Seçim dolayısıyla Kıbrıs sorunu gündemdedir ama bugün konuşulan ve olası görüşmelerin başlamasının karşısında olsan demeçlere yanıt veren yoktur. Görüşmeler kalındığı yerden ve ayni gündem ve yöntemle başlayacak diye Eide açıklama yapmışken Eroğlu açıkça iki yıl limit koymaktan, yılsonuna kadar taslak ve referandumdan bahsetmekte, görüşmelerden sonuç alınmazsa masayı terk etmekten, halkın bıktığından, iki devletli çözümden, dönüşümlü başkanlıktan, tüm Türkiyelilerin yurttaşlık hakkından, KKTC’nin yurttaşlık verme hakkının devamından, kimsenin yerinden edilmeyeceğinden ve mülkiyet hakkının takasla çözümünden bahsetmektedir. Amma diğer adaylar kendilerini bunlardan ayrı göstermeye çalışmamaktadır.
Deniz haklarına gelince ise Kıbrıs’ın tümünün hakkının yarısını talep etmekten çekinmemekte, bununla beraber diğer adaylar görüş açıklamamaktadır. Rumca gazetelerde demeçleri yayımlanınca da zahmet edip duruma açıklık getirmemektedirler.
Eroğlu da birlik ve beraberliği sağladığı iddiasına şimdi de tekrar sağlayacağını vaat etmektedir. Buna da fırsat verilmektedir.
Güncel olan konulara sessiz kalanlar görüşmelerin başlamaması için elinden geleni yapan Eroğlu’na destek verilmektedir. Anlaşılan adaylar oy kaybetmemek için sade barış vaat etmekle yetinmektedirler. Zaten her kesimden oy almaya çalıştıkları söylemlerinin doğal seçim kaygısının ötesinde halkın desteğini sağlama çabası olmadığını da kanıtlamaktadır. Oy alayım da Allah kerim tavrı vardır.
Hâlbuki halkın desteği olmadan suçlama oyunundan başka bir şey olmayan görüşmelerden adaylar da umut kesmiştir.
Seçilelim de sonra Türkiye ne derse onu en iyi yapmaya çalışalım tutumu bellidir.
Bağımsız adayların çok olması bu yüzden olması ki partilerin iflas eden politikaları seçmenin umutlarını kırmış ve karamsarlık her yere yayılmıştır.
Elektrik kurumunda ciddi bir uğraş görülmektedir. Kurumun özerkliği hukukun üstünlüğünün gereğidir. Yasası vardır ve yasa yetkileri kurumun yönetim kuruluna ve genel müdürüne vermiştir. Onun için uygun bir tutumdur. Ancak kurumun başkanı partim parti meclisinde özelleştirmeye karşı karar almıştır. Onun için ben başkasına bakamam kurumun özelleştirilmemesini isteyen partimin hükümet yönetiminde de kurumsallaşmış olduğu dolayısıyla kararı bağlayıcıdır ve ona bağlıyım demiştir. Bu da gazetelerde yayımlanmıştır.
Açıkça ülkemizde devlet parti bütünleşmesinin olduğunu ilan etmiştir. Kimsenin bunu ciddiye almaması da halkımızın bunu sorun etmediği ve razı olduğu kanısını yaratmıştır.
Anayasaya ve onu öngörerek hazırlanan yaslara tamamen zıt bir durum vardır. Bu durum sadece yasa ihlali değildir. İçinden çıkılmaz, yolsuzluklarla dolu ve suiistimallere ve partizanlığa neden bu kadar battığımızı ve ekonomik olarak da gelişmemeye mahkûm olduğumuzu gösteren bir işarettir.
Ekonomik kuruluşlar haksız rekabet başta suiistimal ve yolsuzluk ve kamunun hantallığı yüzünden gelişmemeye mahkûm olduğumuzu açıklarken nedeninin bu olduğunu anlamamız gerektir. Elektrik kurumunu verimli bir duruma getirmek için yapılan çalışmalar bile bize partizanlığın nasıl doğal ve anayasadan üstün olduğunu gösteriyorsa durum çok vahimdir.
Açıklamayı yapanın eski Sayıştay başkanı ise durumun geldiği nokta vahameti de kanıtlar.
Sayıştay’ın belediyelerdeki incelemesinin ve hala daha LTB’nin belgelerini kendisinde kopyaları bulunamadığı için istenmesine rağmen vermemesi gerçeğiyle parti kararlarının yasaların üstünde fiili durumlar yarattığını görüyoruz.
Bunlar gözümüzün önünde iken adayların ses çıkarmaması bize onların da bu durumu doğal karşıladığını anlatıyor.
O zaman bu anlayışın varlığı cumhurbaşkanının yetkilerini neden arttırarak konuştuklarını da izah ediyor. Onlar da yasadışı bir yetki alabileceklerine inanılabileceğini düşünerek atıp tutuyorlar.
Yazıklar olsun. Halkın isyanı başlamadan ve partilere çete gibi bakılmadan değişiklik olmaz. Partisine sahip çıkıp yolsuzluklara partiden tepki yaratmak seçmenin başarması gereken bir şeydir.
YKP halkı isyan ederek partizanlığı ortadan kaldırmaya kararlıdır. Halkı destek vermeye ve çağdaş devletlerde olduğu gibi yolsuzlukla partilileri satın alan para babalarını ve onlara satılan siyasileri en üst kademede bile olsa kovuşturabilen bir sistemi kurmakta kararlıdır.
Bilelim ki İspanya’da kral ailesinin üyeleri bile soruşturulmaktadır. Yeni kral da yolsuzlukla mücadeleye destek vermektedir. Romanya yolsuzluğa batmış iken sistemi ıslah ettiği için dört yılda ünlü siyasetçileri ve üst kademe görevlilerini yargılamaya başlamıştır.
Hong Kong yönetimi beş yılda yolsuzlukla mücadelede en başarılı ülke olarak BM tarafından övülmüştür.
Mücadele yollarını ve örneğini YKP ilgililere iletmiş ama ilgi çekmemiştir. Halkımız isyan edip YKP’ye güç vermeli ve şimdi de kimsenin ilgisini çekmeyen yolsuzlukları istemediğini seçime katılmayarak göstermelidir.