Başlıktaki 3 ülke ile ilgili, çeşitli süreçlerden oluşan bir makale yazcam. Ayrı ayrı konular olsa da; bunların bütünleştiği bir gerçekle karşılaşacaksınız. Belirteceğin bir önemli tarihi ortaklık ise: 1979 yılına dek bu 3 ülke “Bölgesel ortaklık” adıyla, Emperyalisst sistemin yöresel güçleri olarak ortaklaşa çalıştıkları bilgisidir. Gelelim 3 siyasal örnekleme.
****
İran 1979 yılında devrilen Şah şar dönemi ile yaşadı. Özelikle Atmış ve Yetmiş dönemlerinde iran Şahı Pehlevi sistemin en önemli bölgesel gücü oluyordu. Fakat; Emperyalist çevreler iran şahı Rıza Pehleviyi hep “iyi lider” olarak anıyordu. Savak adında isdihbarat örgütü ise “MİT, MOSAT” ile bölgesel ortaklı operasyonlar da yaptılar.
İran Şahı yükselen halk muhalefetini bastırmak için; katliyamlar yaptı, işkenceler gırla uygulandı. Direnişi kırımadığı sürece girince de; önemli provakasyonlar da yaptı. Bunların meşurlarından biri de: sinemayı yakıp, içinde bulunanları cayır cayır katletmesidir! Bunu dahi özelikle Sosyalistlere yıkmaya uğraştı. Ödenli korkunç katliyam oldu ki; brakın muhllefetin kırılmasını, aksi biçimde yoğunlaştı. Özelikle Halkın Fedayileri örgütü oldukça etkin olmaya başladı. Bunun üzerine batılılar iktidarın sosyalistlerin ve özelikle Halkın Fedayilerin eline geçmemesi için de; dini kesime sarıldılar. Humeyni tam da bu dönemde sürgün olduğu batıdan devreye girmesine yardımcı oldular. Böylelikle muhalefet eylimine dini olgular da sokulup, büyümesinde çeşitlemeler oluştu.
Sonuçta: 1979 Yılın başında Şah Pehlevi ülkeden kaçıp, yükselen halk dalgasına iranı teslim yapmak zorunda kaldı. Hemen Humeyni ülkeye döner. Mücadelenin önemli örgütü Halkın Fedayileri ikileme düştü! Kimisi iktidarı elde etme yoluna devam edilmesini isterken, kimisi de Humeyni ile itifak yapıp onun iktidarına katılmayı önerdi. Çıkan ikilem örgütü parçalat tı! Sonuçta Humeyni iktidarı ele geçirdikçe,buna ırak saldırısı da koşul yaratıkca; tüm muhalif sol gibi, Halkın Fedayileri de sonlandırdı!
Bugün geçmiş iran konuşulurken, aslında etkin olmayan ama Sovieytler çizgisinde olan İKP söylenir. Oluşan sosyalist dalgag ona indirgenir. Oysa o dönemi anımsaynlar, iranda özelikle Halkın Fedayilerini oldukça etkin olduğu ve hat da, iktidara en yakın kesim noktasına gelmekte olduğunu anımsar. Fakat şimdi Halkın Fedayilerini kimse bilmez. Üstelik eyer 1979 Yılında kırılan iran da sol bir iktidar olsaydı, günümüzde bölge denklemi başka şekilde yazılacaktı. Başta Filistin sorunu, Kürt geleceği ve Filistin sorunları başka noktaya kayacaktı. Belirtmeden olmayacak; İKP yani “Tudeh” baştan Humeyni rejimine kayıtsızşartsız teslim oldu.
İran Şahının siaysal kırılma noktalarından enönemlisi ise: Yakılan sinema katliyamı oldu. Hele de Şahın ısrarla bu provakasyonu Halkın Fedayilerine yıkmak istemesi, ancak gerçeğin Şah isdihbaratı Savakın yapmış olmasının anlaşılması, kitlesel tepkiye çok önemli ivme kazandırdı!
