yaklaşımlarÖzkan YıkıcıKonuşturtulmayan Türkiye sendromundan – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Konuşturtulmayan Türkiye sendromundan – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Kıbrıs Türkiye resmi siyasal ilişkiler artık malumumuzdur. Öylesine Türkiye ve özelikle Kuzey Kıbrıs yapısal kurumsalaşma oluştu ki artık bunu imkar etmeden, doğrulara ulaşılamıyor! Kuzey Kıbrısın Türkiye ile öylesine resmi içeleşme oldu ki, bunun artık ayrışması oldukça güç. Salt siyasal resmi altüst veya işbirlikcilik le değil, bunu nifusal defaktodan, yapılanmada uygulanan politikalara dek yansıdır. Yansıma böylesine olunca da konu tabusal devletsel idolojikleşip, kitlesel karşılığı da bulur. Bugün Türkiye veya Kuzey Kıbrıs da insanlar doğal şekilde istenen idolojik kültürle bilinmesi gerekeni bilip ötesine dokunmama piskolojisini kabulendi. Öyle kabulendi ki bu iki ortak gibi görülen eksen dışında kalanların konuştuğu Türkiyeyi Kuzey Kıbrıs görmezden gelme veya tam aksini konuşuyor. Ayni şekilde Türkiye kamuoyu da yazılı belgelre rağmen Kıbrısı olduğu gibi değil de resmi devlet çıkarına göre öğrenip orda brakıyor. Daha kötüsü; Türkiye de insanların önemli kısmı Kıbrısda olanları bilmeden, hat da kendilerinin eleştirdiği devletin gözlüğü ile yorumluyor. Aynen Kuzey Kıbrıs da Türkiye yörüngesinde “Anavatancılık” çizgisinde kalıp işbirlikcilik le pay alma noktasında duruyor. İşler böyle tezat olunca da ne Kıbrıs Türkiyeyi doğrudürüs konuşuyor, nede Türkiye Kıbrısa Kıbrıs gerçeği ile bakıyor. Başlangıç böyle olup yerleşince de kaçınılmaz olarak kolayca yanlışların da doğru diye kabulenmesi de sağlanıyor.

Çok enteresan dönemden geçiyoruz. Ardarda Türkiye merkezli Kuzey Kıbrıs hamleleri göstere göstere geliyor. Yeni protokol ile burada yapılanma dış bağımlı piyasa norumu ile içeleşme Türkiyeleşme hamlesi yeniden üretiliyor! Kordinasyon denilen ifadeyle kültürel sanatsal spor direk yönetme dönemine giriliyor. Raftan indirilmeye başlanan Güvenlik yasaları ise bize Türkiye gerçeğini haykırıyor. Tabi su bağımlılığı ile tartışma şekli de Türkiye Kıbrıs ekseninin nerelere geldiğini de anlatıyor. Sanki bunlar yokmuşcasına da sahneye “çözüm” denilen oyun konuluyor. Yapılan anlaşmalar la eldeki kaynak kadar yetkiler de Türkiyeleşirken, Kıbrıs da çözüm sözcüğü adeta olanları örtme halısına benziyor. Gerçekten Kıbrısda elde ne kaldı ki çözüm le siyasal eşitlik yaratılacak?

İşimize geldiği zaman bizler Türkiye kamuoyununun gerçeklerimiz le alakalı olmadığını söyleriz. Söyleriz de aynen bizlerin de Türkiye gerçeklerine neden hem uzak hem de resmi eksene takılı kaldığımızı da sorgulamıyoruz; Bu ikileme takılırken, elbet Türkiye Kuzey Kıbrısa içeleşip kalıcılaşırken, Binalinin dediği gibi “Türkiyede ne varsa, burada da olacak” stratejisi de uygulanıyor. Paket, kordinasyon, güvenlik yasaları vesayre hepsi bu anlayışın bir sonucudur. Kimse şu basit sorguyu yapmıyor: Buradaki sözü geçen sorunalrın nedeni ne? Neden bilinince de önerilenler nedenleri çözecek gerçekler mi diye de konuşulması gerekiyor. Oysa özelikle ta baştan işbirlikci karşılık veren kesimler “imzalayın da paramızı alalım” kamuoyu karşılığını gerçekleştirdiler. Oluşan yapısal ilişki bütünseliği ile sonuçta böylesi bir düşünce modeli de yerleşti. Yerleşenin yanlışı şurda hemen sırıtıyor! Ne Türkiye Kuzey Kıbrıs gerçekelrini konuşuyor, nede Kıbrıs Türkiyede olanları haberleştirme şansına sahiptir. Bunun yapısal nedeni Türkiyeleşip buradakilerin işbirlikcilik le kazanma potansiyelinin sonucudur.

