Çarşanba günü Ankaradaki askeri merkezlerin olduğu yerde, bonbalı bir saldırı olup, araba dolu bonbaların patlatılma haberi geldi. Konu hem önemli hem de tehlikerle örülü! Özelikle burada Türkiye algısı ile tabuların kuşatılmışlığındaki Türkiye gerçeği nedeniyle, olayın sağlıklı dahi konuşulmasına engelerle örülüdür! Hele de Türkiye devletli bakışın tabulaşması sonucu, kolayca isenilen algıyla konuyu kavratma koşulları vardır. Zaten, daha olay olurolmaz, hemen yayın yasağı ve bilgi engeli konuldu! Olayın önemi ve konulan yasak ikelim bize nedenli tehlikeli düşünce tuzaklarının olma olasılığını kanıtlamaya yetiyor ve artıyor! Hele Kuzey Kıbrısda Türkiye gelişmelerini pek konuşmayan, resmi açıklamalar dışında öteki durumları konuşturtmayan güncelemelerle de olayın anlaşılma sıkıntısını da yaratmaktadır. Belirtiğim gibi; daha baştan onca ölümlere neden olan, akabinde belli ki siyasal hamlelerin de yapılacağı eylem, ister istemez bilerek konuşma dikatliliğini dayatıyor. Zaten, olay olmadan önceki gelişmeler ve hemen akabidnde bilgi yasaklama ile resmi görüşler algıları ile yapılan yorumların, geçecek hamle tehlikelerini de işaret ediyor. Nitekim PYD hemen suçlaması ile tetiklenen beyinlerden önceki ayni konulardaki çizilen rota ile sonrası akla gelince; düşünerek ve bilgilerle dikatli konuyu yorumlamak gereksinimini dayatmaktadır. Böylesi etkili eylemler, ardından oluşan ortam ile piskolojik kitle düşünce şekli sonrası, konunun yapanı veya nedenleri yerine, yapılacak siyasal hamle üzerinden probaganda yapıldığını hep gördük. Bu eylemlerle, yalan bilgiler sunup kitleleri hazırlayarak nedenli çirkin işler yapıldığını, son Ortadoğu coğrafyası çok bedel ödeyerek, kanıtladı!
Ankara tipi saldırıların önemli nedenleri elbet vardır. Bazen karşıtın misileme nedeniyle yapma olasılığı, kimi yapıların mesaj verme zorunluluğu, kitlesel korku yaratarak taraftarlık oluşturma ve devlet içi politik yeni siyasal hamle için böylesi bir eylemle kitleleri yönlendirme politikalarının sonucu yapılmaktadır. Birçok çevre nedensonuç ilişkisi ile PKK veya IŞİD benzeri örgütlerin olasılığından hareket ederken; bazıları da tarihi birikim le provakasyon kuramı ile karanlık bazı hesaplaşma veya siyasal hamle nedeniyle yapılma gerekçesinin de göz önünde tutulmasını işaret ediyor. Özelikle Türkiyede son yaşananlar veya birçok siyasal olaydaki provakasyon yolu ile siyasal hamle gerekçelemeler bolca bu tip eylemlere neden olundu. Hat da; devletin kendisi yapıp muhaliflere etiketlendirip, hem istediği gücü elde edip, hem de muhalefeti ezme ikileminin de kulanıldığı sayısal böylesi eylemelr vardır.
Konuya fazla dalmadan, bir ince eleştiri de yapacam. Çünkü hala bazıları beyenmese de enazından benim senelerdir dünya olaylarını yazdığımı dahi bilmeme reziliğine düşüyor. Nedemek istediğimi de Çarşanba günkü Suriye yazısında kendini ünlü gazeteci ilan eden Serhat incirli yaptı. Meyerlim Kıbrısın Kuzey kesiminde Suriye konusunda yazı yazan pek yokmuş! Vedat ile İsmail Kemal da olmasa; Suriye üzerinde yazan da yokmuş! Böylesi atışlar yapanlar da vardır. Madem böyle yazan vardır; hemen göndermemi yeniden yapacam: Sadece kendi ekranlarında verilen sınırla yazıp “Donayimlik” ilan ediliyor; Ozaman yeniden anımsatırız; Serhat ile İsmail Kemal ekranda Suriye Prokramında “Türkiyenin başarılı Suriye politikasını” sırıtarak anlatılar! Tam da düşürülen Suriye uçağı ile kafası kesilen esir pilot gerçeği olduğu günlerde! Biz Suriye cihatcılarını ve IŞİD gerçeklerini de yazarken “hem de sayfalarca” kendileri Erdoğana dokunmayıp övgüler dizip IŞİD tiplerinin Suriyeye demokrasi getireceklerini de haykırıyorlardı! Hiçolmaz sa yazmadılar değil de görüşlerine katılmadığım kişiler deseydi, Serhata olan bazı düşüncelerim de etkilenmezdi! Demek ki Kıbrıs ekranında dönerek ve “aman dokunmayarak” ses yükseltip, içtekilere veriştirmek le Suriye politikası da yapılmış oluyormuş!