****
Emperyalistler iran Şahı gibi bölgesel önemli bir güç kaybederken; komşusu Afkanistanı da Soviyetler Birliği işkal ediyordu. Böylelikle kurgulanıp Türkiye de düşünülen “Yeşil Kuşak” planı da çöküyordu. Soviyetlerin işkalinin Hint Okyanusuna inmemesi için de hemen yeni stratejiler geliştirildi. Merkez Pakistan olarak konuldu. Afkanistan cepesi Pakistandan açılacaktı. Ülkede tüm İslam dünyasından toplanacak milisleri eğiterek, onları Afkanistan savaşına göndereceklerdi! ABD CİA yolu ile askeri milisleri eğitecek, başta sudiler bunu finansman edecek ve Pakistan toprağı da saldırı için kulanılacaktı! Böylelikle İslami cihat olayı Afkanistan merkezli oluşturdu. Başına kim mi kondu: Sonradan tertiplenen Binladin!
Pakistan Afkanistandan toprak alma ve Amerikan desteği ile güçlenme adına bu oyundaki rolu kabulendi. Kanplar oluştu ve eğitim yapıldı. Afkanistana saldırılar Pakistan üzerinden yönlendirildi! Böylelikle Pakistanlaşma kuramı da tarihe geçti. Pakistan İslam milisi yetiştirip komşuyu talan uğratırken; gidrek Pakistanda Mezhep ayrımı derinleşip, ülke içinde tehlikeler oluştu. Milisleri kabulenen Ziya Üllhak ise korkunç uçak faciyası ile katledildi!
Günümüzde Soviyetlerin Afkanistan macerası, sovieytlerle birlikte çoktan sonlandı. Pakistan ise ilgili sürecin siyasal sonuçlarını, ülke içinde oldukça kanlı olaylarla ve parçalanan sosyal yapısı ile yaşamaya devam ediyor. Günümüzdeki isdikrarsız Pakistanın önemli siyasal kavşağı afkanistan savaşına merkez olup, yaratığı siyasal gücün kendisine dönmesi ile yaşamaktadır.
******
Türkiye bu 2 ülke olayları ile hep siyasal iç tüketimde kulandı. Bir dönem Şahı deviren Humeyni karşıtlıkla İslamlığı bütünleştirip “Türkiye iran olamaz” sloganlarını çok kulandı. Özelikle bölgesel savaşlarda işdahlı olan fetihcilik ile Yeni Osmanlı stratetjilerinde de Pakistanlaşma uyarıları hep yapıldı. Nitekim; Erdoğanın Suriye hamlesine önemli aydın ve bölge siyasal bilimcileri hep şu tehlikeyi işaret ediyorlardı: “Türkiye eyer Suriye bataklığına girer se; Pakistanlaşacak”! Oysa Türkiye yönetimelri kısa zaman içinde Şamda Emevi camisinde namaz kılacaklarını söyleyerek, kitlesel hoş gelen duygularla fetihciliğe oynadılar. Şimdi artık Suriyede söylenen IŞİD resmen Türkiye içinde.
Pakistanla elbet aynen tekrar yaşanmıyor. Örnek mi: Pakistanın eğitip Afkanistana gönderdiği milisler iktidara gelse de; Pakistan toprak kazanmayıp, yine kriz üretmekten öteye geçmedi! Oysa Türkiyede resmen eğitilen, köprü olup Suriyeye silah ve milis göndertilen yer olmasına karşın; tıpkı “EEğitdonat projesi gibi” başarısız olundu. İstenilen Müslüman kardeşli siyasal İslam olayı da başarılamadı! Ama Pakistanlaşmanın yerleşkesi Suruçtan başlayıp Ankaraya dek geldi.
Yukarda verilen örnekleri okuduktan sonra bir düşünün! Eyer Tarih doğru okunup ddrsler alınsaydı acaba şimdiki Türkiye yaşanırmıydı! Hele de İslami uygulamaların batı tarafından da desteklenmesine rağmen, şimdi o desteklenen yapıların birincil düşman olarak hedef oldukalrını görüyoruz! “Talaban, Elkayde ve IŞİD”! ikincil örgütleri de saysanız yeterlidir. Suriyede müdahale artar, karabataklık derinleşirken, Türkiyenin de Pakistanlaşan merhabasına tanık oluyoruz! İşte Dünya modeli böylebirşeydir! Sol ise şunu aklına getirsin; iranla başlayan ve Türkiye ile devam eden siyasal yenilgilerin derslerini hala iyi okuduğuna tanıkmıyız? Bunlara yanıtı bulursak; enazından günümüz Ortadoğusunu doğru okuma şansımız vardır.