Habere göre bir aileyi yangın uykuda yakalamış. Trafik canavarı derken yangın canavarı da ortaya çıktı.
Trafik için artık trafik canavarı pek kullanılmaz oldu. Onun yerine trafik eğitimi, sınavı ve yol güvenliği gibi hususlar ortaya çıkarak devletin sorumlulukları konuşulmaya başlandı ama derine iniş yok. Yani yasalarda ne kusur var diye sormadan yasa isteme modası sürüyor.
İngiltere bizde de sık haber yapılarak bir proje yaptı ve uyguladı; sonunda da dünyanın en güvenli trafiğini sağladığı yıllardır kaza istatistikleriyle duyuruluyor.
İngiltere’nin ne yaptığı ince detaylarına kadar öğrenilebilir. İsteyene yardım da yaparak bilgileri verir.
Onun için önce var olan yasaların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek gerek. Basın bunu habere konu oldukça ve haberde bilgi varsa duyurur. Ancak nedense yasaların uygulanıp uygulanmadığını kimin izleyeceğini soruşturmaz. Meclistekileri hükümete oy verenlere bakarak eleştirir. Mebusları sorumlu tutar ama eksikliği göstermez.
Onun için tekrarlamak gerek. Beğenilen yani ileri ülkelerde yasalarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen bir sürekli komitesi olmayan meclis yoktur. Gözümüzün önünde güvenoyu verip hükümeti kurduktan sonra meclis hükümetin emrine girer. Bunu görmemekte inat ederiz. Çünkü seçimi kazananın bir veya birkaç parti olarak yürütme ve yasamayı eline geçirmesini doğal sayarız. Devlet yönetiminin kuvvetler ayrılığı ilkesine göre çalışmasını sağlamanın yollarını anlamayı reddederiz. Türkiye’nin sakat uygulamasını esas kabul eder ve yanlışlığı sürdürürüz.
Meclis hükümetin emrine girerse anayasal rejim çöker. Meclis yasalarının anayasaya uygunluğunu denetleyecek, yasaların uygulanmalarını sağlayacak ve yürütmeyi denetleyecek yoksa anayasal düzen yıkılır; onun için de hükümet ve hükümetteki partiler meclisi işlevsiz hale getiremeyecek olmalıdır. Bunu sağlamak için de örneğin yasaların uygulanmasını denetleyebilecek kadar bağımsız milletvekilleri olmalı ve sürekli olarak meclise ve halka bilgi vermelidir. Bunu sağlayacak olanın muhalif milletvekilleri olduğu aşikâr değil mi?
İçtüzük meclisin ve mebusların görev ve yetkilerini tanımlar. Anayasaya uygun olarak hazırlanacak İçtüzük mebuslara yeterli olanakların da sağlamalıdır. Hükümet yani hükümetteki partilerin iznini gerektirmeden mebuslar tüm devlet amir ve memurlarından bilgi alma hakkına sahip olmalıdır. Toplanmamış bilgilerin toplanması için amir ve memurlardan araştırma isteyebilmelidir. Mecliste soru sorma hakkı her şeye hâkim siyasi parti iktidarları tarafından suiistimal edilmekte ve soru soranla alay edilmektedir. Buna son verilmelidir.
Mebusların neden İçtüzüğü değiştirip kendilerine yetki vermedikleri bellidir. Kutlay Erk gene BRTK müdürünü görevden almak isteyen başbakana partinin engel olması vesilesiyle konuştu ve çarpık zihniyetimizi sergiledi. Ona göre hükümet sorunu ve kurultay var; onun için bekleyip yenilerin kendileriyle çalışacak kadroları seçmelerine fırsat verilmesinin gerekliliğini ileri sürdü. Bunun anlamı açıktır. Yeni hükümet kurulacak, BKTK pazarlığı yapılacak ve partizanlar yerleştirilecektir.
Bu kafayla üçlü kararnameleri kısıtlama düşüncesi sade partizanlığın ve yansız davranması, ayrım yapmaması temel esas olan kamu yönetiminin parti kararlarına bağlı çalışması sürüp gidecektir. Olsa olsa sayıları azalan üçlü kararname atanmışları partizanlıklarını görevlendirme, uyduruk gerekçelerle yapılan sözleşmeli atama ve siyasi parti seçimi olan kamu hizmetleri komisyonu kararlarıyla atananla yürüteceklerdir.
