Son gelişen bazı Kuzey Kıbrıs olayları bana yeniden klasik gerçeklerimi anımtatırdı: “Bir olayda, zamanında gerken yerde bulunmak veya tepkiyi vermekten uzak kalırsan; gelecekte hep geç kalmanın, sancısını yşşarsın”! Geç kalmak ile oluşan gelişmenin etkinleşmesi ile; konuyu hem anlatmada, hem de engelemede oldukça güçlülerle karşılaşma sonucu oluşmaktadır. Son Kuzey Kıbrısın doğu ve batısında ki 2 gelişme bana yeniden konuyu işleme zorunluluğu getirdi….
Cuma ikindine doğru Mağusa kentinde klasik duraklma gününü yaşıyordum. Arada “yangın çıktı” bilgisi geldi. Birkaç soru ile şehrin tehlikede olmadığı söylenince de konu kapandı. Cuma gecesi Kıbrıs eski adıyla “Varosi” sonradan Türkiyeleşen ismi ile “Maraş” bölgesinde yangının olduğunu duydum. Burada basit ince bir kuram kulandım: “Türkiyeleşmiş ismi”! Çünkü kültürel olarak Kıbrıslı isimler eskiden yabancı diye Türkçe at konulurdu. Fakaat özelikle Kıbrıslılık yerine Türkiyeleşen isimlerle bir bütünleşme politik idolojik tavır da geliştirildi. Nitekim Varosi gibi deniz kıyısında olup, turizm bölgesi yer; kendine has kuralarla isimlendirilmeyerek; Türkiyedeki anlamına uymayan “Maraş” adıyla etiketlendirildi! Özelikle 74 sonrası Rumların sürüldüğü yerlerin isimleri, hep aAnadolulaşma amacı ile Türkiye bölgelerinin etiketleri konuldu!
Ben Maraşdan gelen haber ve Mağusada yaşadıklarım ile kendi kendime şu sorguyu yaptım: Gerçekten kapalı Maraş yangına kimler üzüldü! Oluşan yıkım ile kimlerin anıları canlanıp üzülüp sancılar duydular! Gerçekten her doğa felaketi sonrası bu sorular sorulmadan birileri yok olan geçmişleri ile günümüz yıkılan doğanın izlerini hemen anlatmaya girişilir. Maraş alanına dalınca da Kıbrısın travmasına varırsınız….
Bazı Güney medya kesimi hemen kimi yaşlının eski anılarını aktaran ve bazı gazeteler de eski resimlerle yanan bölgeyi haberleştirdiler. Belki Güneyde inceleme yapsam; sürülen eski yerleşimcilerin sızılarını da duyacaktım. Ama Kuzeyde pek öyle kaybedilenler üzerine pek söz eden olmadı. Sadece ilgili yangın haberleşip orda brakıldı. Bu yangının birincil düşündürten gerçeği!
Maraşın Kıbrıs siyasal sorununda önemli başka sayfası da oluştu. 74 Müdahalesi ile Kuzeyi ele geçiren Türkiye ilgili yeri de aldı. Ancak o günleri anımsayanlar; “Maraşın” geri verileceğini hep söylediler. Yapılan protokol veya anlaşmalarda hep geri verilme ifadeleri konuldu. Maraş öteki Kıbrıs sorunundan öncelikle ayrıştırılıp, anlaşma olmasa da devri geçerli kılındı! B.M. kararı dahi alındı. Ama uygulanmadı! Fakat nezaman “Maraş isgana açılacak” tavrı söylendiği anda; Sadece güney kesimi değil; Uluslar arası kesimler de ayağa kalktı. Maraş Kuzey Kıbrıs yönetiminin dahi giremediği ve sözü hiç geçmediği, Türkiyenin direk denetiminde olan, kapalı bir alan olarak kalıp, senelerdir yağmalanan ve adeta hayalet kente dönüşen Kıbrıs parçası olarak adamızda yer aldı!
Bu bilgileri bilmeyenler, elbet neden Kıbrıs sorunu konuşulurken bölge ayrı bir sayfa açıldığını da anlamaz elbet! Sonuçta Maraş Kıbrıs sorununun hayalet kent yaratan yeri olarak hala karşımızda dimdik duruyor. Ne acıdır ki dar düşünmenin de kısgacına takıldı. Tüm açık kararlara rağmen de olayı insani boyutuyla değil, güç fırsatcılık ve ticari rant gözüyle bakılması sonucu da konu anlaşılmamaya devam ediliyor. Maraşı başka yasadışılıkları yasalaştırma veya ticari kar gözüyle görüp düşüme zorunluluğuna çoktan getirildik. Tabi ilgili yerde yaşananlar, talanlar ve yapılan anlaşmlara kimse değinmek istemez….
Maraşda bir yangın çıktı. Kiminin düşleri ve bölgenin coğrafyası yakıldı. Bunda dahi ortak insancıl düşünce oluşmadı. İşe Kıbrısın kendi gerçeklerinin bir sayfası da böyle yazıldı. Sahi: beşpermak yangını ne oldu? Kimler bu yangını çıkardı? Çoktan unutduk değil mi!****
Kuzey Kıbrısın batısı ise göstere göstere gelen ve artık yüzleşmek zorunda kalınan başka bir gerçeği yaşıyordu. Aylar öncesinden Ratyo Mayıs prokramından Ortam gazetesi güncel yazılarında uyardığım Altın maden gerçekliği artık pratikte belirli yere geldi. Araştırmalar çoktan tamamlandı. Artık işe alınacaklarla kitlesel destek noktasına ulaşıldı. Görüldü ki işin şakası falan yok! Daha ilk uyarma ile dostum Enber Bıldır ile konuyu derinlemesine anlatmaya çalıştık. Lefkelilere CMC deneğimi ile hala süren kirlenmişliğin sonuçlarını tekrarladık. Konuda ielrleme yapılırken de iş nedeniyle kitlesel destek bulunacağını da anlatmaya uğraş verdik. Onca “Lefke” hayranlı basına, CMC gerçeğine karşın, konu umduğumuz ilgiyi görmedi! Taki iş sonuca gelip üretime geçilme aşmasına ulaşınca….
İşe almadaki yüksek maaş silahı ile işsizlik yoğunluğu sonunda destek de başladı. Salı günü bunun ilk çatışması da yaşandı. Kimse gelen şirketin yabancı niteliğini, birçok anlaşma gerçeğini hala tam konuşmuyor. Endişe ve rant ikilemi duygusal ve çıkar paydaşlıklarla yolunu almaya devam ediyor….
Yukarda Kuzey Kıbrıs coğrafyasından değişik 2 gelişme sundum. Ülkemizdeki hem çarpık sosyolojik gelişme ile ilhaklaşmanın dış bağımlı ilişkilerin politik yansımasını gösterdim. Çarpıklık kent ve kasabaları ortak paydaşlıkta buluşturup tepkisizleştirmemeye sokuyorken; oluşan ganimet, rant ve işbirlikci ilişkiler de ortaklaşma ile insani duygularda dahi birliktelik olmamaya getirdi. Sonra da şu tatlı yalan la “herkes çözüm istiyor” Türksünü başkası besteleyip acemi mırıltıyla bize söyletme korosuna takılıyoruz.