Adanın Kuzeyinde kalan mallarına ulaşamayan, bu nedenle de taşınmazlarını değerlendiremeyen Kıbrıslırumlar, maddi kayıplarını tazmin etmek üzere Türkiye Cumhuriyetine karşı, AHİM’de arka arkaya davalar tanzim ederler. Sonuçlanan davalarda Türkiye Cumhuriyeti önemli meblağlarda para cezasına mahkum edilir. Ve mahkum olduğu bu tazminatları öder. Ancak yeni tazminatlara mahkum olmamak için de, Kıbrıslırumların karşısına, AHİM’de direk dava açmaya engel teşkil kurumu, KKTC eliyle “Mal Tanzim Komisyonu” adı altında hayata geçirirler.
Bu kurum, RTE liderliğindeki AKP döneminde, Talat’ın toplum lideri, CTP’nin de büyük ortağı olduğu hükümet yıllarında kurulur.
Kıbrıslırumlar tarafından talep edilen ve Mal Tanzim Komisyonu’nun “uygun gördüğü” malların satın alınmasında, Türkiye devleti finansör olur.
“Uygun görülen” Kıbrıslırumların malları için para basılır ve satın alınır. Peki diyelim ki bir rumun malı satın alındı ve üzerinde de Kıbrıslıtürk bir vatandaş oturuyor. O malın tapusu kime ait olur?
Geçtiğimiz günlerde böyle bir olay vukuunda bakın neler olmuş?
Deneyimli siyasetçi Alpay Durduran, 26/10/2015 tarihli Yeniçağ sitesinde yayınlanan makalesinde (2) Mal Tanzim Komisyonu tarafından Kuzeydeki taşınmazının parası ödenen bir Kıbrıslırumun malını tutan bir Kıbrıslıtürk’e ipotek karşılığı kredi vermeyi reddeden bankanın, sonunda malın kimin olduğunu KKTC makamlarına sormasıyla başlar. KKTC yöneticileri karar verememiş olacak onlar da TC’ye sorarlar…
Sonuç ne mi olur?
Durduran, Türkiye devletinden gelen görüşün, “Mal Tanzim Komisyonunun finansörü olarak, parayı kim vermişse mal onundur” (yani Türkiye devletinin-hp) şeklinde olduğunu yazmış. Merak eden Durduran’ın makalesini bir zahmet okusun.
Türkiye Mal Tanzim Komisyonu aracılığıyla Kuzeyde mallarını satmaya hazır Kıbrıslırumlara parasını ödedikçe hatırı sayılır büyüklükte bir toprağın da sahibi olacağı bir süreci, Annan Planı döneminin hemen ertesinde başlatmış mı bulunuyor?
Yaşayıp göreceğiz.
Bu arada o dönemin seçilmiş toplum lideri Talat ile CTP ağırlıklı hükümetin ise, hem Mal Tanzim Komisyonu’nu hayata geçirmek, hem de konut ve inşaat sektöründeki politikalarıyla (3) sürece aracılık etmiş olduklarını hatırla(t)makta yarar var.
Demek ki, Kıbrıslırumun başvurduğu malına karşılık, Mal Tanzim Komisyonu tarafından parası ödenen Kuzeydeki taşınmazın üzerinde bir Kıbrıslıtürk ikamet ediyor olsa bile, bu mal kime ait oluyormuş?
Okuyun Durduran’ın yazısını. Kime ait olduğunu görecek, Kıbrıslının, seçkin siyasetçileri tarafından düşürüldüğü hal-i perişanı öğreneceksiniz.
Daha başka?
Sohbetimizi yarın kaldığımız yerden sürdüreceğiz…
………………………………………………………………………………………..
(2) (http://www.ykp.org.cy/2015/10/kuzey-kibris-karasularindan-iceri-turkiye-alpay-durduran/)
(3) Toplum lideri seçilen Talat, Kıbrıslırumların taşınmazları üzerine ne kadar çok inşaat yapılırsa Papadopulos ve Kıbrıslırumların o kadar çok çözüm için antlaşmaya yanaşacağı söylüyordu. Dönemin Başbakanı Ferdi Sabit ise Annan Planı sonrasındaki inşaat patlamasıyla Kıbrıslıtürklerin ortalama kişi başına düşen milli gelirlerinde yaşanan artışı hükümetin ekonomik başarı hanesinde göstererek övünmüştü.