Parti kararı siyasi genel kararlar ise bu yürütmeyi denetleyebilen meclis aracılığı ile yapılan yasalarla iletilir. İleri ülkelerde atananlarının nerde olursa olsunlar yasalara bakarak yürümeleri ve siyasi partilerin günlük kararlarını beklememeleri esastır. Doğrudan parti ile ilişkili çalışanların varlığı ayrımcılığın olmaması ilkesinin uygulanmadığı şüphesini yaratır ki bu memur üstünde partiye yanaşayım da ayrıma uğramayım baskısı oluşturur. Kabul edilemez.
Elektrik kurumunun başındaki eski Sayıştay başkanının ben partiyi bilirim, parti özerklik yanlısıdır, özelleştirmeye karşıdır,; onun için başbakanı dinlemem demesi tam bir itiraftır. CTP’nin anayasaya ters olduğu ve kamu yönetimini partinin emrine verdiği ayan beyandır.
Akıncı’nın ilk günden cumhurbaşkanlığı personelini üçlü kararnamelerle harmanlaması da yansız kamu hizmeti zorunluğunun çiğnenmesidir. UBP veya başka muhalif görünümlü meclis partilerinin ses çıkarmaması da partizan yönetimin yandaşı olduklarını gösterir. Basının konuyu eleştirmemesi de halkın genel olarak partizan idareden şikâyet etse de uygulamayı doğal kabul ettiğini kanıtlar.
Tuhaf değil mi? Seçmen karşıdır ama uygulamayı eleştirmez. Çünkü kültürü bunun böyle gelmiş böyle gidecek olduğunu içerir. Çaresinin olmadığına ve partizanlık yapmayacak birilerinin gelip uygulamayı değiştirmesinden başka çare olmayacağına inanır.
Beklemekle bir şey gelmeyecektir. Çaresinin işin başında sistemi partizanlığı önleyecek ve sürekli hesap soracak şekilde reforma tabi tutmak olduğunu kabul etmiş değildir. Şimdi bol vaatlerle partizanlığı kınayanlar iktidardadırlar. Ama sistem konuşulmamaktadır. Kuvvetler ayrılığı için hükümetin meclisi değil meclisin hükümeti denetlediği demokratik meclis sistemini sağlamadan ileri gidilemez. Memurların yasal yetkilerini kullanmak için partilerden onay beklemedikleri sistemi sağlamak ve memur güvenliğinin yasal müdahale dışında güvence sağlanması halinde adım atılabilir. Bunun için de yönetim baştan aşağı düzenlenmeli ve herkese görev, yetki ve sorumlulukları yazılı olarak verilmelidir. Bunların verildiği, uygulandığı ve kayda geçirildiği izlenmeli; yani izleyenler de kurmay hizmetler olarak belirlenmelidir. O zaman başarılı ile başarısız meşru olarak saptanır ve kimse partizanlık sonucu cezalandırıldım diyemez. Yargı denetimi haksız şikâyetlerin önüne geçer.
Bu sistem öyledir ki temel insan haklarına alınacak kadar önem arz eder. Her çalışanın görevi kedisine açık ve yeterli seviyede yazılı veya kayda geçecek şekilde sözlü verilmesi haktır ve temel insan hak ve özgürlüklerinden kabul edilmektedir. Çok geçmez BM de bu hakkı tanıyacaktır.
Gözümüzün önünde partizan yönetim için adımlar eksilmeden atılmakta ama dikkatimize bile gelmemekte hatta bazıları genel kabul görmektedir. Yorgancıoğlu’nun BRTK müdürünü görevden almamasının gerekçesi olarak açıklananlar bir suçun itirafından başka bir şey değildir.
BRTK müdürü taraflı yayın yaptırıyorsa bunu kanıtlamak onu görevden alma yetkisi kimde ise onun boynunun borcudur. Gerekçe gösterme zorunluluğunun olmaması anayasaya göre kamu yararına hareket etmekle görevli olduğuna göre gerekçesiz olmasını sağlamaz. Gerekçesi olur da onu müdüre gösterme zorunluluğu yoktur demektir. Gerekçe sakatsa yargıda hesap vermesine de engel olmaz. Halka hesap verme gereği de ekstrasıdır.
Yangının az olması ve güvenliğine artması için belediye yasası belediyeleri de görevlendirmiştir. Yasa uygulanmaktadır. Trafikte önlemler artık tek elden olacakmış, yasa gene havadadır. Uygulama yoktur. Görev ihmali ve savsaklama gibi suçlar yasadadır ama uygulanmamaktadır. Meclis yasaların uygulanmamasından sorumluluk almamaktadır. Hükümete güvenoyu verdi ya işiten sıyrılmıştır. Sistem sakattır.