İronik yılık yazılarla geçen yıl yazılıp bu yıl okunan makalelerden sonra; şimdi yılın ilk yazısını yazmaya başlıyorum. Yeni yıla Kıbrıs’ta karlarla girerken, Türkiye’de batıda kâh eğlence, kâh dini etkilerle ret etme tırmanışları ile doğuda resmen savaş koşullarla girerken; Avrupa soğuk ekseninde yeni yıl klasikleşme gibi, arada Brüksel tipi yaratılan iklimin esintileri olurken, yeni yılık takvime ulaştık. Dün denen günün sanki dün değil de takvimsel tarihlendiğinin ikilemlerini yaşadık. Dünya böylesi çarpıklıklarla, ama yaşamın gerçekleri ile artık 2015 değil, 2016 yılı olarak olaylar yazılmaya başlıyor. Ben de geçen yılın ılık havasından sıyrılıp, karın vurduğu adanın, kar ulaşmamış, ancak keskin soğuğun yaşandığı yerden makalemin ilk cümlelerimi de sıralamış oldum. Yeni yılın dilekleri ile gerçeklerinin sarmalaştığı ortamda, aslında dilek değil de gerçekleştirmek için uğraşın daha gerçek olduğu düşünce eki ile yılın ilk makalesini, adımların izleri ile sıralamaya başlıyorum.
Senenin ilk makalesi adeta atılan adımlarla günlerin geçişi ile birlikte yan yana konulup karışma sürecine girdi. Şu iklim bozulmasının “masal değil de” gerçekliği yüzleşmesini, yüzüme vuran soğuğun bıçak keskinliği ile hissetme durumunda bulunuyorum. Alışkın olmayan adamızın, hem de baharın serinliğinde yaşarken, birden ansızın vuran kar ile nasıl kurak soğukla özdeşip iklimseleşmenin sonucuna tanık olduk. Tatil denilen konumda oluşumuz ve karın etki eden güncesi sayesinde, sorunlar şöylesine kafalarda ertelendi. Ödenemeyen on üçüncü maaş, suyun rantını kimler yiyecek siyasal kriz oyunu, artık bıktıran Kıbrıs sorunu demeçleri, ülkedeki sorunların güncel etkileri hepsi, hepsi neredeyse unutulmacasına şöylesine ötelendi. Ama gerçekler çok yakıyor, hele bölgede yaşanan bazı yeni fitilleme hareketleri, yarınların daha karmaşalı olacağının da sinyalidir.
Ben size yakın tarihli yeni yıl başlangıcındaki bazı beklenti anılarımdan bir an anımsatma yaparak konuyu geliştirecem; seksenlerden iki binlere varan zaman diliminde, yeni yılın ilk günü, tatil uykusunda değil, bazı merak giderme araştırmasına giriyordum. Çünkü: 30 yılık İngiliz arşivleri açılıyordu. Açılan İngiltere arşivlerinden de Kıbrıs’la ilgili birçok bilgi de edinme olanağımız vardır. Özelikle Kıbrıs’ın Britanya sömürge gerçekliği ile siyasal örtü aralanmasında bu açıklanan arşivlerin katkıları çoktu. Ellilerin ve atmışların birçok bilinmeyen veya bilinip de katkılı bilgiye ihtiyaç duyulan damlalar bulma olasılığı hep bulunuyordu. Nitekim her yıl bazı resmi ezberleri bozan bilgiler de arşivlerden de çıktı. Olmayan; onca bilgilerin hala resmi yalan tarihinin değişmesine etki edememesi oldu.
İki binlerde merak giderme olayının bilgisayar internet ağında iyice giderilmesi ile araştırmaların artık epey birikmesi sonucu, artık İngiltere arşivleri Kıbrıs bakımından eskisi gibi etkilerini taşıyamadı. Oysa özelikle bazı gizli anlaşmalar veya bildik taktik oyunlarının olduğu belgeler Kıbrıs’ın belirli yerlerinde karşılık bulup gazetelere dek yansıdı. Ancak: özelikle Kıbrısda cılız, eksik olsa da sol siyasal düşüncelerin etkisizleşmesi, siyasal arenada hiçseleşme konumuna gelmesi nedeniyle, artık tarihi bilgilerle yeniden yorumlama ihtiyacının da azalması sonucu, sadece İngiliz arşivleri değil, resmi görüşleri sarsacak nice belge, Kıbrısda pek yankı yapmadı….
Britanya arşivleri şu olguda da yardımcı olunuyordu; bilinse de sırf gelecek baskıyla korkulması sonucu yazılmayan gerçekler, arşiv belgesi olarak daha kolay anlatma hamlesi nedeniyle de kullanılma kolaylığı yaratıyordu. Yapılan Kıbrısla ilgili bazı anlaşmalar, Açerson planı gibi ada üzerindeki eğilimler, resmi tabu olan başarıların aslında öyle olmadığı gerçekleri, bazı gazeteler tarafından İngiltere Arşivleri ibaresi ile “İngiliz arşivlerinden çıkan belgelere göre” başlık konularak anlatılma olanağı da yaratıyordu. Hele de insanların da zaman zaman öğrenme veya söyleme ihtiyacı olduğu koşulda İngiltere arşivleri açıklamaları önemli tetikleme yaptılar.
