Kıbrıslının çözüme hazır olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü insanlarını çözümsüzlükten bıktığı açık ve çözümün yararlı olacağı kanısı yaygındır. Ancak bu kanı insanlarımızın yalnız çözümden sonra geçecek zaman içinde kültürel bir evrim geçirmesi için fırsat yaratacağı umuduna bağlıdır. Yoksa insanlarımızın içinden gelen ve insanlık tarihinde istismarcılık için ayrımları kullanmalarının sakatlığı sorunlar yaratıp çözüm denebilecek bir amaca ulaşmayı engelleyebilir. Bunun yeni sorunlar yaratmasına olanak bırakabilir.
Haberlere göre Güney’de olan Türk taşınmaz malları kapışari gitmektedir. Baş muhasip (anayasaya göre Sayıştay) bir raporlama yaparak örnek olarak kullanılan bir Rum’un satın aldığı Türk malını parselledikten sonra yarıdan azını satmış ve 100 katı para almış. Tabii bu işlemler tapuya kaydedildiği için alış ve satış işlemleri ve parselasyon masrafı hep kayda geçmiş. Her ne kadar bu işlemler için düşük değerler gösterilmesi Kıbrıslının huyu ise de AB reformlarını da geçmiş bir ülke olarak bu kadar yüksek kazanç sağlanması dikkat çekmiş. Sayıştay bunu inceleyerek uyarıda bulunmuş.
Nihayet tapu memuru da ahmak değil. O da bu işte bir sakatlık olduğunu görmüş olmalı ama tepki göstermemiş.
İlgili bakan Sayıştay’a haddini bilmesi bilmesini ve burnunu başkalarının işlerine sokmamasını söylemiş.
Bir AB ülkesinde ve vergi kaçırmanın kara para aklama olduğu için uluslararası denetimde olan ülkemizde büyük vergi kaybı demek olan bu saptamayı bu şekilde ele alan bir bakan bize Güney’in de çağdaş bir devlet yolunda pek ilerleyemediğini kanıtlar. Dolayısıyla da çözüm konusunda titizlenenlere bir koz verir. He ne kadar onlardan bir uyanıklık görmedi isek de bu derinden derine güvensizliği besleyen ayrımcılığı ve istismarı önlemeye çalışan bir yönetim kuramadığımızı işaret eder. Bunu örnek olarak ileri süren olmasa da bu sakatlık varsa bir yerden kendini gösterir. Nitekim malını Güney’de tapuya gidip yeni varisler adına kaydettirmek isteyenlerin karşılaştığı keyfi muamele de bu sakatlıktan beslenir ve farkındayız.
Daha da önemlisi Rum malını alıp bu kadar yüksek fiyata satan bir Rum hemen göze çarpar. Bunun gizli kalması “aferin herife Türk’ü iyi kazıklamış” zihniyetinin sonucu olduğunu düşünmek zor olmasa gerek. Hele bu kadar büyük bir kazık ve bu kadar büyük vergi kayıplarının bakan tarafından değerlendirilecek yerde kapatılmaya çalışılmasına cesaret edilmesi şaşılacak şeydir.
Türk’ten mal almak bu kadar değerli ise yasağı niye kaldırmıyorlar. Demek ki yasağı kaldırmak toplumsal çıkarlara yani herkesin çıkarına terstir. Ancak gene de kazıklanan Türk olunca sorun yok.
Kafa bu kafa oldukça Kıbrıs’ta çözüm olduktan sonra da yapılacak çok iş olacaktır. Sorunların ayrılıkla biteceğini veya daha iyi bir durumun ortaya çıkacağını tereddütsüz bize benimsetmeye çalışan milliciler yanılıyorlar; bir yerde yozlaşma varsa bunu önlemek milli olmakla kolaylaşmıyor. Belki de tam tersi çünkü çeteleşmede usta olan yoz ülkelerde bir bağ icat edip etrafında çeteleşip başkalarını sömürmek milli bütünlük engelini aşar ama ayrımlar olan toplumlarda insanların çeteleşmesini engelleyen unsurlar daha etkili olur ve biri öbür türdekini denetleyerek yozlaşma ile savaşta yardımcı olur. Ayni zamanda etnik ayrımlar olan yerlerde sorun çıkmaması için ayrıma karşı savaş usulleri önem kazanır. Böylece ayrıma karşı savaş kurumları oluşturulur.
Türk’ün malını alıp fahiş kâr elde eden kişi haksız kazanç sağlamış olur ama böyle kazançlar tümün yararına olmaz. Haydan gelen huya gider ve o kazanç ya ölü yarımız ya da lüks tüketime gider.
Devletin böyle vurgunlara dikkat etmemesi terörist ve uyuşturucu paralarını ayni yöntemlerle denetlemesi gerektiği halde denetlemediğiniaydan gelen huya mm kanıtlar. Yani devletin hali kötü demektir. Bunu uyanıklık edip görmek gerekir. Kamuoyu bunu duydu ama bu boyutuyla ele alan olduğunu duymadık. Öyleyse kamuoyu uyanıklığı yoktur.
Benim dikkatimi Türk malı olmasının önemle ele alınmaması oldu ama ayni zamanda bakanın tepkilerini anlamını da düşündüm. Dördüncü güç olarak basın yayının uyanıklığını bu nedenle kötü buldum. Büyük paralarla yazılı, sesli ve elektronik yayın yapılmakta bol paralı reklamlarını göstermektedirler ama kalite konusunda tatminkâr değillerdir. Sorun bizde de vardır. Bir türlü etkin, verimli ve adil bir yönetimin refahın da huzurun da olmazsa olmazı olduğunu benimseyemedik. Sanki vurgunla da olsa zenginleşme istikrarla sürebilirmiş sanırız. Bu çok yanlış bir kanıdır.
Banka hesaplarının tıraşlanması bile ders vermemiş anlaşılan.
Bizdeki dışardan pompalama bu kadar paraya rağmen kalkınmanın ikide birde çakılması ve ekonomide istikrarın olmaması araştırıldığı kadarıyla bile alarm vermektedir. Ekonomik örgütlerin rekabet edebilirlik raporları bunları sıralıyor ama kamuya mal olmuyor. Yazık.