KIBRIS SORUNUNDA AKINCI İLE İLGİLİ BEKLENTİLER…
Akıncı seçimler öncesinde sadece solun adayı olmadığını, sağıda kucaklayacağını söylüyordu.
Sosyalist ya da “sosyal demokrat”, Kıbrıslı Türk ya da Türk Milliyetçisi, Sünni ya da Alevi, feminist ya da ekolojist hepsine kucak açtığını ilan etmişti.
(Sağcı ve solcu dernekleri de…)
Çözümü federalya da konfederal, çözüm sonrasınıKıbrıslırumlarlayeni bir ortaklık devleti ya daKıbrıslı Rumlardan neredeyse KKTC’nin dönüşmüş ayrı devlet olarak devamı hali olarak kavrayanından da…
Çözüme “askeri garantiler olmazsa olmazımızdır” diye şerh koyanından,çözüm ile “Ayşe’yi Tatil’e göndereceğini” sloganlaştıranından da…
Akıncı, oldukça geniş bir siyasi yelpazede yer alan kesimdenoy istedi ve oy isterken onları bu siyasi görüşlerinden dolayı eleştirmedi ve nerede ayrılıp nerede oluştuğunu net olarak dillendirmekten özenle kaçındı.
Şimdi bütün bu siyasi yelpazeyi kucaklayacağını söyleyen Akıncı’nın, Kıbrıs sorunun çözümüyle ilgili söylemlerinde herkesi memnun etmesi elbette mümkün değildir.
Bu nedenle Akıncı’nın da bu kadar geniş bir yelpazeden aldığı oy desteğinin, şimdi liderliğini yaptığıcemaatinin farklı kesimlerinden eleştiri olarak geri dönmesi, elbettebeklenmeyen değildir.
Kıbrıs Sorununa ilişkin verdiği ve vereceği her siyasi demecinin,bir gün sağın takdirini, diğer başka bir gün ise solun beğenisini kazanması da olasıdır ve bunun tersi durumların zuhuru da pek ala mümkündür. Ve eğer bir sağdan ve bir başka zaman da soldan eleştiri almaya devam ederse, bunda sadece eleştirenlerin değil ama aslında sn. Akıncı’nın bizzat kendisinin depayı olabileceğini düşünmesi gerekir.
Buna karşınmüzakerelerde neyi amaçladığını, TC Dışişlerinin kırmızı çizgilerini ve kendisinin de müzakerelerde nereye kadar siyasi erk olduğunu, en azından en yakınındaki çalışma arkadaşlarına, siyasal parti yetkililerine olsun çıtlatması gerekiyor.
Şu ana kadar görünen o ki; Akıncı müzakereler konusunda şeffaf ol(a)madı.
Hiç unutmam, Talat seçildiği ilk günlerde, Hristofyas ile kendisine şeffaf olması çağrısı yapan “Kıbrıs Barış Platformu”nu oluşturan siyasal parti, sendika ve sivil toplum örgütü temsilcilerine, büyük bir hiddetle; “ne yani, müzakerelerde ne görüştüğümü, ne konuştuğumu ne olup bittiğini size mi anlatacağım?” mealinde küçümseyen ve tersleyen bir nutuk atmıştıSilihtarda…
Şu ana kadar Akıncı’nın da, Anastasiades ile yeme-içme-tiyatro seyretme dışında (ne yazık ki Talat Hristofyas ile bu yakınlaşmayı bile becerememişti-hp)Talat’ın izinden gidiyor…
Kıbrıslıların çıkarlarının birincil olduğu bir çözüm mü istiyor?
Yoksa TC Dışişlerinin Kıbrıs politikasına uygun bir müzakere yürüterek, son tahlildeAKP’nin kırmızı çizgileri dışına taşmayacak bir çözümü mü kotarmak istiyor?
Akıncı buna karar vermelidir. Kararsızlık, “hele günü gelsin bakarız”; “idare ederim”…
Bu tavırlar onu da, Kıbrıs Sorununu hayatları boyunca Türkiye’nin milli davası yapmak için didinip duran Kıbrıs Türk Liderliğinin çözümü Ankara’nın insafına ve çıkarlarına bırakma politikasının devamdan başka bir sonuca götürmeyecektir.
Elbette hayat siyah ya da beyaz değildir ve siyasal düşünsel yaşamda grinin bile tonları vardır.
Ancak Akıncı da Kıbrıs’ta çözüm müzakerelerinin her kritik virajında, (garantiler, mal-mülk, her iki coğrafyadaki yerleşim ve demografik yapı vb…) eğer Türkiye ile eşgüdüm diye,“karşı tarafı suçlama diplomasisinin”,“hem nala hem de mıha vurmanın”, “her iki anlama giden konuşmalar yapmanın”, siyasaldemagojilerin, “ama Türkiye’nin çıkarları ne olacak” diye boşluklar ve kararsızlıklar dahi bırakacak olsa…
O boşlukları ve kararsızlıkları dolduracak, o griyi kendine uygun tona çevirecek RTE ve AKP Hükümetinin nazikçe dayatması, “Recepçe” siyasal tehdidi ile karşılaşmaması için hiçbir neden yoktur.
Ve eğer Akıncı’nın geçen yıl çözüme her zamankinden çok daha yaklaşıldığını dillendirdiği müzakereler,yakın bir zaman sonra çökerse; bu önceden de teleffuz edildiği gibi(seçim öncesinde YKP ve KSP’nin bu mealdeki siyasi eleştirileri sn. Akıncı tarafından “lafazanlık” olarak yorumlanmıştı-hp) ”“İkinci Talat Felaketi”benzeri bir duruma yol açabilir…
Çarşamba günü konuşmaya kaldığımız yerden devam edeceğiz.