Dünya tarihi toplu olarak insanın hizmetindedir ama her insanın ulaşması zordur çünkü belli amaçlar uğruna saptırılarak bulunması zor haline gelmiştir. Çok eğitim arzulu ülkelerde iş daha da kötüdür çünkü yalanlarla kafalar doldurulmuştur. Onun için insanın okuduğunu anlaması için önce onlara kuşku işe bakmayı bilmesi gerekir.
Babı ilahi yani ilahi kapıya ulaşma adıyla İttihadı İslami yani İslam birliği düşüncesinde olan biri yazdığı makalede kurtlar sofrası şeklindeki ulusal devletler ve onların kapitalist düzeninin yediği nanelerle bugünün dünyasını karartan din kökenli teröre yaptığı irdelemede dinsel ayrılıklardan birisini destekleyerek bir düşüncesini yazdı. Vardığı sonuç dinsel ayrılıkları bırakın İslam birliği ile sorunlarımızı aşarız dedi. AKP politikasını da Batı’nın talimatı ile Mısır ve İsrail ile hizaya girmek olarak tanımlıyor ve İhvanı da daha doğru yola girmek için çok zamana muhtaç olarak aymazlıkla suçluyor.
Tarihi ve özellikle İslam tarihini biliyor ama gözünü açıp da önündeki gerçekleri göreceğine ve bildiklerinin içinden yanlı değerlendirmeleri ayıramıyor.
Dünyanın bir köşesinde özgür düşünce sahiplerinin bastırılamadığı yeni bir düzene geçiş var ama İslam dünyası hala Kuran, Hadis, sahabe zincirinden kurtulamayan bir baskı düzeni var ve özgür düşünce sahipleri kendilerini saklıyorlar. Özgü düşünce sahibi olup da halife baskısından bunalanlara Haşhaşi sapkınlığının elindeki Alamut kalesi gölgesine sığınma veya Mevlana gibi mahalle baskısından gizlenme seçeneği kalıyor. Bakın İslam uygarlığı denilen bilim ve felsefe insanları İslami mahalle baskısından nasibini almayan yok. Minyatür sanatçıları bile özgür olarak sanatlarını yapamıyorlar. Eserlerinin altına imza bile atamıyorlar. Yeniçağa kadar bir minyatürcü çıkıyor ve kim olduğu hala bilinemiyor. Kara el imzalı minyatürler yapıyor ama şimdi Müslümanlar övünseler de adını bile kaydedemiyorlar.
Libyalıların anlattığına göre Erdoğan’ın kurtulmamız için beş altı yıla ihtiyacımız var dediği laiklik özgür insanın özgürlüğünün temellerindendir yani dini baskılardan insanı korumasıdır. Senin dinin sana benim dinim bana diye bir ifadeyi Kuran’dan alıp İslam’ın dinde baskı yoktur dediğini çok söylerler ama ayni Kuran’da toplu cezalandırma ve mahalle baskısı da vardır. Zina yapanı halka taşla öldürtme cezası da oradan kaynak bulur, bir ülkede eşcinsellik, zina ve benzer işler olursa orasının Allah tarafından topluca cezalandırılması da… Onun için dini kişiye bırakıp devlet gücünü insanı korumaya görevlendirmek yani laiklik veya sekülerlik (fark uygulamadadır) insanı özgür bırakmalıdır ki gelişme olsun.
Uygarlık unsurları bireylerin eseri olur ama uygarlık bir insana değil birçok insanının yaratılarına bağlıdır. Topluluk içinde insanın özgürlüğü her işin başıdır. Ne kadar özgür insan varsa o kadar gelişme olur. Tarihi özgür insan sayısı düşünerek baştan okuyun bunu göreceksiniz eminim.