İşte böylesi şaheserlerimiz de kendi çalıp kendi söyleyerek reytinkcilik oynuyorlarmış! Neyse bu dokunuşu da yapmam gerektiği için yerinde kulanma ihdiyacını duydum…
Gelelim Konumuzun bazı önemli noktalarına: Ankarada kimsenin kolayca giremeyeceği ve en önemli isdihbarat, askeri merkeze yapılan imtihar saldırısı olayı gündeme düştü. Konu Fransa gibi tektip eksende olsaydı, başka yorumlar da yapılma olasılığı da olurdu! Nitekim Fransa olayında bunu işledik. Neler le doluydu Türkiye…. Cizreden botrumlardan yaklaşık paranparça 158 ceset haberi veriliyordu* Artvinde madenciliğe karşı oluşan direniş jandarma müdahalesine dek derinleşti* idlit ilçesine Türkiye ordusu tanklarla marş çalarak ilçeye girip operasyonla, sokağa çıkma yasakları gerçekleşiyordu* Türkiye topcusu Azeze yürüyen Demokratik Suriye birliklerini dövüyordu* B.M. bu konuda Türkiyeyi ateşi kesmeye çağıran karar aldı* Kurulan anayasa değişim masası, AKP kesiminin başlangıç dayatması ile dağıldı* Tutuklama veya mahkemeleri belirtecek değilim…
Günlüklere sığdırtılan bu değişik gelişmeler yanında bazı tartışmalar da ilginçlikler göseriyordu!Örnek; İMC Salı günkü prokramda eski AKP kurucularından ve HDP vekili Fıratın direk vurguladıkları önemliydi* Devlet güçlerinin özelikle Anbulans olayında hükümeti değil de sarayı dinledikleri, giderek oluşan krizde güçlenen ordunun darbe tehlikesinin de ilerde bu kağosla mümkün hale geliyor olduğunu vurguladı! Ayni prokrama katılan Mehmet Altan da benzer görüşleri söylerken; gidişatın karanlıkların artacağını ve yeniden güçlendirilen ordunun darbe olasılığını da oda tekrarladı. Elmoniter sitesinde Fehim Taştekinin makalesinde Hatay ve Kilis kapılarından Elnusralı milis devşirme yazısı ise olayın ciahtcılarla Türkiye boyutunu koyuyordu. Ayni şekilde Sendika ORG sitesinde Musdafa Pekezin Suriye analizinde özelikle Ankara saldırısı kadar olaydaki Suriye gerçekliklerini de anlatıyordu. Buna daha ekleyecek çok bilgi daha vardır. Tabi yine yazalım! Ankara katliyam sonrası ilk yapılan iş; yayın yasağı koymak oldu!****
Yukardaki birkaç günün sıkıştırılan örneklerini sanki kanıtlamak istercesine de Ankara katliyamı olurken, Royterin de haberleştirdiği yaklaşık ikibin cihatcının Kilisten Suriyeye silahları ile geçtiği haberi de dalga dalga yayıldı! Demek ki: öyle birkaç resmi açıklamalarla bu iş anlaşılmaz. Hele de daha önceleri olanları da düşünürsek! Ozaman hemen bazı örnekler de verelim….
Türkiyenin sadece Suriye politikalı bazı dönemeçlerdeki tutumları anımsatacam! Reyhanlı saldırısını anımsarmızsınız; önce dağılan ve şimdi Türkiyede adı dahi unutulan acilciler ile Suriye istihbaratına konu odaklandırıldı! Suriyeye girme hamleleri tartıştırıldı. Nezaman olayın bile bile gerçekleştiği ve cihatcılar dokunuşlar olunca da! İş unutulup brakıldı. Öelnlerle kalındı… Yine Kilis ile Niğdedeki IŞİD saldırılarını anımsayın! Sonuç; sıfır… Gelelim yakına… Adana Mersin HDP binalarının bonbalanmasını hatırlarmısınız: Hani canım, DHKPC üyesinin yaptığı söylenip, akabinde DHKPC li değil de IŞİD cı olunca konu gündemden düşmüştü! Ya Diyarbakır bonbalanmasına ne denecek? Hadi bunları braktık… Suruçta kimler katledildi. Meşur bizim 20 Temuz günü.. Herkes IŞİD yapmıştır bilgisine ulaşırken, iki gün sonra IŞİD değil de Kandil bonbalaıp, Kürtlerle olan savaşın pimi çekildi! Yaklaşalım Ankaraya… Baharın Ekiminde Barış mitingindeki yüzler katlinin zorlamasını yapalım! Dünya IŞİD derken, Davutoğlu ile Erdoğan “Kolektif terör” diye saçmasapan kuram üretip birçok örgütü iç içe koyup konuyu saptırmaya giriştiler. Belli olan; bu olaylarda kitlesel katliyamlara karşın ve gösere gösere gerçekleşmesine rağmen, öyle önemli saldırı falan olmadı. Tam aksine, saldırıya uğrayanlar hem vuruldu, hem de tutuklandı!
Musdafa Pekezin bir örneği de ilginçti: anımsattı bize ki birzamanlar isdihbaracının “Suriyeye geçip, birkaç roket atıp, Suriyeliler attı diye onlara saldırarak gireriz” sözlerini! Nitekim topcu ateşi Suriyedeki PYD kesimini dövrken, ordan ateş açıldı denmenin, Pekezi birden denilen isdihbaratcı hamlesini hatırlatma tetiklemesi yaptı.
Gelelim sonuca; Yukarda özetlediklerimiz ve Türkiyenin ısrarla Suriye politikasındaki tutum ortadayken, oluşan kağos içinde verilen demeçlerin doğruluğunu sorgulamadan kabulenmek doğrumu? Hele de ilk yasaklanan resmi bilgi dışındakilere yasak konulma tavrı varken. Son söz başlıktaki gibi oluyor… “Aman dikat”! Sonradan düşülecek teslimiyet le yanlışları savunup kendi doğrularımızın kısgacında kalmayalım. Yok isterseniz Serhat incirli davranışla sadece buradaki koltukculara söverek ve kendi çaldıkalrınızla kendi tek doğrumuzda Suriye Türkiyeye takılıp hayatımızı sürdürürüz!