Siyasal bilgiler fakültelerinde bile derslerde bir İngiliz başbakanı veya dışişleri bakanına atfen “İngiltere’nin daimi dostları veya düşmanları değil çıkarları vardır” dediği hatırlatılır. Eklenerek dış politikada çıkarlara göre hareket edilir ve edilmelidir diye öğretilir.
Öğretilen doğrudur. Çıkarlara bakılmalıdır. Ancak İngiliz bunu gerçekçiliği vurgulamak için söylemişti. İngiliz dış politikasında akıllı ve uzun vadeli çıkarları dünya barışını dikkate alarak ve maceralardan kaçınarak hareket ettiği için ün kazanmış birisi idi. Çıkarlar nerededir sorusunu doğru yanıtlamadan atıp tutmak açıkgözlük olabilir ve ondan bundan atıflar yaparak bilge görünmek işe yarayabilir ama ufak çıkarlar uğruna büyük hatalar da böyle doğar. Sonunda çıkar değil sorunlar yaratılmış olur.
Dünya küçüldü. Bir yerde sorun varsa o sorun sonunda döner dolaşır ve dünyaya yayılır. Dünya sorunu olur.
Ortadoğu ve Afrika’daki sorunlara uzak doğudaki durumu ekleyin dünyanın büyük parçası sorun yumağı iken zenginleşip çok büyük tüketim harcamaları yapmaya devam edince bu dünyayı unutun Allah yoluna ibadet edin vaazlarıyla terör örgütleri kurup güç kazananlar ölürseniz cennete gidersiniz diyebilir hale geldi. Refah ülkelerine de terörü taşıyıp onları dehşete düşürmeye başladı.
Vaizler tutup bunlar dine aykırıdır nutukları atması için fellik fellik molla aramaya başladılar. İnsansız suikast araçlarını geliştirip kayıp vermeden terörist avı planlıyorlar. Yargısız infaz timleri oluşturuyorlar. Ülkelerinde de sokak eylemleriyle karşılaşıp yargısız infazlara son diyenlere gözyaşı gazı sıkıyorlar.
Gözyaşı için bir az duygulu olmak yeter, onların gazlarına gereksinim yok.
AB ülkeleri Türkiye zirvesi düzenlemişler terörden kaçanları barındırıp onlara sıkıntı yaratmaması için para teklif ediyorlar. Doğrusu onlar için Müslüman düşmanlığını oralarda azmaması için yaralı olduğu söylenebilir ama videolarında onları izleyince ve dost değil düşman gördükleriyle de yan yana durduklarını görünce aklıma dış politikada dost yok çıkar var ilkesini hatırladım.
Abdülhamid’in tahta çıkışına yetiştirilememiş ama Bağdat demir yolunun başlamasını kutlamıştır. Alman imparatoru 2. Wilhelm yaptırıp İstanbul’a getirtmiş ve oraya yerleştirilmişti.
Almanya’da nüfusun artacağı ve Almanlara yaşam alanı gerekeceğine inanılması yüzünden (Maltus öyle sanmıştı) Bağdat’a kadar yerleşim rüyası görülürdü. Padişah mutlulukla Wilhelm’e teşekkür ederken o içinden sen bu tuzağa düş ben senin ülkene Almanları taşıma olanağı bulacağım diye sevinirdi. Bu ne saflıktır ki kendisi dış politikada çıkardan başka şey tanımazken Alman’dan dostluk beklerdi.
Şimdi nüfus artacak değil azalacak diye endişe ediyorlar ama fazlasını da istemedikleri için göçmen almaktan kaçınıyorlar.
Kendileri Almanya’da olan Müslümanları radikalleştirmesin diye nasihatçi molla ararken Türkiye’ye sığınacak olan Arapların hangi mollaların yoluna çağrı yapılacağını düşünmeyi Türkiye’ye bırakıyorlar.
Türkiye’de nerede bir dinci etkinlik varsa oradan El-kaide ve Daiş’e katılımlar olduğunu polisin nerelerde militan aramaya çıktığını anlatan haberlere bakın. Mollaların etkin olduğu yerlerde militanlaşma ve örgütlenme var.
Araplar Avrupa yoluna düştüler ama yolda bile tekbir sesleriyle çatışıyorlar. Birbirlerine saldıranlar oluyor. Militanlar hangi meşrepten iseler ona göre öbür dünya uğruna savaşıp cenneti hak etmeyi içlerinde taşıyorlar. Nusra’dan kaçıyorlarsa IŞİD’e militan olmaya yakın durdukları veya içlerinde maksatlı olarak karışanlar var.
Türkiye dışişleri bakanı AB üye devlet temsilcileriyle gülücüklerle konuşuyor. Yüzünde görün ben Türkiye’yi nereye taşıdım diyen övünç dolu ifade var.
Tümünü inceliyorum nerede o iyiler diyorum. Çünkü vizesiz seyahati bile kesin olarak onaylayan yok. 3 milyar Euro dediler ama ne ne zaman ödenecek belli değil. Türkiye zirvesi toplandı ya yeter. Onlar mesut görünüyor. Ancak çıkarlar nerede? İçlerinde AB’yi gelişmemeye mahkûm etmeye çalışan İngiltere de var. O da mesut. İspanya ayrılıkçı Katalanların derdiyle yanıyor. AB komisyon üyesi AB’nin daha sıkı bağlı olması gerektiğini ilan etse de yanıt vereni bile olmadı.
Önce çıkar nedir sorusunu sormalı ve yanıtta birleşilmelidir. Dünya’yı daha adil bir hale getirmek için dayanışma ve dış yardım, AB’yi güçlendirmek için milliyetçilikle çıkarlarının bağdaşmadığını kabul edip ona göre dış politika ve genel bir güvenlik ve dayanışma için güçlü bir BM olması çıkara mıdır zarara mıdır saptanmalıdır.
Monnet ve Schuman deklarasyonu somut gerçeklere dayalı olmayı kararlaştırır demeden ruhunu hatırlamak gerek. Ölüp gömülmedilerse çıkar oradadır. Milliyetçilik ve sekterlik yüzünden ilerlenemeyebilir diye dikkat edin somut olarak halka çıkarları gösterin dediler diye ruhunu anmaktan bile kanılıyorsa bu gün İngiltere yarın başkaları AB’nin mezarını kazar. Zaten mezarı azılmasa bile bu haliyle işe yaradığını fark etmek zor.
Sokaklarda biber gazını yiyen göstericiler göçmenlerin sorununa çare arayacak olanlar toplanırken yargısız infazlara son diye bağırmazlardı. Veya daha az bağırırlardı. Ayni döneme dünya çevre konferansının toplanacağını duymak da uyarıcıdır. Çıkarlar nerede? İklim değişikliğinden zehirlenip ölmeye ek deprem ve fırtınalardan terki dünya etmek de gündemde… Arılar tükenirse yaşam da sona erebilir gibi olasılıklar da var. Çıkarlar nerede?
Yüzünde gülücükler HD yayınında garip yansımalar havalarda uçuyor. Akıncı da Rusya dışişleri bakanıyla görüşmeyi reddediyor.
Oynayın bakalım!