Dinci yazarlar Kuran, hadis ve sahabe zincirine bağlı düşünceler İslam hükümdarlığı düşüncesine de bağlanıyorlar çünkü Allah’ın emirlerini yorumlarken Allah’ın koruyucusu olarak yükümlülük taşımanın sonucu halifelik ve doğal olarak da tek halifelikte kendilerini buluyorlar. Tek halifeliğin aslında Emevi devletiyle sona erdiğini ve o günden sonra bir daha görülmediğini biliyorlar. Çünkü Ali taraftarları Muaviye’nin halifeliğini onaylamadılar idi. Gene de Muaviye’den sonra yaşamış olanların fıkıh kelam gibi yorumlarını izlerler ve kendilerine Allah’ın savunucuları görevi verilmiş gibi tek halife devrini getirmeye çalışırlar.
Hıra dağı kadar Müslüman ve Tanrı dağı kadar Türk sözü de ümmet ile milleti birleştirme çabasıdır. Osmanlı coğrafyası ile sınırlanmak istemeyenler, ümmetle ulusu da birleştirerek Türki hanlıkları da sultanlıkları da birleştirecek ve Osmanlıyı da kapsayacak bir birleşme isterler.
Bu düşünce çok yaygındır. Ancak hiçbir sorunu çözemeyeceğinin örnekleri bakanlar için kolayca görülür. Yabancıları kovarak kendi başına kalanların eskisinden beter duruma geldiklerinin örneklerini herkes bilir ama muhakeme ederken hatırlamaz. Abbasiler devri Arap asıllı halifelerin devrilmesiyle mevali dedikleri Arap asıllı olmayan Müslümanlardan yöneticilerin egemen olması devridir ve Emevi devleti Müslüman olup olmadığı sorgulanan ve ayyaş diye dedikodusu yapılanları temizlememekle suçlanmaktadır; değişim olmamaktadır. Esas da mollaların Kuran’dan başlayıp ayni zincirle yorumlardan başka şeyle ilgilenmemeleridir.
Bu zincir kırılmadan insanlar özgür olmamakta ve gerçeklerde değil kitaplarda her şeyi bulmaya kalkanların emir kulu olmaktadır. Müspet bilimlerle ilgilenenler de iş yerinde teknoloji geliştiren de kellesini kaybetme tehlikesiyle karşılaşmaktadır. En tepedeki halife veya sultan her şeyin sahibi olduğu için birileri güçlenip güven kazanma şansı elde edemediği için istisnalar da çok az olmaktadır.
Batı’da devletler parçalanmış ve yer yer küçük feodal beyler ortaya çıktığı için istisna çoktur. Galileo birinde kovuşturulunca diğerinde sığınma olanağı bulduğu için canını kurtarabilmiştir. İslam devletleri buna çok az şans bırakmıştır.
21. Yüzyılda Mısır’da bir kadın Profesör İstiklal marşını yazan Mehmet Akif’in katıldığı ve Said-i Nursi’nin İstanbul’da da benzerinin kurulması için başvurduğu Medrese olan El Ezher’den fetva veriyor. İslam’da köle devrine kısıtlama getirilmiş diye övdüğü bir alıntı ile İslam devletinin savaş halinde olduğu bir düşmanın esir edilenlerinin karılarını ve kızlarını esir alabileceklerini cinsel obje olarak kullanabileceklerini yayımladı. İsrail ile savaşta esirlerin karı ve kızlarını esir alıp tecavüz etmeden onu yenmek olanaksız olur diye öğütledi.
Buna bizim diyanet işlerinin baba kızı arasındaki ensest ilişkiyi normal sayan fetvası da bu Kuran, Hadis, molla zincirini kullananların yatıklarını ekleyin durumu anlarsınız.
Bu zincir kırılmalı ve laiklik egemen olmalıdır. Bunu halkın anlamasını sağlamak da şarttır çünkü görüldü ki laikliği yıkmak için savaşan dincileri iktidara getirecek kadar saf ve bilgisizdir. Koca bir okumuş kitle de var ama halkın bu şekilde seçim yapmamasını sağlamaya çalışmaktan uzaktır. Okumuşların durumunu buraya yazmak için yer yok.
Temel insan hak özgürlükleri sağlanmalı ve devletin hukuk yaptırım gücü bunu sürekli desteklemelidir. Başka yolu yok, ülkeyi sata sata kapitalizmden bilistifade daha zengin olabilirsin ama daha ilerisi yok arada sıkışmış durumda bulunur ve daha satacak bir şey bulamazsın.