- Deneyimli siyaset adamı Alpay Durduran, mevcut Cumhurbaşkanı adayları içerisinde, kimseyi kendisine yakın görmediğini söyledi, isim isim Havadis’e değerlendirdi
Baykan Gürses Özdağ – Havadis Gazetesi
YKP Parti Meclisi Üyesi Alpay Durduran, mevcut Cumhurbaşkanı adaylarından kimseyi kendisine yakın bir lider adayı olarak görmediğini söyledi.
Dr. Derviş Eroğlu ve Mustafa Akıncı’nın görevde oldukları dönemde “sorumluluk almaktan kaçan isimler” olarak niteleyen Durduran, “Sorumluluk almaktan kaçan bir cumhurbaşkanından hangi konuda çözüm üretmesini bekleyeceksiniz ki?” diye sordu.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçilecek adayın bir değişim yaratamayacağı iddiasında olan Alpay Durduran, “Kim seçilirse seçilsin, Türkiye’yle devam eden ilişki şekli sürdüğü sürece değişim sağlanmaz” dedi. Siyasilerin geçmiş dönemde yaşadıklarından sorumlu olması gerektiğine işaret eden Durduran, “Eroğlu, Başbakanken benim evime 2 kez bomba konuldu, sorumluğunu aldı mı, araştırdı mı” diye sordu.
Mustafa Akıncı’nın da geçmişte bankalar krizi yaşanırken Başbakan Yardımcısı olduğunu hatırlatan Durduran “Akıncı o dönemin sorumluluğunu üstlendi mi” sorgulamasında bulundu.
Mevcut adaylar içerisinde, “en masum” Sibel Siber’in olduğunu ifade eden Durduran, İngilizce dahi bilmeyen Derviş Eroğlu adına, duvara toslayan müzakere sürecini Kudret Özersay’ın yönettiğini söyledi.
Soru: Uzun yıllardır siyasetin içindesiniz. Siyaset Kuzey Kıbrıs’ta nasıl algılanıyor? Yıllar itibarıyla nasıl bir değişim yaşadık?
Durduran: Halkı örgütleyip düzeni değiştirme mücadelesi Türkiye ile başlamış bir mücadeledir. Orada okuyan öğrencilerin yaptıkları girişimlerle, bu siyaseti etkilemeye çalıştılar.
Sonunda siyasi partilere dağıldılar ve bir şeyler yapmaya çalıştılar. Ancak bu arada da ülkemiz dışarıdan yönetilen bir ülkeydi.
Amaç Kıbrıs’ta Türklerin de kendi kendini yönetirmiş gibi göründüğü bir yapı yaratmaktı, istek buydu. İstediler. İnsanlar artık bu durumu olağan olarak değerlendirmeye başladı. Bunun çıkar bir yol olmadığı aşikârdır. Bütün kurumlarımız vesayet altındadır. Kıbrıslı Türkler kendini yeterli görmüyor. O nedenle de kimse hiçbir şeye sahip çıkmıyor.
Ne memur sorumlu olduğu alana sahip çıkıyor ne meclis ne de hükümet bunu yapıyor. Bütçesinin tümü Türkiye’den gelen bir yönetim başladı, sonra bunun azaltılması hedeflendi.
Yüzde 6’ya kadar düştü Türkiye’nin bütçeye fiili katkısı, gerçi ilk bütçeler yapıldığında yüzde 30- 35 diye oranlarda gösterilirdi ama sonunda bu yüzde 5- 6 ile sonuçlanırdı. Çok ağır ekonomik bunalımlar da yaşandı.
Hiçbiri değişimin adayı değil
Soru: Ülke bir Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru gidiyor. Bu seçim sizin için ne ifade ediyor?
Durduran: Bu adaylardan herhangi birisinin seçildiğinde, değişim olmayacağını düşünüyorum. Zaten Cumhurbaşkanı’nın ciddi bir yetkisi de yoktur. Bu makamın adı vardır sadece…
Manevi bir etkisi vardır, fiili bir etkisi yoktur. Bütün adaylar için aynı şeyi düşünürüm. Ama birbirleriyle aynıdırlar diye bir iddiada bulunmuyorum. Zaten varacak olsalardı adayların önemli bir kısmı sorumluluklar alırlardı.
Sorumluluk almıyorlar
Soru: Ne gibi bir sorumluluk? Yani geçmiş siyasi yaşanmışlıklar unutulmaz diyorsunuz… Bunu açar mısınız, neler unutulmaz mesela?
