Koalisyon demokratik bir uygulamadır. Partiler demokrasisi veya çoğulcu demokrasi halkın ayrımsız etkili olmasını sağlamalıdır ve görüşler dağılırsa yolu koalisyondur. Temsili demokrasi etnik ayrımların olduğu yerlerde de yanıt oluşturur. Ancak bir etnik gurubu ayrılmak isteyenlerin partisi diye ötekileştirmek isterse bir baraj koyar ve temsili demokrasiyi topal eder.
Etnik farklılıklar nedeniyle ayrımın demokrasiye engel olmaması için bir yol da federalizmdir. Çok konuşuruz biliriz sayılırız ama kendi sosyal görüş farklılıklarını hazmedemeyen ve sokaklarda solcu avlayanların ülkesinde fiili olarak demokrasiyi topal etme gerçeği çare aramaya götürür. Etnik farklılıklara göre parti kurmanın engellenmediği yerlerde koalisyon çare olur ama mecliste muhalefet diye kızağa alınmış türlü milletvekilliği varsa koalisyon çare olmaz ve bir oy bir kişi ilkesi diye kavga eden insanlar federasyonlarına kavuşmak isterler.
Kısacası koalisyon, yerinde güçlü bir formül olur başka yerde ben onunla yapmam kavgasında sorun kaynağı olan bir pranga olur. Bizde bir moda da sorumluluktan kaçınma aracı olur.
Ülkeler demokratikleştikçe meclisler hep koalisyonlar haline dönüşürler. Muhalefet mebuslarına o kadar çok iş düşer ki başını kaşıma fırsatı bulamazlar.
Nerede o demokrasinin ilkelerini hayata geçirmeye sürekli gayret eden sistem. İnsanıyla, yargısıyla, yasamasıyla yürütmeyi elinin altında tutan bir gayret yürütme diye çıkarını halkı cebinden yürütme gayreti önlesin!
Yürütenin yürüttüğü yanına kar kalırsa temsili demokrasi da oy avcılığına döner. Yürütmenin emrinde bir yasama durumu devam eder. O zaman da yasamayı ele geçirme yürütmeyi ele geçirme demek olur, hem onu hem öbürünü ele geçirince de koalisyon çıkar kavgasının kaynağını ele geçirme olur. Onun için de uğrunda kavga çıkar. Namusunu koruyup küçük parti olarak bulaşmamak isteyenlere hak vermemek olanaksız.
Örnek vermek gerekirse en sert biçimde eleştirip yolsuzlukları örtmek için hukuk devletini ezip geçtiğini iddia ettiğiniz bir partiyi büyük parti olarak kabul edeceksiniz de ne olacak? Yolsuzluk var dedikten sonra ve yolsuzlukları ortaya çıkarmaya engel olsun diye atadığınız yargıç ve savcılar var diye iddia ettikten sonra koalisyon kurup bir miktar da siz mi atayacaksınız?
Sırf ceza olsun diye siyasi amaçlı suçlama yanında adi suç olarak da açılan davaların sayısı çok fazla… Onları halletmeden sen de ceza davası açtırmaya mı kalkacaksın… Yönetimin yolsuzluk konusunda yapacağı yargıya havaledir demek ucuz iş. Herkes onu demekle görevini yapmış olur sayılır. Ancak savcı yürütmenin emrinde değildir. Geri devletlerde yolsuzluklardan sorumlu tuttuğu iktidarın suçlama ve cezalandırma işini de yapmasını beklerler. Onun için havale yetmez cezayı da görmesi gerekir. Hâlbuki iktidarda o güç yoktur. Onun yapması gereken sadece öyle bir örgüt kurmak ve yönetmek görevini yerine getirmeli ki yolsuzluğu ortaya çıkarsın ve yolsuzlukla mücadele için gereken yenilikleri de hemen yasalara eklesin.
Seçimle gelmiş bir bakan, onun atadığı bir müsteşar ve saire sadece yolsuzluk kuşkusu taşıyan işleri yapanların hakkında bir emare gördü ise onu ilgili polis veya savcıya aktarmaktır. Gerisi ona düşmez.
Zamanında hesabını soracağız diye kürsülere yumruk vururdum ama kimseyi suçlu diyen tutup içeri atmayı kastetmezdim. Bir de yolsuzlukları ele alacak olanlara engel çıkarılmasını önleyeceğimizi iddia ederdim. Gerisini sistem halleder sanırdım ama artık için o kadar basit olmadığını görüyorum çünkü köprülerin altından çok sular aktı. Dokunacak olanlar ilk ben olmayayım diye kaçınma silahını kullanır oldular. Bu da adı konulmamış mevzuat haline getirilmiş oldu.
Bu kadar açıklama yeter deyip hesap sorma içinin adı konulmamış mevzuatı ortadan kaldıracak işlemler yaratılmalı diyorum. Koalisyona girmek için adı konulmamış mevzuat engel sayılmamalı ama demokratikleşme bahsini kapatmadık. Demokrasi yoksa koalisyon da yoktur. Olan partililerin tek tek krallık halinde çalıştığı bir imparatorluktur. Ya da daha mütevazı olup feodal beyler ve kral ilişkisi vardır. Ortada meclise karşı sorumlu bir yürütme değil baştan kokuşmuş bir sistem vardır.
Halkın her gurubunun sayısı oranında gücü paylaşma hakkı vardır. Buna ters bir tutumla barajlar icat etmek. Muhalif olana hiç yetki ve olanak vermemek demokrasi değildir. İsteyen hükümete ortak olur istemeyen olmaz ama en azından sayısı oranında güç elde etmeye hak kazanmıştır, kazancına saygı duyulmalıdır. Muhalefeti sıfırlayan bir rejimin demokrasi olmadığını karara bağlayan AKPM fark ederse bizim kıtıpiyosları tanınmamış devlet olduğu için değil KKTC demokratik parlamentoya sahip bir devlet olmadığı için içeri almayacaktır.
Şimdi anası tanası koalisyon kurma sorunu yaşayacak. Halk dün sövenler bir birlerini ortak aldılar diye homurtular duyacağız. Kurmasalar gene vay! AKP mi yararlanacak? AKP’yi seçmediniz kriz çıktı diye iddia edip erken seçim çağrısı yapmaya hazırlanıyormuş zaten!
AKP’nin gidebileceğini gören ahali şimdi daha rahat oy verecekmiş ve muhalefet güçlenecekmiş diyenler de var.
Adaletin yaraları nasıl sarılacak, polis emir kulluğundan nasıl vazgeçirilecek, AKP’nin atadığı ve bir partinin adamlığını içine sindirmiş yargıçlar ne olacak diye düşünüp konuşan yok.
Gene döndük başa kim kazançlı çıkacak sorusuna yanıt bulmaya…
Bu rejimin demokratik devletin kötü bir kopyasıdır deyip neresi sakat diye tartışmak ve düzeltmeye başlamak gerek. Yoksa koalisyon tek başına hükümetten daha demokratik bir yöntemdir.