Anıdan günümüze gelelim: artık yeni yılın günlük adımlarına başladık. Gelen haberler tüm tatil örtüsüne karşın pek de iyi değil. Senenin sonunda bıraktığımız dünya aynen kalmadı. Hele içselleşip hat da hala tüm gerçeklere karşın “garantörümüz kırmızıçizgiye devam edilen” Türkiye oldukça sorularla devam ediyor. Yılbaşı dinlemeyen savaş makinesi geniş coğrafyada hem de sokağa çıkma yasakları altında tank atışları ile yoluna devam ediyordu. “Hitler örneklemi* başkanlıkta hamleler* yasakların daha da yoğunlaşma buyrukları” ardı ardına sıralandı. Sadece Türkiye değil elbet: Ortadoğu’da yeni kaos yaratacak hamleler de oldu. Mezhepsel davetiyeli savaş ilanlarına benzin döküldü. Türkiye’nin de dümen suyuna girdiği Sudiler, tam da yeni yıl başlangıcında önemli Şİİ din adamının da olduğu onlarca kişiyi idam yaptı! Ortadoğu girdabındaki mezhepsel savaşın daha da ateşlendirip hegemonya kurma enstrümanı olarak barometreyi yükselti! Bu elbet öteki mezhep Şİİ kesimini dünya çapında sokağa döktü! Anımsarsınız, geçen yılın son günlerinde Sudi ittifaklı olup Türkiye’nin de aktif katılım iştahlılı bir suni ittifaklı eksenin hamleleri yapıldıydı!
İşler bu kadarla kalmıyor: Yemende imzalanan ateşkes anlaşmasını yine Sudiler yeni yılın ilk gününde keyfi şekilde bozup, irana meydan okudular. Zaten yeri geldikçe önemle uyardık: “Sudilerin yönetim şeklini de düşünerek, bunların özgürlük değil, daha mezhepli faciya yaratacaklarını” tekrar tekrar yazdık. Sudiler Ortadoğuda önemli merkeze bizat sistem güçleri tarafından konulurken, onlara inanılmaz iltimas la silah satarlarken, nedense onların yaptıklarına da ses çıkarmama sonucuna dek geldiler! Sudi kralığı da hem sistemin kuluğunu, hem de kendi bölgesel hegemonyası için bu olanağı kulanarak üstün olma çabalarına hız verdiler. Zaten tüm şimdi sıralanan Terör örgütlerini finanse eden, direk destekleyen bölge ülkesinin Sudi Arabistan olduğunu herkes bilir. Yine bilir ki bunları başta ABD ve İngiltere desteği, hat da onların stratejisi için hamleleri yaptılar.
Şimdilerde Sudiler istediklerine ulaşamadıkları için, yanlarına tam da aranıp bulunamıyan Türkiyeyi de katarak bölgesel Suni ateşini ateşlediler. Suriye, ırak eksenli başarısızlıklar ile uluslar arası denklemlerde yeni arayışlar bunları kaybetme veya ikincil olma korkularını da ekleyerek, adeta kontrolu güç hamlelere yöneltme politikasına oturtu. Belli ki mezhep ayrımı bıçak sınırı gibi keskin şekle sokulmak isteniyor. Hele kazara Mısır ve Pakistan da Türkiye gibi işdahlı olursa!
Kürt konusu adeta sorularla dolu. Suriyede kimse kabul etmek istemese de, pYD eklentili başarı ile kırmızı çizgilerin kırılması ile Türkiyenin Antikürt duruşunun savaşla şidetlendirilme anlayışı, sonuçta yeni kağosa davetiyeleri etrafta dağıtma postacılığı yoğunlaştırdı. Tıkaç ve yanına benzin ile fitil ile yeni silikleşecek çizgiler arasında şimdiden çevremiz bilinmezlik üzerine gelişmeye devam ediyor!
Bölgenin merkezi olan İsrail ise tüm bölgesel güç hegemonyasına karşın; Filistin kıyma makinesine devam, uluslar arası hukuka karşın “bana vız gelirle” davranırken: Üst politikaacılarrının yolsuzluk yargısını da elden brakmıyor. Tüm dünyaya gücün siyasi vahşetini gösterip olumsuz örneklem olarak sunarken; yolsuzluk yapan başkanları dahi hapse gönderme karar la adeta birilerine de ince mesaj veriyor. Dileyen dilediğini alır.
Yeni yılda atılan ilk adımlar bana bunları yazdırtıyor. Konular geliştikçe elbet ben de yazma konumunda oldukça, epey yazı dizeceğim muhakak. Son sorum Kıbrıslılara: Nedense bazı kesimelr hep kırmızı denilen resmi çizgilere karşı çıkıyor. Çıkıyor da merkeze, makama gelince bunları silme yerine, onlar kırmızı çizgilere düşüyorlar! Bunun sırrı ne?