Cuma gecesi, Lefkoşanın ara bölgesinde, Livaneli ve Farandurinin katıldığı Barış konseri yapıldı. Adı barış yanında, özelikle katılan iki sanatcının gerçekten şarkıları ile kitleseleşmesi de katılımı artırdı! Gelenekseleşme yolunda olup, Livaneli ve Farandurinin böylesi etkinliklere katılması da artık kanıtsandı. Konser ve söylenen şarkılar elbet katılımcılarını mutlaka memnun yaptı. Hat da: barışa pek inanmayan ama sanatcıları sevenlerin de katıldığını biliyorum. Sanatın böylesi bir tamamlayıcı rol almasının da özü; kitlelerin beklentielri ile şarkılarını sevmelerinin de koşulu tamamlaması gerekir. Çağrıyı yapan örgütler yanında, katılan Livaneli ve Farandurinin yaratıcı durumu da gözden kaçırılmaması gerekir.
Kıbrıs Lefkoşa konserine hazırlanırken; mubarek Cuma gecesi iki tarafın konserde buluşması beklenirken de; klasik bonba olayları da Çarşanba günü yaşandı. Yine bonba konulup, patlamadan etkisiz yapıldı. Yine Barış konseri yapılırken, hala “tüfeklerin dolu beklendiği, odunların ıslatıldığı” hamasetleri de savruluyordu. Yalnız: konserin olması demek, Kıbrısa barışın geldiği veya gerçekten önemli kitlesel hareketlerle bu yola yöneldiğini de kanıtlamıyor! Konser sanatsal etkinlikle bir çağrı oldu. Ama siaysilerin ikilikli dansı ve gerçek dış dinamiklerin durumu hala sorularla dolu! Hele de konsere katılıp, yurtaşı olduğu Livaanelinin Türkiyesi!
***
Hemen şu düşünceye daldım: çok basit soru soracam! Ayni sanatcılar, örneğin Ankarada şu anda yaşanan Türkiye tırmanan kirli savaşa karşı Barış konseri verebilir mi? Bu soruyu iyi düşünün! Şu bilgi ile de tamamlayım: son dönemde şehitler bahanesi ile birçok ssanatcının konseri iptal edildi! Brakın konseri; barış açıklaması yapan ve savaşa karşı görüş söyleyen toplantıların da neye uğradığı ortada! Livaneli burada rahat koşulda barış çağrısı yaparken; kendi ülkesinde oluşan koşullar sonucu, konser vermesi zor. Böylesi bir düşünce kafamda yeşerdi. Eleştirme değil; olayın gerçekleşme ortamı gerçekten önemlidir.
Livaneli burada barış şarkıları kitlelerle söylerken; kendi ülkesinde “yeni yasak özel bölgeler ilan ediliyor* Yeniden korucu adıyla beşbin paramiliter alınıp etiketleri de koruculuk oalrak konuluyor* Muhbirlere önemli para vaat ediliyor* Toplumsal linç olayları devam edip, yangın çıkartıp mevsimlik işçilerin dışarıya çıkarılma hamleleri gerçekleşiyor du”!
Faradurinin ülkesi ile girilen kriz sonucu yeniden aşmazın üretiği seçimlerle yolunu bulmaya çalışıyor. Sokakların tepkilerle ve iktidarların Troyka kısgacında bir Yunanistan karşımıza dikiliyor. Yine de bu sanatcıalr ülkelerinden çıkıp, adamıza gelip Barış konseri ile dileklerini haykırıyorlar. Koşul ve hedeflerin böylesi bir karışıklığı vardır. Yoksa; Livaneli yanında ünlü bir Kürt şarkıcısı ile Ankarada “savaşa son, barışa çağrı” konseri elbet yapmak ister. Ama yapamayacağını da şu ortamda bilir! Bu konser neyazık yapıldıktan sonra bana bunları da düşündürtü!
*****
Kıbrıs kangren sorununu yumuşak ortamda gitgel ile yaşarken; bizden çok daha önce yaratılıp resmen kangrenden öte komaya giren Filistini de çoğu unutu. Ne israilin yeni yerleşim yerleri, ne hala süren Gazle ablukası için B.M. temsilcileri gidip görüşme pek yapmıyor! Çünkü sorun gerçekten ciddi! Son gelişenlere bakın: İsrail taş atan çocukalrın, keskin nişancılar tarafından vurulmasını da yasalaştırıyor! Eyer biraz duayrlı isek; Cizre keskin nişancılar olayı bize çok ürperten anımsatma yapacaktır. Epey zaman süren Filistin sorunu artık beleklere kabulendirildi. Yalnız şahane kurguculara duyrulur: Gazle açıkalrında Kıbrısdaki gazın tam 10 katı bulunmaktadır! Ötesini siz kurgulayın ve bizim le alakalı üretiklerinizi de sorgulayın.
Amacım Filistin sayfasını açmak değil. Ama şu tarih denilen özne yine beynimi tırmalıyor. Eylül ayının şu günleri Filistin kara tarihinin içerildiği 2 önemli katliyamın yıldönümü! 70 <Yılında Ürdünde Filistin katliyamı ile onbinler katledilip epey insan da sürüldü. Ürdün nifusunun epey kısmı Filistinli olması ve özelikle FHKC güçenmesi sonucu; bölge ve ABD gibi güçler, bu Filistin harektinin kırılması için Ürdün Kralı Hüseyine destek verip, katliyam gerçekleşti.
İkinci tarih daha yakında: 82 Yılında Lübnanı işkal eden, orada yapılan anlaşma ile FKÖ savaşçıları Lübnanı terketdikten sonra; İsrail Sapra ve Şatila kamplarını kuşatıp, birçok sivili Lübnanlı faşistlere katletirdiler! Buda anımsanmadı. Zaten; son Filistin siaysal tangosunda nedense milyonlarca sürgün, vatansız Filistinlilerle alakalı söz dahi edilmiyor!
Son olgu: Filistin hareketi zamanıda Ortadoğu için hep gündem yapıldı. Filistin sorununun Ortadoğunun temel olayı olup, çözülmeden bölgeye barış gelmeyeceği sık sık söylenirdi. Ancak: dikat etiniz mi! Son yıların Ortadoğu oyunalrında Filistinin adı dahi geçmiyor! Örgütsüzleşen, politik dağınıklık içinde olan ve girilen değişken karışık işbirlikcilik sonucu; masalarda Filistin konusu da yok! Buda biraz da bize ders olacak uyarıdır. Hani hep birielri gelip de “haydin aslanlarım* Barışı siz getiereceksiniz” sıvazı çok kolay bizi de kandırıyor.