arşivAli SarıtepeArkadan dolanmak – Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Arkadan dolanmak – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Türkiye’nin Ortadoğu’da ki dış politikasının geldiği yeri anlatan ifade halidir.

Neden?

Suriye’de uygulamış olduğu politikasında İslami cihat örgütlerine –El Nusra, IŞID vb- vermiş olduğu destek biçimiyle; ABD önderlikli NATO askeri politikasının ötesine geçerek kendisini oyun dışına attırmıştır.

İslami cihat örgütleriyle olan ilişkileri, onlar açısından Türkiye stratejik derinlik olmuştur.

Politik desteğe sahipler,

Askeri eğitim görmektedirler,

Suriye’de savaşta yaralanan cihatçılar hastanelerde tedavi edilmekte,

Türkiye saldırı üssü olarak kullanılmakta,

Teçhizat ve mühimmatta tedarikçilik yapmakta.

Suriye savaşına bu kadar dahil olmuş olan Türkiye’nin alanda siyaset farklılıklarıyla karşılaşmaması mümkün değildir.

Bu da ABD önderliğindeki siyasi hattır.

Yine Suriye’de ki tutumuna paralel olarak; Enver Sedat’ın İslami suikastçılar tarafından öldürülmesinden sonra, iktidar dizginlerini eline geçiren Hüsnü Mübarek yönetiminin yaratmış olduğu karşıtlığın Mısır’da yaratmış olduğu Arap Baharı ayaklanması esnasında:

Müslüman Kardeşler örgütüne verdiği destek ve Mursi’nin devlet başkanı olmasından sonra; Genel Kurmay Başkanlığına getirdiği Sisi tarafından devrilmesi. Bu darbenin Suudi Arabistan önderliğindeki Körfez ülkelerinin-Katar zorlamayla katıldı- desteklemesi ve buna ABD’nin  de desteğini vermesi.

Selefi cihatçıların İslam coğrafyasında temel destekçisi olan Suudi Krallığı ile Müslüman Kardeşlerin hamisi olan Erdoğan-Davutoğlu politikasının karşıtlık halleri.

Rojova Kürdistanı’nda kurulan Kantonal yönetimlere; bizim kırmızı çizgimizdir diye karşı çıkan Erdoğan-Davutoğlu politikasının IŞID üzerinden Kantonal yönetimlere savaş açması ve tarihi Kobane Direnişi.

Davutoğlu-Erdoğan politikası komşularıyla niye bu kadar ilgilenmektedir!

Feodal sömürgeci Osmanlı İmparatorluğunun sınırlarını kendi doğal ilgi alanı olarak görmesi ve Müslüman toplumlu, İslami yönetimli devletlerle ilişkileri. Bunu yaparken  de din ve mezhep farklılıklarını da Sünni inanç anlayışı üzerinden şekillendirmesi.

Erdoğan iktidarı aynı zamanda; genel olarak Müslüman toplumlu devletlerle, özel olarak da Ortadoğu’daki devletlerle hızlı bir şekilde ilişkiye girmesi; kendisini alt emperyal güç olarak konumlandırmak istemesinin pratiğe yansıyan halleri üzerinden yürümesi şeklinde olmuştur.

Etki alanlarını çoğaltmak ve buna derinlik kazandırmak istemesi, bölgenin diğer aktörleri ve küresel aktörlerle çelişme haline düşmesini beraberinde getirdi. Erdoğan-Davutoğlu politikası bu çelişmelere rağmen “düzen kurucu” ruh hali ve bunun pratik ilişkileri sonucu; Ortadoğu’nun yeniden şekillenmesi, şekillendirilmesi sürecindeki oyuncu olma karakterinden soyundurularak oyun dışında bırakıldı. Bunun en somut hali de ABD’nin “Kobane’ye askeri teçhizat ve tıbbı malzeme gönderiyoruz” bilgi notunu Türkiye’ye iletmesidir.

Türkiye dış politikalarında ve özellikle de Ortadoğu politikasında bu kadar çok ebelenmesi –suçların fail ortağı olması- onu oyun dışına atmış haldeyken; YEMEN meselesi, onu  arka kapıdan bu oyuna yeniden dahil olma umudunu doğurmuştur.

Buna girmezden önce şu tespiti yapmak bir gerekliliktir.

Erdoğan’ın başkanlık projesi, anayasanın başkanlık sistemi üzerinden yeniden yazılmasını kararlı bir şekilde ifade etmesi:

KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMA ÇABASIDIR.

Ülke içinde:

Gezi Parkı Direnişi esnasında yapılan öldürmelerin faillerinin bulunmaması,

17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk belgeleri,

Arazi, arsa ve inşaat rant gerçeklikleri,

HES ve Maden Arama Ruhsatları ile, doğanın geri dönülemez noktada talan ve tahrip edilmesi,

Kanunların hep pratiklerine göre düzenlenmesi ve pratiklerini legaliteye çıkarma çabaları,

Türkiye sosyolojisini etnik ve inanç üzerinden karşı karşıya getirmesi,

İç güvenlik paketi yasalarıyla, devlet şiddetine serbestiyet verilmesi.

Her  ne kadar AKP iktidarı olarak görülse de, 2012 yılından beridir Erdoğan iktidarıdır.

7 Haziran’da tarihsel sürecini tamamlayacak olan AKP hükümeti, bu tarihten sonra başkanlık sekretaryası olarak varlıklarını devam ettirmek üzere projelendirilmiş haldedir.

Erdoğan siyasi devamlılığı için; tüm yetkilerin Cumhurbaşkanlığı/devlet başkanlığı uhdesinde yürütülmesini kendisi için olmazsa olmaz hale geldiğini görmenin adımları olarak görmek gerekmektedir.

Onun ülke içinde ki tek adamlığı, mutlak iktidar gücü olma halini yeni kurulacak parlamento aritmetiğinden çıkarması; bölge emperyal gücü olarak yeniden dönme imkanlarını sağlayacağı hesabı da politikasında önemli bir başlık halindedir.

Bu politikasına, iç ve dış politika da Sünni İslam, Sünni Hanefi çizgisi tamamen egemen olacaktır.

Oyundan atıldı Suriye’de; Idlip kentinin İslami cihatçıların elen geçmesine verdiği destek ve Yemen  devletine Suudi Arabistan ve ittifaklarının yaptığı askeri operasyonlarına: Cumhurbaşkanı Erdoğan “askeri teçhizat desteğini vermeye hazırız”, İran; “Yemenden, Suriye’den, Irak’tan ve Lübnan’dan elini çekmelidir” de bunu güçlendirmeye çalışmaktadır.

Onun bu haliyle ulaşabileceği tek ittifak biçimi mümkündür.

Suudi Arabistan’ın başını çektiği Körfez ülkeleri katılımlı yürümelere, Türkiye’yi de dahil etme yürümeleri.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin