Türkiye kabulenmez ve yaşananları imkar ederken, dönem mütefikleri dahi tanıklıkları ile konuyu kabulenme gerçeği oldukça önemlidir.
Yine konu şurda kilikleniyor! Türkiye yakın tarihi ile hiç yüzleşmek istemiyor. Bunu harç la miliyetciliği yükseltirken, devlet politikası olarak da yerleştirdi. Nitekim, Türkiyenin çoğu yakın tarih olayları, Türkiye de değil, öteki ülkelerdeki sarsıntıların Türkiyeye yansımasıyla gelişti. Dersim olayı benzeri birçok katliyam hep Türkiyede tartıştırılmazken, başlanan öteki ülke esintilerinin Türkiyede yankılanması ile gündeme geldi.
Alman parlementosu olayı yeniden acıları deşmeği değil, günümüzde kurulacak ilişkiler le giderilmesine yönelik bir karar aldı. Kararı okumama “herkonuda olduğu gibi” salt sunulan probaganda algılar la olaya yaklaşınca, içerik ile söylenen uzlaşmaz çelişki yeniden yaşanmaya adaydır. Ancak Türkiye Almanya ilişkilerinin etkilenmesi de pek beklenmiyor!****
Türkiyenin konuşturtmama eylimindeki başka bir gerçek de en yakın öteki ortağı ABD mahkemelerine ulaştı. Öyle ulaştı ki Türkiyenin kendi belgeleri adeta ABD yargısında uçuşmaya başladı. Rıza Zaraf olayından söz ediyorum. Zarafın karıştığı önemli ekonomik olaylar, artık sadece Türkiye ile sınırlı kalmadı. İranda ortağı idama mahkum olup verdiği ifadelerle direk Türkiye ayaklı başta Zaraf la başlayıp ABD yargısına gidilirken bakanları ve birçok ülke bankalarını içine aldı. Türkiye medyası bunu görmezden geliyor. Zaraf la alakalı pek haber yapılmayarak, sanki böyle bir sorun yokmuşasına davranılıyor. Ama Zaraf davası ABD topağında sürüyor ve Türkiyede özelikle 17 25 Aralık dosyaları daha gelişmiş şekliyle ABD hukukuna ulaştı.
Türkiye yargısı konuyu araştıranları ve dava açanları görevden alıp konuyu kapat tı! Fakat her böylesi olayda olduğu gibi, sizin görmezden geldiğiniz konu, yarın başka ülkede karşınıza dikilir. Şimdi Rıza Zaraf Türkiyenin önemli yolsuzluk boyutunun uluslar arası kurallar la birlikte yargıda tartışıyor. Türkiyede konuşulamayan nice olgu, ABD yargısında şimdiden delil olarak tartışılmaya başlandı.***
Her 3 konu da şu noktada kesişiyor: Siz yaşananlar la yüzleşmek istemeyebilirsiniz. Kaçmak için imkar edme gücünüz de olabilir. Fakat Türkiye örneğinde olduğu gibi “kabulenmeseniz dahi Kıbrıs sorununun varlığını konuşmak zorunda kaldınız* Ermeni konusunu konuşturmasanız da şimdi olduğu gibi Almanyada dahi parlementoda karar alınan tarihi sorun durumuna gelmesini de engeleyemezsiniz* Siz özelikle uluslararasılaşan bir konuda kendinizce karar alsanız da birgün tıpkı Zaraf olayı gibi birielri başka ülkede karşınıza getirir”! Bunlar en basit alınacak derslerdir. Bakın siz bu yazıyı okurken Kıbrıs da 58 provakasyonlu Aygasyano olayınınb yıl dönümüne gelme olasılığı var. Bizler bu gerçekleri sorgulamayıp yüzleşmediğimiz için de şimdilik bilmeme modunda duruyoruz. Yarın bunlar öğrenilip yüzleşmek zorunda kalınca da işler darmadağın olacak.
Alınacak net ders şu: Tarih yaşandı ve bir daha yaşanıp düzeltilme olasılığı yoktur. Bunu bilmeyerek ve hele bunun üstüne milliyetci harç koyup imkar ederseniz, istemediğiniz bir anda bu gerçekler karşınıza getirilir. Birinci bölümdeki Kıbrıs gerçeğinde bu denli şakşak la teslimiyeti alkışlamanın yarının izerini düşündürürken, Alman ve ABD gelişmesi de örneklemi oluyor. Dileyen dilediğini anlamak la sorgulanacaktır!