Kimin yazdığı önemli değil. Dün bir aydınımızın somut bir şekilde dile getirdiği bir yazıyı okudum. Makalede istense bile, Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye’ye bağımlılığından ötürü, pek birşeyin olamayacağı, hatta fazla birşeyin beklenmemesi gerektiği yazılmaktaydı. Malum seçimler sırasında gene birçok akademisyen ve aydın facebook veya sanal dünyanın sayfalarında bizimle tartışmalara girerek, artık herşeyin değişeceğinden bahsetmekte ve dertlerin kasavetlerin biteceğinden dem vurmaktaydı. Dünkü makale ve bunun gibi yazılan birkaç makale vardı ve bu beklentilerin olmayacağı vurgulanmıştı. Örneğin Serhat İncirli arkadaş da geçenlerde yazdığı bir makalede Akıncı’dan elindeki siihirli değnekle herşeyi değiştireceğinin beklenmemesini söylemekteydi. Birçok TV açık oturumunda YKP’nin kapatılıp başka bir partiye ilhak etmesi ve artık bir tabela örgütü olduğu da söylenmiş, daha sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkışıyla titreyen ayaklar, aslında ilk frene basma durumuna gelmişti.
Sanal dünyanın sayfalarından defalarca tekralamıştım. Fazla birşey tasavvur etmeyin çünkü burası Ankara’ya bağlıdır. Ankara ne isterse o olacaktır. Dolayısıyla Kıbrıstürk insanlarının boykot yaparak bu duruma tepki koyması ve bir değişim arzusunu ancak böyle göstereceğini vurgulamıştım. Yaşını başını almış, rasyonel düşünmesi gereken insanlar bile bana karşı çıkmış, hatta benden yaşça çok küçük olan militancıklar bile “Sen de tumba be abi!” diye yazmışlardı bana. Daha seçimler birgün dahi geçmeden Ankara’dan Recep tayyip Erdoğan kükremiş ve Kuzey Kıbrıs’ta şehitler verildiğini herkesin kardeş kelimesi bile kullanmaması gerektiğini, Kuzey Kıbrıs’ın kardeş değil yavru olarak her zaman kalacağı gerçeğini tekrarlarken, Sayın Akıncı da bu tepkiye apışıp kalmış ve “Ne yani bizim yavru kalmamızı mı bekliyorsunuz?” gibisinden sorarak bu tepkiden dolayı şaşkınlığını belirtmişti.
Beni daha fazla üzen bilhassa benim akranlarımın , çağdaşlarımın ve de daha da büyük olanların, kişi kültü ile hareket ederek Sayın Akıncı’nın seçilmesiyle herşeyin bittiği, müdahalelerin sonlandığı, bundan sonra Akıncı’nın gelmesiyle Kuzey Kıbrıs’ın demokratikleştiği iddiasında bulunmalarıydı ki işte birgün sonra bu hiddetli çıkış, balık hafızalı olanlarımıza gene 1974 öncelerinden ve bilhassa 1974 sonrasında 1981 , 28 Haziran seçimlerini hatırlatması da ayrı bir etki yapmıştı. Maalesef bunca deneyime rağmen gene bir hüsran daha yaşanmış ama hala daha aydın kesimlerin başarısızlığa uğramasına rağmen aynı aracı öngörmeleri de ayrı bir üzüntü kaynağı olmuştur. Seçim seçim denerek, sonuçta hüsran yaşanacağını bile bile, çeşitli hayal ve hülyalarla seçimlere katılan ve hüsran yaşayan kesimlerin, daha geniş boyutlu düşünemeyerek seçimlere bu somut şartları da gözardı ederek katılmaları ve gene aynı olguları yaşamaları da, maalesef artık bu aracın ne kadar tutarsız ve geçersiz olduğunu bile bile kitleleri sandıklara sürmeleri ayrı bir sorundur.
Bu seçimlerde bizim bağrımızdan çıkan bazı kesimler de gene seçimleri öngördüler. Onlar da maalesef birşeylerin değiştiği düşüncesindeydiler. Onlara da Kuzey Kıbrıs’ın gerçekleri gene sırıttı. Bu şartlarda seçimlere katılmanın aynı filmi görmek olduğu gene tekrarlandı. Bana göre bu tip arkadaşlar bile bile lades olmuşlardı. İşin kötüsü bile bile, yanlış olduğunu bile bile oynamışlardı bu oyunu ve bile bile gene kaybetmişlerdi. Hem de doğruyu bile bile. Aslında ben bu tip arkadaşlar için daha fazla üzüldüm. Bana göre bu gibi konularda bilinçli olması gerekenlerin, koyun sürüsünün arkasından kuyunun varlığını bilmelerine rağmen, kuyuya sürüklenmesine benzettim bu durumu ve gerçekten daha fazla bu tip arkadaşlar için üzüldüm. Bu gibi arkadaşları bir arkadaşımız “Utangaç Boykotçular” olarak nitelemişti. Yazık, ama bunca deneyimden sonra bu statükoda hala daha iyi niyet besleyen ve de bunca mücadeleden sonra seçim kervanına katılmak isteyen arkadaşlarımızın olması beni üzdü. Hatta bazıları benimle birkaç arkadaşa karşı gelen, seçim isteyen, boykot kırıcı saldırılardan da cesaret alarak o saldırı heyulası içinde bize saldırı yaptılar. Karşı saflara beğeni koydular.
Beni üzen kendi içimizden çıkan bu arkadaşların bu tavırları oldu. Karşı saflarda ayağı yere basanlar birer birer Akıncı’nın kazanmasının birçok şeyi değiştirmesinin beklenmediğini söylemesine rağmen, bizim bu arkadaşlar şlimdilerde ne düşünüyor? Yeni sevda seçimcilik mi oynamaya hazırlanıyorlar? Ya dünkü büyük devrim! Seçimlerden sonra, Güney’e geçişlerde imzalanan kağıtçıkların ortadan kalkmasını devrim diye niteleyip bayram yapanlar vardı.
Davulun tokmağı Ankara’dan ses verirken, gazamız mübarek olsun diye sevinmek ve de sahte zafer nidaları atmak ne kadar doğru anlayamıyorum. Hem de bile bile lades olurken…