Bundan bir yıl önce bir grup aktivist, çeşitli toplumsal hareketlerin üyeleri ve Barselona’daki ilerici politik güçler olarak, 24 Mayıs yerel seçimlerinde kent konseyimizi geri almak üzere planımızı sunduk. Müşterek Barselona olarak, bu Pazar Belediye Başkanı Xavier Trias’ı yenilgiye uğratma ve kenti halk için geri alma şansımız yüksek.
Fakat en başından beri hissediyorduk ki hareketimiz sadece Barselona’dan fazlası. Üstesinden gelmek istediğimiz meselelerden kimisi, anormal derecede yüksek evden atma oranları ve kontrolsüz kitle turizminin zararlı etkileri gibi kentimize özgü sorunlar. Fakat derinleşen eşitsizlikler ve yolsuzluğa batmış bir profesyonel siyasetçiler sınıfı gibi kimi endişelerimiz ise, Avrupa’nın tüm kentleri ve dünyanın geri kalan birçok yerindeki insanlar tarafından paylaşılıyor.
Demokratik bir düzende yaşadığımız iddia ediliyor fakat yaşamlarımıza etki eden en temel konular üzerindeki karar hakkımız elimizden alınmış durumda. Kendimiz için neyin en iyi olduğuna bizim karar veremeyeceğimiz, bu yüzden işi uzmanlara bırakmamız söyleniyor. İspanyol hükümeti biz Katalonya yurttaşlarının self-determinasyon hakkını inkâr ediyor; AB, TTIP’le gizli görüşmeler yürütüyor ve uluslararası finans kuruluşları ekonomimizle Rus ruleti oynuyorlar.
Kendimizi bu kadere teslim edemeyiz.
Halk egemenliğini yeniden hâkim kılmanın ve adına yaraşır bir demokrasi yaratmanın zamanı geldi. Müşterek Barselona’da bizler, bu demokratik yurttaş devriminin en iyi aşağıdan yukarıya doğru, kasaba ve kentlerimizden başlatılabileceğine inanıyoruz.
Başkalarının da bizimle aynı duyguları paylaştığını bilmek bize büyük bir güç veriyor. Ocak ayında, ulusal seçimin arifesinde yaptığım Yunanistan ziyaretinde Syriza’nın Attica gibi bölgelerdeki insanların yaşam koşullarını iyileştirmek için başlatmış olduğu çalışmalardan çok etkilendim. Bu hafta Noam Chomsky ve Slavoj Zizek gibi entelektüellerden, Nawal El Saadavi ve Owen Jones dâhil aktivist ve yazarlardan, Attica valisi Rena Dourou ve Londra Meclis üyesi Jenny Jones gibi siyasi liderlerden adaylığımızı destekleyen yüzün üzerinde uluslararası deklarasyon geldi ve hepsi Müşterek Barselona’nın olası zaferinin, dünyanın dört bir yanındaki kentlerde benzer hareketlere model olacağı konusunda hemfikirler.
Peki, yurttaşlar için bir kenti geri almak ne anlama geliyor? Cevap, kente göre değişiklik gösterecektir fakat kesin olan bir şey var: Sadece seçim kazanmak yetmez; oyunun kurallarını da değiştirmek zorundayız. Müşterek Barselona’da yaptığımız ilk işlerden biri, en yüksek standartları sağlamak ve bunu yapmadığımız durumda kendimizi sorumlu kılmak için, kitle kaynaklı açık bir süreçle adaylarımıza yönelik bir siyasal etik manzumesi yazmak oldu. Bu kurallar seçilen görevliler için maaş ve dönem sınırlamaları, mali şeffaflık gereklilikleri ve resmi görevle özel şirketlerin yönetim kurulları arasındaki turnikeye bir son vermeyi içeriyor. İktidardan indirmek istediğimiz kişilere benzememizi ancak bunun gibi tedbirler önleyebilir.
Kenti geri almak aynı zamanda karar alma sürecini sıradan insanların ellerine teslim etmek anlamına geliyor. Bu ise yurttaşların yukarıdan sunulan vaatleri oylamasına izin vermekten ibaret olamaz. Aynı zamanda, onlara, kendi başlarına yeni inisiyatifler başlatma gücünü de vermek demek. Bize göre ‘Akıllı bir Kent’, içinde yaşayan insanların kolektif aklından yararlanır. Seçim manifestomuzu açık, katılımcı bir şekilde oluşturduk. Bu süreçte 5 binin üzerinde insan yer aldı ve temel hakları garanti altına almaya, kenti daha yaşanır hale getirmeye ve kamu kurumlarını demokratikleştirmeye odaklanan bir program ortaya çıktı. Bu, yaşayan bir belge; yurttaşlarla iletişimin başlangıcı ve bu iletişim, seçimi kazanmamız halinde önümüzdeki dört yıl boyunca devam edecek.
Son olarak, kenti geri almak, onun kentin kadınları tarafından ve kadınları için geri alınması anlamına geliyor. Yoksulluğun kadınlaşması ve Barselona’daki güvencesiz iş koşulları sona ermeli, tıpkı kadınların siyasal ve ekonomik iktidar alanlarından dışlanmasının sona ermesi gerektiği gibi. Yalnızca seçim listemizdeki adayların yarıdan fazlasının kadın olmasından değil, aynı zamanda programımızın cinsiyet eşitsizliklerini aşmayı faaliyetlerimizin merkezine yerleştiren feminist ilkelere dayanmasından da son derece gurur duyuyorum.
Hem isyancı yurttaş hareketleri için bir laboratuvar hem de dünyaya açılan bir kent olarak Barselona’nın tarihi ile gurur duyuyoruz. Şimdi onu, uluslararası bir adil ve demokratik kentler ağının merkezi haline getirmek istiyoruz. Barselona’yı geri almak yalnızca bir ilk adım.
Çeviri: Eda Ağca & Serap Güneş