Nasıl ki bir işaret le Davutoğlu biranda başbakanlığı teslim ediyorsa, buraya da bir çakış la koltukcular yeniden görevlendirmeler le yerleşir. Tabi şuna dikat edin; hiçbirzaman egemen elitin olanaklarına dokunulmaz! Göç yasasında dahi üst siaysiler ile hakimlerin maaşlarına dokunulmadığını anımsayın. Yine emekli olduğu halde tahsisat ödeneği alan kaymaklı kesim, yandaşlı atamaların müşavirleşip evdeken iyi ücret alışı, üretici olmadan birçok kesimin destekleri kapması gibi birçok konuda engeleme konulmuyor. Kamucunun özelde de iş yapmasını,önemli yolsuzlukların hasır altı edilmesi veya ateşkesler le dondurulması, bazılarının söylenmesinin dahi tehlikeli olduğu önemli yapısal kurumsalaştırma gerçekleştirildi. Böylesi sonuç olunca da artık her doğru açılımdan olumsuz etkilenecek önemli kitlesel işbrlikci kesimelr de oluştu. Tıpkı yağmadan mülk edinenler, kaçakcılıktan geçinenler ve rüşvet yolsuzlukla güçlenenler olup, her küçük adımda bunların gösterdiği tepki gibi….

Şimdi paket geldi. Kordinasyon ile birçok yetki verildi. Otoriter baskının yasal zemini de oluşturuldu! Daha kıpırtı olmadan başımıza gelecekler güvenlik adıyla raftan indiriliyor. Gariplik ise koltukta olan ile kaybeden ayni eksenin iktidar muhalefet kavgası yapargibi olup yeniden eldekini dağıtma kavgasının burada gerçekleşmesidir. Tüm bunlar adeta Türkiye bağı ile Türkiyenin konuşulamaması sendromunu da oluşturdu. Konuşulsa dahi sırf çıkar aşkına veya tektip bakış sonucu da karşılık bulmama sonucunun da oluşmasıdır.

Şimdi anladınız mı dünya şöyle veya böyle Türkiyeyi tartışırken, bölge ülkeleri ile krizler yaşanırken, Kuzey Kıbrıs neden konuşmaktan kaçıyor? Sorunun yanıtını yukarda verdim. Bakın; istanbulda bonbalı saldırı oldu, Musabeyliden YüksekOvaya dolaşan resmen harabe kentler olayı, dinin artık doğalaşan siyasal olgu haline gelip yaşama dek müdahalelerin bizat saray tarafından yapılması, geçen kiralık işçi yasası ve artan iş cinayetleri renkleri Türkiye üstünde çeşitleme yaratıyor. Ekranlar hep Erdoğanın söylemleri ile doludur. Ama gösterilen her başarının ardında “Suriye olayı gibi” aslında böyle olmadığı gerçeği de hep öteleniyor! Ama kurulan yapısal ilişki sonucu beklide dünyada olaylar la sokakları çınlatan paket tipi yeniden yapılanma hamleleri, burada işbirlikcilik ruhiyesi ile gayet kolay kabuleniliyor.

Almanyada Ermeni tasarısı geçerken, ABD yargısında Rıza Zaraf Türkiye de yaptıkalrı ile sorgulanırken, Suriye bataklığı adeta Kürt fenomeni ile Türkiyenin siyasal yarınını etkilemeye adayken, burada hiç bu gerçekler yoruma katılmıyor. Katanlar ise yuvarlak kelimelerin ötesine geçemiyor. Hele de paket, kordinasyon merkezi ve Su gerçekleri de burada yaşatılırken! Kültürel olarak erkek kız ayrımına varan endişeli durumlar, tacizler listesi veya özelikle kadının yaşamına müdahalenin son versyonu doğum kontrolun islama aykırı durumu yine de bize bir şey anlatamıyor! Anlatamıyor veya çıakrları çözemiyor ki bu imzaları şaşalı şekilde atıp savunan önemli kesimlere sahibiz!

Sonra sanki bunlar hiç yaşanmıyor gibi de “Kıbrısa çözüm gelecek”! Su teslimieytini kabulenen, protokolara tıs çıkarmayan, güvenlik yasalarına habersizmiş gibi davranan sarayımız ile durmadan Kıbrıs metiyeli görüşmeler demeçleri saydırtıyor. İşin kolayı da gazeteler de mahşetleştiriyor. Tabi hangi veya nasıl çözüm doldurulmasının da kendisi yok ken!

Yukarda özetlediklerimizi her zaman yazmak zorunda kalıyoruz. Hat da giderek bu gerçeklere yönelme yerine, fırsatı kulanma anlayışı yayıldı. Kolayca elde etmenin yolu yandaşlıktan geçen kural hala güzel şekilde geçiyor. Sadece son atamalara bakın! Denilen “şuna karşıyız” ile atanan simgelere yoğunlaşın! Kimlere yardım edilip bizi borçlara boğdukalrını da araştırın. Mutlaka aklınıza her isme bakarken, tanıdık olunca epey konu gelip şimşek gibi çakacaktır.Trafik cezasını sildirtip, bunu sızdırtı diye müdürünü harcayan makamcıdan tutun, başka konularda suçlanırken, müsteşar müdür olan nice örnekleme ulaşacaksınız. Hele Akıncı nameleri ile Tahsin açıklamalı tavırlar da bir şeyler söylemeye adaydır. Bunlar burada olurken de Türkiyeden gelen paketlere bakın! Artık bu alanlarda işbirlikci istemiyorum! Direk ben alacam! Hani turizimli oteleriniz veya yerli kumarhaneleriniz vardı… Şimdi bunlar kimin eline geçti? Kala kalanların da defteri dürülecek. Ama işbirlikcilerine de borç verip egemen elitler gibi caka satmalarını da sağlayacak. Taki işlev bitince onların da defteri dürülecek.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin