Doksanlarda Sovyetlerin dağılması ile Emperyalist uzmanlar yeni stratejileri çoktan piyasaya sunmak için hazırladılardı! Dünyada serbest piyasa modelinin etkinliği ile kurulacak sermaye siyasal sistemi* Avrasya genel strateji ile uzun zamanlı planlama ile Çinin kuşatılma hareketi* Genel stratejisinin ilk önemli halkası olan BOP projesinin ilk kıvılcım olarak başlangıçlaşması* Buna benzer önemli siyasal hesaplarla birlikte propaganda algılar la tek tip Neoliberal kapitalist anlayışın yerleşmesi çerçeveleri oturtuldu. Bop projesinin 2 önemli ilkesi vardı: Sınıfsal mücadele temelinden dünyayı kültürler çatışmasına oturtmak* Ortadoğu’daki ulusal devletlerin tavsiye edilerek zayıf yapılarla sınırların kaldırılıp, sermayenin dolaştığı Ortadoğu coğrafyasının oluşumu… Kısaca: Ortadoğu projesi kültürler çatışmalı ve serbest piyasa modelli bir Emperyalist tasarımın pratikte yansıyan bölümleri ile şimdiye dek yaşandı. Fakat: görüldü ki Emperyalist plan işlemedi. Dün eyer işler yolunda gitseydi İran hareketi başlanacakken; şimdi İranla adeta yumuşama ile kaybedilen iplerin yeniden ele geçirme hegemonya hamleleri yaşanmaktadır. Sistem tek olsa da, Emperyalist özdeki rekabetten başlayan, bölgesel merkezlerin hesapları, yörenin içsel dinamikleri sonucu Ortadoğu projesi ABD hegemonyasını dahi sorgulatan bataklığa takılıp kaldı. Şimdi herkes kendi lehine oyununu oynarken, Türkiye’de otoriteleşip İslami faşizm le güçletirilen ancak bölgesel etkisini kaybeden kontrolsüz Türkiye gerçeği de karşımıza geldi. Bataklık Ortadoğu resmen çırpındıkça yeni sorunların çıktığı bir bölgesel kaos konumuna geldi…
Genellikle tüm ısrarla anlatılarımıza karşın, sanki başka söylenecek kelime kalmamış gibi, Ortadoğu hep Emperyalist senaryolarla aktarılıp algılar operasyonlara devam ediliyor. Sistemin tek oluşu ile tek tip politik çıkarlar anlayışı ne zaman ufak tıkanış la duvara çarpmasına rağmen, başta bölge yorumcuları gereken dersleri alamayıp, öngörülerini de düzeltemiyorlar. Örnek; Suriye boyutunda direk İran ve Rusya’nın etkin konuya dalmaları, ABD bölgesel güçlerine güvenip Pasifik pimini çekmesi, desteklenen IŞİD tipi örgütlerin yeni bir kaos sorunu olarak güçlenmesi unsurları nedense bölge uzmanları değişik gözle yorumlamaktan hep kaçtılar. Hat da; gerileyen ABD hegemonyası ile müttefiklerinin serseri mayın gibi kendi bölgesel hegemonya çabalarını da farklılaşan itifaklaşmaları da kimse okumak zahmetine girmedi. Direk Kültürler çatışmalı anlayışla derinleştirilen mezjepsel mücadeleden ortaya çıkan kötü taployu da sistem alehine olan bölümü de kavramak istenmedi.
Oysa; Ortadoğu Projesi önemli travma yaratılarak 11 Eylül saldırıları ile başlatıldı* Ortadoğu projesine Afkanistan ve ırak işkali ile harekete geçildi. Ancak ırak işkali sonuçta bataklığı artırınca, resmen Buş devşirmesi ile Obama iktidara getirildi. Obama ise direk ABD açık işkal Uluslar arası eksenli politika yerine, bölgesel güçlerle yeniden Ortadoğu projesini ateşledi. Erken gelen Tunus ve Mısır halk ayaklanmaları ise projede yoktu. Bunlara gereken müdahaleler de yapıldı. Yeri gelmişken şunu tamamlayalım: genelikle ortadoğuyu konuşturanlar hep tek eksenden baktırdılar. Nasıl ki Ortadoğu Emperyalist tek anlayış ile projenin yanında veya karşısında olanlarla, sisemin tek doğru yol çıkarlı algılatılırken; Yine Ortadoğu olaylarında hep petrol enerji kaynağı ile başlayıp orada kalınıyordu. Oysa Doksanlarda petrol bölge kaynakları zaten sistemin elindeydi! Petrol pastasını alma yerine, Ortadoğuyu serbes piyasalaştırma planı ile ulusal devletleri tavsiye esrumanlarının temelinde Ortadoğu hareketleri yapıldı. Burada sınıfsal veya ulusal devletler ekseninden değil kültürler kulanılarak mezjepsel dinamikleri kulanılmaktadır. Böylelikle Ortadoğu projesinde kültürler çatışmalı serbes piyasa modelli bir stratejik hesap vardı. Buna elbet şer eksene de Şii mezhebi veya otoriter ulusal laik devletler birincil olacak tı! İran, Suriye, Lipyanın temeldeki şer eksenlik nedeni de bundandı! Tabi ilk ayaktaki ırak ta ayni konuma sahipti. Dikat edin, ilk hareketlerde mütefik olan Suni eksenli arap kralıkları ile sonradan “ılımlı İslam projeli Türkiye” olmaktaydı.
Tüm bunları neden yazdım! Birkez, bu plan tıkandı. Tıkanınca taşlar oynamaya başladı. Taşlar oynarken de şer eksenli ilk kayıpş iranda oluştu. Şu aldatmaya düşmeyelim; iranla ilişkiler tam düzelmedi. Sadece yunmuşatılıp, bazı sermaye kesimlerine de Pazar açıldı1. Ayrıca sisemin temel itifakcıları Türkiye ve Sudi Arabistanın resmen serseri mayına döndüğüne tanık oluyoruz. Bu basit kayışın yanında, bölgede rsmen bazısı kontrolsuz, bazısı da bölgesel güçlerin hegemonya mücadele ağına takıldılar. Hat da; bazı olaylarda bölgenin kimin eline geçme tartışmaları olduğu için de harekete geçilemiyor! “Musul kentinin kurtarılması, Craplusun IŞİD elinden alınması” gibi….
Şimdi Ortadoğu kaynıyor. Yemen katliyamları sırf yandaşlı Sudiler olduğu için fazla haberi duyulmuyor* Afkanistan Pakistan coğrafyasında şidet tırmanışta ve savaşla örgütsel ayrışmalar devam ediyor. Irakta hamleler engelenme cenderesinde olurken, özelikle Türkiyenin müdahalesine karşı sesler yükseliyor. Musula ise kimin gireceği veya girmeyeceği belirsizliği hala hakim* Suriyede arayışlar artıkça gidecek denilen Esat yapısının da öyle kolay gitmeyeceği de anlaşıldı. Suriye gerçekleri ile en ters düşen ülke ise Türkiye! Hala Rojova gerçeğini kabulenmeyerek Suriyede Kürtsüz Esatsız bir Suriye esrunmanına sarılıyorlar* Tabi Türkiye antikürt eksenine gelince kendi içindeki Kürt halkına karşı Sirilanka modelli Tamil durumuna sarılmaktadır!Lübnan ise tüm korkulara, tüm suni eksenli dış fitilemelere rağmen, başta Lübnan Hizbulahının duyarlı politik tavrı ile hala istenilen dış sömürgeleşme yeniden hamlelerinin oynuna gelmedi. İsrail ise şimdilik parçaltıp darmadağın yaptığı Filistin hareketi nedeniyle rahat ken; saldırısını istediği iranın şimdilik sistemsel kayıştırma nedeniyle de memnun değildir. Fakat en açık kendi lehine Kürt kartını oynayan da neyazık ki İsrail olmaktadır.
Afrika bölümüne fazla girecek değilim. Lipya zaten darmadağın* Mısır ise kısgaca alınıp taraflaştırılmak isteniyor. Kuzey Afrikada ise yeni bir hegemonya savaşı daha başladı! “Elkayde ve IŞİD”! Bunlar uçuşurken dini otoriter faşizmin de başta Türkiyede kurumsalaştığı görülüyor. Sudi Arabistan ise ilk defa gelecek kriz beklentili haritaya konuldu. Belli ki sınırların oynama, bölgesel devletlerin otoriter yapılarının sarsılacağı, dış dinamiklerin hegemonya mücadelesinin de artacağı kesin. Hiç hesaba katılmayan Rusya ve Çin birisi askeri ötekisi ekonomik yönden artık resmen Ortadoğudadırlar. Peki onca gelişmeler içinde, insiyatif kırılması da olurken, Kıbrısda nasıl çözüm gelecek? Getirilirse “ki Kıbrısın dinamik olarak en cılız olduğu süreçten geçiyoruz” ozaman nasıl şekilenecek?