Türkiye’de seçimler sırasında ve seçimlerden sonra ortaya çıkan durum oldukça vahim. AKP, büyük bir destek alarak seçimlerden baskın çıkıp “Başkanlık” rejimini de getireceğini sanıyordu. Bu arada Dolmabahçe Andlaşmasını da yırtarak görmezlikten geldi. Halbuki HDP silah bırakmayı kabul ediyor ve demokratikleşmenin tüm Türkiye’de uygulanmasını hedefliyordu. 12 yıllık devr-i iktidarları zamanında AKP maalesef sonuç getirici adımlar atamadı. Bazı reformlar gerçekten sözde kaldı. Yapacağım diye gösterip yapmadığı ve geçiştirdiği birçok reform oldu. HDP’nin baraj riski olmasına rağmen cesaretle seçimlere girmesi ve hiç de tahmin edilemeyecek bir şekilde %13 oy oranına gelmesi aslında iktidardakileri ve en başta da AKP’yi bayağı korkuttu. Bunun üzerine tüm Türkiye’de HDP’ye karşı sabotaj ve linç hareketleri başladı. Yüzlerce ilçe örgütüne saldırılar oldu. Pek tabi ki bu tip saldırılar aksi bir etki yaparak HDP’yi %10 barajını aşarak bugün ana muhalefet partilerinden biri haline getirdi. Seçimler sırasında Diyarbakır’da düzenlenen bombalı saldırı da işin tuzu biberiydi ama halk bu yapılan saldırılara daha da tepki duyarak HDP’ye oylarını yönlendirdi. Seçimlerden sonra HDP’ye karşı gösterilen davranışlar, MHP’nin onlar kadar oyu olmasına karşın, onları tanımaması ve bu arada Tayyip Erdoğan’ın da adeta kin kusarak Cumhurbaşkanlığının da tarafsızlığını unutarak saldırılara katılması, bir seçim sonunda HDP’yi daha da büyütecek, bu seçimlerde de HDP %20’ler civarında oy alacaktır. Çünkü aslında barıştan yana olan Türkiye’nin demokrat aydın kesimleri, kimin haklı kimin haksız olduğunu artık çok iyi bilmektedir.
Belli ki Suriye’deki savaşta da AKP, orada da açıkça müdahalelerde bulunmuş, bu arada ISİD’i de Türkiye’den Suriye’ye sokmuştur. Birçok ISİD Kampı’nın Türkiye’nin Güney kesimlerinde olduğu da bugün konuşulmaktadır.ISİD içinde Türkiyeli binlerce genç vardır. Belli ki bunlar da HDP’yi rakip görmektedirler çünkü ISİD’i gene Suriye’de durduran ve katliamlarını da engelleyen, PKK paralelindeki Suriye’deki YPG olmuştur. Kobani’den sonra YPG, Kuzey Suriye’de birçok yerleşim kentini ISİD’den temizlemiştir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise Kobani Savaşı’ndan beri birçok dil sürçmesi veya benzer bir hezeyan ile ISİD taraftarı olduğunu göstermiştir. Kobani çarpışmalarında açıkça ISİD’lilerin şehirde etkinlik kurduklarını söylerken, aslında daha sonra ISİD püskürtüldüğünde de, gene şapkayı yere vurmayarak YPG’nin bölgede etkin olmasından ötürü rahatsızlığını belli etmişti. En nihayet hedef ISİD ‘ken , banal bir şekilde PKK hedef olmamasına rağmen, TSK Hava Kuvvetleri PKK barınaklarını ve kamplarını bombalamaya başlamıştır. Burada da açığa çıkan AKP’nin Suriye’de ISİD’in arkasında olduğudur. Derdi ISİD olan Türkiye, eğer öyleyseydi, hemen harekete geçip ISİD’e karşı operasyon yapması gerekirdi. Oysa ISİD hedefleri denerek Türkiye açıkça Kürtlere karşı cephe açmıştır.
Gerek Davutoğlu ve gerekse Recep Tayyip Erdoğan bu şaşırtmacayı yaparken şimdilerde açıkça dünya kamuoyunun tepkisiyle karşılaşmaktadırlar. Belli olmuştur ki amaç hırsızı değil bağcıyı dövmektir. Tabi tüm bu şaşırtmacaları ve hedef şaşırtmasını yaparken hesaplayamadıkları bir durum daha vardı. PKK’ya karşı açıkça savaş açarken, Türkiye’deki Kürt nüfusunun tepkisini hesaplayamadılar. AKP oy kazanacağım telaşıyla, var olan Kürt oylarını da şu anda artık yitirmektedir. Türkiye’nin her tarafı şu anda iç savaş koşullarına dönmüştür. Ülkenin dört bir tarafında genel bir savaş vardır ve dışa karşı savaş vereceğim diye savaş başlatan AKP kurmayları , Davutoğlu ve ve Recep Tayyip Erdoğan, dışta ISİD’e ve PKK’ya savaş derken, şu anda AKP içte de bir cephe açmıştır. Her gün olaylardan ölen insan sayısı gittikçe artmaktadır. Tabutlar üç senedir gelmezken, tekrar askerlerin evlerine gelmektedir. Pek tabi ki Kürt gençlerinin ölüm haberleri ve cenazeleri de geliyor. Gene kin ve nefret ve de öç alma duyguları işlenmeye başlanmıştır. Gereksiz bir savaş başlatılmıştır ve olan da fakir, yoksul Türkiye halklarının çocuklarına olmaktadır.
İşte bu feci sahneye baktığımızda, Kıbrıs’ta da bir barış havası esiyor. Bir umut pompalanmaya başlanmıştır. Tabi herkes bunu beklerken, bu arada da bölgede ve Türkiye’deki olaylar da izlenirken, şu soru da akla gelmez değil: “Türkiye’de savaş ilan edip, bölgeyi ateşten bir topa döndüren AKP ve Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs’ta bir barışa ne kadar müsamaha gösterecektir?” Gerçekten bir merak konusudur. Gene de enseyi karartmamaya bakalım. İnşallah biz yanlış çıkarız ve bu iyimser hava bir barışı ve huzuru Kıbrıs’a getirir.