Bana ne demeyin çünkü burada devletin gelirlerini düşünmek gerektiğine işaret etmek istiyorum. Yoksa özel olarak devlet desteğine muhtaç üretici veya işsiz ve yoksullara yardım etmesin demiyorum. Tam tersine yardımsız hiçbir insanın kalmamasını sağlamanın tüm dünyanın politikası olması gerektiğine inanıyorum.
Bu devlet gelirlerine bakıldığında tam bir skandaldır.
Geri kalmış ülkelere bakıldığında doğru dürüst kayıtların olmaması nedeniyle vergiyi tabana yaymak diye iddia vardı. Her işe olduğu gibi bu iddianın zamana ve yere bağlı bir iddia olduğu düşünülmeden benimsendi ve vergiler her kişiden alınacak şekle sokuldu. Hala daha bu iddiayı fizik kanunu gibi tekrarlayan akıllılar vardır. Onların dibini kazımadan bilgiç görünmeyi çıkarlarına uygun sananlar olduğuna inanırım.
1970’li yıllarda vergi toplama cılız olduğu için genel kurallara göre incelemek doğru gelirdi. Onun için destek alan vergiyi tabana yayma sağlandı. Ancak kısa sürede vergi kaçıran esnafa saldırıp tepki yaratmak ve esas çok kazançlılara el atmamak gözlenmeye başladı. O kadar esnafı tek tek hedef alırken kazançlılar için kazanç saptamak için tanıt sağlama çabasına personel yetmez mazereti yaratıldı. O zaman KDV modası ufuktaydı ki konuşulmaya başlandı. Bu arada dolaylı vergiler de azdı. Unutamam bir bakanımız da mecliste vergide kazı bağırtmadan yolmak gerek onun ileri Batı ülkeleri dolaylı vergilere asılıyor dedi. Bizi de kaz yerine koydu.
Dolaylı vergiler hızla arttı ve zaman içinde vergi adaletinin bozulduğunu kanıtlayan bilgilerle eleştirilerime başladım. Sonunda en kolay kazıklama yöntemi olan KDV de önümüze konuldu. KDV ile ekonomi ölçülebilir hale gelecek ve daha verimli kazanç vergisi alınacak nutuklarıyla yasası geçirildi. Ekonomi daha fazla ölçülebilir hale gelmedi ama dolaylı vergilerle vergi adaletinin daha da bozulması sağlandı.
Kazanç saptamada devletin eline olanak gelecek hikâyesi de yılan hikâyesi oldu.
Biz kazları daha çok yolmanın yolları bulundu ama vergi adaleti de yerlere serildi.
Şimdi ekonomi esas olarak devlet primlerine dayalı hale gelmiş durumda ve ne girişim yapılsa yapılsın devlet desteği ile başlaması kabul görür. Ondan sonra da teşvik primleri diye hamlelerden bahsedilir. Konuşanlara baksanız büyük bir hırsla kalkınmaya çalışan bir ülkeyiz. Türkiye de bu büyük hırsa hırsla yardım eder. Yarıştalar.
Bu hırsla bir yığın batak iş finanse edilir, bir yığın bina yapılır ve sektörler için yatırım yapılır. Sonra da maliyeti karşılanamayınca terkedilir.
Üretimi koruma masalları hiç bitmez ama tarımda çalışan nüfus artık çok azaldı. Verim ve maliyet sorunu sektörü yıktı gitti. Artık hellimi tescil etseler de hellim satacak halleri yok.
Bu devlet öyle adaletsiz gelir toplar ki onun dişinin ulaştığı yerde ot bitmez. İşin bir tarafı da her tür gelişmeye en büyük engel de kendisinin yarattığı mali yüktür. Harçlar ve ücretler astronomik anlamsızdır. Onları alacak diye yarattığı saçma muamelelerin zaman kaybı ve asap bozucu etkileri de cabasıdır.
İkide bir oynadığı mevzuat ile insanları batırdığı veya ihya ettiğine bakarsak gücünü rüşvet ve ceza olarak kullandığı da bellidir. Durumun belirsizliği yeni yatırımlar için de engeldir.
Başımızda bu bela varken hayır etmemiz olası değildir.
Eleştiriler vergilere sıra gelince devletin daha çok toplayabilmesi için önerilerle dolar. Bunlar aleyhimize eleştirilerdir. Devlet masraflarını karşılasın diye çaba iyidir ama artık buy örnekte iyi bir şey olmaktan çıkmıştır. Su hizmeti vermeyeceksen su için de masraf yapmayacaksın demektir. Belediyeler gelirlerinin azalacağını iddia ettiklerine göre su için masraf hesabını yapmadıkları ortaya çıkar. Yapsalar bu kadar masraftan kurulacağız ve şu kadar da gelirimiz eksilecek derlerdi ki o zaman anlamı olurdu. İkisinin farkını da biz değerlendirirdik. Bu arada şu kadar personel de işsiz kalır deyip esas dert o imiş gibi yapılıyor. O zaman demezler mi yeni yapıda onlardan daha fazla personele ihtiyaç olacak, çaresini buluruz!
Bu devlet hesap verebilirlik konusunda hemfikir olan partilerden oluşan bir meclise sahiptir. Ne şans değil mi? Hemen organize olsunlar ve kalem kalem dengeleri çıkarıp hesap vermeyi sağlasınlar. Yasa isterlerse bakın sıkıya gelince akşam karar verdiler ertesi gün meclis başkan yardımcısını kim olacağını belirlerdiler. Mazeretleri kalmadı.
Örneğin narenciyeyi tartarlarmış diye tartı ücreti alırlar. Hesaplasınlar bakalım ne kadar iş yaptılar da parayı hak ettiler. Bu tartmadan bu ülkeye ne kazandırdılar? Narenciye için devlet prim verir yani harcama yapar ve sonra tarttı diye para alır. Niye tartıyorsun yahu? Söyle de bilelim. Gerçekten tartıyor musun onu da söyle? Yoksa taşımacının kâğıtlarına göre mi alıyorsun?
Bu saçmalıkları inceleyip anlamsız işlerle insanımızı uğraştırmaya son vermemiz gerekir. Her kısıtlamayla amaçlananın amacına ulaşıp ulaşmadığının her yıl hesabı verilmelidir.
Su geldi kapıya! Kim kazançlı çıkacak kavgası mı ne işe kullanılacak kavgası mı olmalı? Bizden en adaletsiz şekilde toplanan paralarla ödenenlerden bu hesapları yapıp bizi bilgilendirmelerini bekleriz.