Dünyanın bir günün de sınıfsal emeğin konuşma günü haline geldi. Birilerin lütüfları ile değil, mücadele ederek kanla kazanılan 1 Mayıs günü, resmen emeğin dünyada konuşulan gün haline geldi. Sınıfsal mücadelenin yola taşlanan önemli anımsama günü konumuna geldi. Ben yazıyı yazarken dünyada 1 Mayısın meydanlarda yankılanmasına saatler kaldı. Ama emeğin sömürülmesine karşın artan baskılara tepkiler Avrupa da yayılmaya şimdiden hız verdi. Fransa yeni esnek emek yasasına karşı sokaklarda alışlmamış tepkierle yaşanıyor. Polisin Fransada alışılmış oluşmamış şekliyle bibergazı sıktığı da görüldü. Almanya ise havacılık alanındaki grevler le sesizliği bozuyordu. Daha önceleri, pek gereve son dönemde alışılınmamış ingilterede doktor asistanlar greve çıktı. Ancak aacı gerçekten de kaçmamak gerekir. Ezilenler onca yaşanan kapitalist kriz le daha eşitsiz dünyada yaşayıp, birçok hakları kaybederken, doğanın katli daha yoğun rant yağışına teslim edilirken, nedense emeğin sesi yükselme yerine, duranlık veya daha acısı faşist eylimlerle ırkçı partilerin terkilerine düştü. 1 Mayısların meydanlarda emeğin sesini yükseltme yanında, gelinen aşamaları da iyi okuyup, yarınlara yönelik derslerin de alınması gereken zaman olduğu da doğrudur.
Makale yazılırken 1 Mayısa saatler kalıyordu. Siz okurken belki 1 Mayıs günü geçmiş olacaktır. Benim burada dikate çekeceğim birçok olguyu pratikte yaşayarak daha somut tartışma şansına da ulaşacaksınız. Özelikle ezilen emeğin 1 Mayıslarla gelinen örgütsel noktayı ve siyasal alternatif olup olmama seçkisini daha sağlam deyerlendirme olasılığınız olacaktır. Emekçiler ezilmişliklerine karşın seslerini yükseltme olanağını kulanırken, bunun siyasal mesajı da oldukça dikate alınmalıdır. Özelikle Seksenler le yerleşen Kapitalist Neoliebral dönem le işçi sınıfı kazandıkarlını koruma ivmesine geriledi. Sosyalist hareketlerin siaysal örgütsel savrulmaları, buna sanki takıntı gibi duran Sosyaldemokrratların Neoliebraleşip piyasalaşmaları ile birlikte sistemi değiştirme sol seçeneksizlik de oluştu. Çalışanlar yeni haklar yerine saldırıya geçen sermaye sınıfına karşı, mevcut haklarını koruma ivmesine düştü! Giderek kökleşen piyasa modeliyle de ezilenler birer birer haklarını elden kaçırdılar.
Başta batılı Emperyal ülke sendikaları “bize sökmez” derken, özelikle Avrupa batı bölümü hala piyasalaşmanın acı sonuçlarını görmezken, dünya direk askeri darbeler le ezilen haklar toptan yok edildi! Neyazık ki günümüz de Kapitalist ekonomik kriz yaşanıp hala içinde çıkılamadığı seçeneksizlik te ezilenler hala kaybetmeye devam ediyor. Son dalga ile Güney Avrupa emekçileri adeta sermaye bolduzerleri üstlerinden geçti! Fransa son direnç le resmen esnek emeğe geriletme çabasında oluyor! Kriz ve yoksulaşma ile seçeneksiz olma bütünseleşmesi ise göçmen sorunuyla da taşlanınca, sınıfsal derinleşme ile kriz yeni faşizim dalgasının da Avrupa parlementolarında veya İslami otoriter devlet dönüşümlerinde yaşanmaya koyuldu!
Kapitalist sistem krizi de aşamadığı için, çare olarak hep eldeki hakları gasbetmeye yöneldi. Sermaye karına alan açmada kamusal son rantları da ele geçirme veya kamusal sdokları sermaye iflaslarını kurtarmaya yöneldi. 1 Mayıs hem ezilenlerin direncini, hem de emek eksenli siyasal arayışın gelinen noktasını gösterme bakımından mutlaka sorgulanmalıdır. Bir de şu ders sırıtıyor: Latin Amerikada denenen ve piyasa modeli ile sosyal politika ikilemli yapılar da önemli sancılar yükseliyor. Özelik le Brezilya ve Venezuela mutlaka deyerlendirilmelidir Ayni şekil le Yunanistan ve ispanyadaki sosyal sol muhalefetin seçim süreci sonrası yaşadıklarından da gereken dersler alınmalıdır. Dünyanın tarihi sınıfsal mücadele temelindeki şekilenmeği gözden kaçırmamak şart. Ama, bu gerçek le en derinleşen kriz ortamındaki sosyalist seçeneksizlik le yüzleşerek yarınlara gereken birikimi de sağlamak gerekir. Şu önemli gerçek vardır: ister iktisat, ister başka bilim dalarında Marksis akademisyen aydınlar gereken öngörüler le geleceği dahi doğru bulgularla yorumluyorlar! Tüm sermaye milyon dolarlı “bilimcilere” aykırı, krizi önceden direk süreçelri ile yazdılar. Burada çok önemli bir eksiklik sırıtmaya başladı….
