Bir günün haberleri durumumuzun vahametini gözler önüne serdi. İlk haber narenciye ithalatına verilecek destek hakkında idi. Narenciye pahalıya mal edildiği için devlet ton başına binlerce Lira prim vereceğini açıkladı. Doğal olarak ihracata olanak verebilmek için gerekli ise verilsin denir, ancak neden gerekli olsun diye düşünmek gerektir.
İkinci teşvik primi narenciye suyunun iç piyasaya satılması için verilecekmiş. O da iki bir Lira olacakmış.
Hoppala! Dış piyasaya da içi piyasaya da satmak için devlet satıcılara prim verecekmiş.
Durup somak yok mu?
Harnıp ürünü dallarda kalmış. Ona da prim verilmediği için harnıp (harnup) ihraç edilemedi ve iç piyasaya satmak da talep yokluğundan olası olmadığı için ürün ağaçta kaldı.
Hayvan besleyicileri ve süt üreticileri tehditler savurarak destek yani devletten para istediler. Süt ürünleri ithalatçılarını günü geçmiş ürünlerin ambalajlarındaki tarihlerle oynayarak satmakla suçladılar. Büyükbaş hayvan yerine küçükbaş hayvana ağırlık verilerek küçükbaşların sütüyle hellim üretmeyi destekleyenlere sütü bulamayacaklarını hatırlattılar.
Elektrik ve telekomünikasyon konusunda özelleştirme baskısı isyan ettirici boyuta çıkarken en pahalı hizmetlerin bizde olduğu ve nedenleri açıklandı ama ayni zamanda özelleştirilenlerin ne3 istihdama ne de ürünlerin fiyatlarının düşmesine yardım etmediği belirtildi.
Limanların özelleştirilmesi de konuşuldu ama özelleştirilen Ercan hava ulaşımının hiçbir harının görülmediğini insanlarımız TV röportajlarında açıkladılar. Ercan’da işletmeci şirketin denetiminin kimin tarafından yapılacağı konusunda kopan skandalın özelleştirilen işlerin de denetimsizlikten bazılarının umduğu gibi yarar olmayacağına delil olduğu belirtildi.
Yap işlet devret veya kamu özel işbirliği modellerinin işlemeyeceği de ortaya çıktı. Yapan işleten devretmez modeli ve kamu özel memur rüşveti modeli olacaklarına inanç belirtildi.
Su konusu da artık basın imzayı usandık noktasına kaydırıldı. Sonunda buna varılacağı belli idi, tartışmalar onun için yaptırıldı değerlendirmesi ortaya atıldı.
Sevinçle karşılanan kamu denetçisi ve Sayıştay, maliye teftiş ve inceleme kurulu ve Kumarcılar hanı hakkındaki haberler de sonunda suyu kakalasınlar diye hükümete baskı niyetli geçici çıkışlara bağlandı. Hiçbir suçluyu yakalamak diye bir çaba olmayacağına inanç belirtildi.
Çiftçiler de ayakta, bu iş devam edemez diye konuşuyor.
Sanırım buraya kadar içinde bulunduğumuz durumun acıklı hali ortaya çıkarıldı.
Bir ülkede para politikası fiyatlar genel seviyesini tayin eder. Para politikası ise Türkiye’nin elindedir. Yüklü bir meblağ kasasında bulundurabilen AB ülkeleri kendi para politikalarına sahip olabilirler ve EURO kullansalar bile fiyatlar genel seviyesini denetleyebilirler ama içlerinden biri Türkiye gibi hem onların merkez bankasını hem de tüm köşe başlarını denetlerse umut olmaz.
Bizimkiler de hem Liradan vazgeçemeyiz hem başka paraya geçemezsek para politikası sahibi olamayız derler hem de EURO’ya geçelim diyenlere AB’nin onayını almamız şart dediklerine göre biçareyiz.
Demek ki Statüko yıkılamaz. Yani genel durum değiştirilemez görüşü egemendir.
Ne yapalım!
Devleti Ali bu arada öyle bir para stoku yapma yeteneğini göstermiyor. Siyaset popülizme battı işleri güçleri çıkar guruplarının savunulması ve desteğine dayanır. İnşaat sektörü dâhil tüm sektörler devletten para isterken vermemezlik edemez inancı yerleşti. YKP ne derse desin halk işitmek istemez.
Durum böyle çakılıp kalınca gene de TC ile paketler açılıp paketler kapanır ama içerikleri boş laf olarak kalır. Bir şaşkınlık olmasa yayımlanacak değildi ama TC yardım heyetinin raporu da durumu açıkladı. Çok sürmedi hem Elçi’nin hem de heyetin değerlendirmesine seçim de çare olmayacak çünkü kafalarını Kıbrıs sorununun çözüme taktılar hallerine bakmazlar, ona göre oy kullanan bir seçmen var diye değerlendirdiler. Sonra da tepki olmasın diye internette de yayımladıkları halde metni değiştirdiler.
Çıkmaz sokak ne zaman biter diye sorarlar. Anlatmaya başlayınca da dinleyen olmaz, dinleyen de konuşmaz onun için anlatılacak olanlardan da hayır gelmiyor. Halk desteği olmayınca da değişecek bir şey olmaz.
Bir örnek: Narenciye pahalı olmak durumunda ise yani çaren yoksa devlet desteği ile sürdüremezsin. Başka ürün akla gelebilir ama onun da olmayacağı peşinen gösterilebilir. Paketlerde çok zaman vazgeçilmesi yer aldı ama şiddetle tepki uyandırdı ve sürünerek yaşamasına izin verildi. Koyun besleyenin sütten geçinip etten kazanç sağladığı devirler çoktan bitti. Sektör yan iş olarak kullanır olanların ve devletten destekle sefilleri oynadığı döneme geldik.
Bu arada devlet de daha ne kadar harç, KDV, fiyat istikrar fonu ve sair kesinti yapabilir derdine düştü.
TC paketleri bizi yıktı diyenler becerdiler ve alternatif paket diye yerli bir paket hazırladılar. Baştan sona parası olmayanın yapamayacağı projelerle dolduruldu ama esasında daha ne kadar devlet halktan söğüşleyebilirse onların listesi oldu.
Bu kez sıra “yerli paket isterdiniz, alın size yerliyi şeklinde paket basına sızdırıldı diye ortaya çıktı. Buyurun bun da yakın!
Belediyelere öz kaynak yaratmaktan da bahsedildiğine göre emin olun devletin işi gücü harç, fon ve ceza gelirlerini arıtma olacak. Hep beraber yandım Allah diye bağıracağız.