Sosyalist Komonist bilimciler bilimsel olarak seçeneklerinde doğrularla başarı taşarlını örerken, bunları deyrlendirip sol seçenek yaratacak olan siaysal örgütelenme eksikliği hep sırıtmaya devam ediyor. Daha da gerçeklere gelelim: Ben her alanda konuşan devrimci, sosyalist kesimlere şu soruyu olanağım ölçüsünde soruyorum “Neden Seksenler le kökeleşen Kapitalist Neoliebral dönem de başarılı bir sosyalist devrim durumu da yaşamadık”! Buna hep yapılan doğru tesbitleri,geleceği doğru okumayı da eklemeği unutmadan… Bu soruyu sorup tartışmak isterken, aslında genel kapitalist sistemin de aşmazlarından birisinin de yanıtını bulmaya çalışıyorum. Gerçekten; Seksenler sonrası Kapitalist sistem Neoliebraleşme ile sermaye hegemonyayı yeniden üretip, hat da, bu sistem dönemini sonlandırırken, sosyalist hareketler bu dönemde devrim denecek bir iktidar dönüşümü yaratamadı! Latin Amerika baştan bilinin ikibinlerin krizi ile sol dalga sonu tartışmalı olan uygulamayı yaptı. Çok yanılmayı istediğim bu sistemi yumuşatma hareketi de şimdielr de can çekişiyor!
Kıbrıs için fazla yazacak kelimeye yazık olur. Çünkü teslimiyetin eserini diken bu adada sol adına yeni bir açılım aktarma durumu yok. Hat da; 1 Mayıs dahi “çözümlü 2 toplum” çizgisine dek daraltıldı! Bu elbet eleştiri yerine değil, gelinen sonucun aynasından yakalanılıyor. Neoliebraleşen, ilahkı koltuk adına kabulenen, sarayın içinde ona benzeyen politikacılar la elbet 1 Mayıs yapmanın da içeriğinde oldukça boşluklar çıkacaktır. Gerçeği yazdıkça birielri “boş konuşuyor” diyecek kadar önemli yaşam ile yaşatılan çelişkisi içinde ne yazılabilinir?
Bakalım bu yıl ki 1 Mayıs insanları meydanlara nedenli dökecek* Sokaktaki insan hangi talepleri haykıracak. Siyasal anlamda sosyalist çizgilerin gücü ne denli rengini göserecek! Bunlar gelinen aşamanın yansıtıcı ayna oluşturacak. Düşünsel olarak sistem yıkamasında olan beyinlere ne denli Kapitalist Neoliberal tıkaç ile gelişen faşizim kısgacından ezilenlerin dünyasını da seçenek olarak göstereek mi? Tek tip ile çok seçmeli siaysetin emek ayağı da yükseliyor mu? Bu karşılıklar oldukça önemlidir. Savaşların siaysal seçenek olarak kolayca gösterilen, mülteciden emek sömürüsü yaratanlar, yabancı ile yerel emekçinin hakını gasbeden, köeleştirme ile çalıştırma koşullarının yargınlaştığı dünyamızdaki mesaj hangisi parıldayacak.
Unutmadan; 1 Mayıs kazanımı çalışma saatinin günde 8 Saat olması için verilen savaşın kazanıldığı gün le simgeleşti. Hiç uzağa gitmeğin; Kuzey Kıbrıs da birçok alanda çalışma saatleri günlük sekiz mi? Demek ki kazanıldığı asırlık olan başarının günümüzde geçersizliği sinyaleri de oldukça artıyor. Ozaman!
Yazıyı bitirmeden, 1 Mayısın kazanılması için katledilenleri, 58 Yılında sırf ortak 1 Mayıs kutladıkları için katledilen Kıbrıslı Türk emekçileri ve kıl payı katılamadığım 77 Türkiye katliyamında katledilenleri saygıyla anıp anımsatıyorum. Ayrıca tüm dünya emek mücadelesinde katledilen işçi, emekçi, devrimci ve sosyalistlerin nedenli onurlu mücadele verdiğini sınıfsal tarih sayfalarında gayet iyi bilerek yaşatmamız gerektiğini de hatırlatıyorum. Daha aydınlık dünya mücadelesinde, daha umutla kutlamaya geçilecek 1 Mayıslar dileklerim le…