Durduran: Sorumluluk alırken ne yaptıklarını gördük. Derviş Eroğlu, Cumhurbaşkanıdır. Daha önce Başbakandı ve en uzun süre Başbakan olarak kalan kişiydi. O Başbakanken benim evimin önüne bomba konuldu. İki defa…
Arayıp sordu mu? Kendi evine de ses bombası koydular, onu bile aramadı, araştırmadı. Ben ne bekleyim şimdi o yeniden seçilirse, bir şey beklemem.
Diğerleri de öyledir. Bunların içinde en masumu Meclis Başkanı. Seçilsin diyeceğim yoktur ama onun da bu durumu değiştirmesi için adım atmasını beklemek mümkün değildir.
Ne yetkisi var ne de bir niyetleri var.
Adayların hepsi birbirinden farklıdır ama netice olarak Cumhurbaşkanı olarak bir farkları olmayacak. Kudret Özersay, yıllardır müzakere heyetinde yer aldı, görüşmeci olarak yer aldı. Eroğlu, İngilizce de bilmez. Kudret Özersay yürüttü müzakereleri. Planlamasını da onun yaptığı ve onun yürüttüğü bellidir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, ortada suçlama oyunu vardır dedi. Masa artık yok.
Soru: Sayın Eroğlu’nun “kritik iki yıl” vurgusu ve beş yıl daha görev talep etmesini neye bağlıyorsunuz?
Durduran: Eroğlu, 5 yılı da yaş olarak istiyor. 5 yıllık bir dönemde artık ikinci bir 5 yıla geçecek ömre sahip olduğundan emin değil. Sağlığından da emin olamaz. İstatistiklere bakarsak 70 yaşından sonraki 5 yılda bir insanın 5 yılı atlatıp da devam etmesi şansı yüzde 5’dir. Bu yüzde 5 de dikkate alınacak bir sayı değildir.
Bir de buna bir hava veriyor. Ben ihtiras sahibi değilim, ömrüm boyunca gitmek niyetinde değilim diyerek, bir dönem daha ta ki bu işi bitireyim diyerek seçilmek istiyor.
2 yılda bu işi sonuçlandıracağını söylüyor. Ömrü hayatında Kıbrıs konusunda hiçbir girişimde bulunmamış bir kişi olarak 2 yıl süreden bahsediyor. Ama ifadelerine de baktığınızda artık görüşülecek bir şey kalmayacak, Kıbrıs’ta iki ayrı devlet olacak anlamında ifadeler kullanıyor.
Bu da sinsi bir açıklamadır.
Soru: Sayın Mustafa Akıncı’ya yönelik açıklamalarınız tepki topladı. Nedir Sayın Akıncı’ya yönelik eleştirileriniz?
Durduran: Mustafa Akıncı da geçmişte bankalar krizi yaşandığında Başbakan Yardımcısıydı. Kimse Akıncı için çaldı çırptı demiyor. Ama sen sorumlusun, bir hükümetin Başbakan Yardımcısısın.
Meclis’e karşı hükümet Başbakan tarafından sorumludur, hesap verir. Akıncı ne yaparsa onun için de o dönemki Başbakan Eroğlu, hesap verir Meclis’e… Bu yüzden, hükümet sorumluluğu ortaktır.
Hiçbir bakan diğer bakandan ayrı ben sorumlu değildim diyemez.
Soru: DP ve UBP, iç politikada düşman kardeş ama, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Eroğlu’nda birleştiler…
Durduran: DP ile UBP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde birleşmesini tamamen Kuzey Kıbrıs’a mahsus bir halet-i ruhiye olarak görüyorum.
Milli davada birleştiklerini söylüyorlar. Milli dava iç politikada konu edilmeyecekse zaten hikayedir, demokrasiye lüzum yoktur. Siz esas konuyu alacak milli dava diyeceksiniz, geriye kalana da politikanın nesnesi haline getireceksiniz. Bu mümkün değildir. Bunlar birbirine doğrudan bağlıdır.
“Soru sordular, ben de söyledim”
Soru: Neden seçim öncesi TKP’de yaşadıklarınızı anlatma gereği duydunuz?
Durduran: Bu konuyu isteyerek gündeme getirmedim. Bana katıldığım bir programda sorulan sorular nedeniyle bu konu konuşuldu. Söylediklerimin hiçbiri yalan değil, sadece eksiktir.
“TKP içindeki KKTC’ciler…”
Soru: Neyi eksik bıraktınız?
Durduran: TKP’de, KKTC ilanı diye bir sorun oldu. Bastırıldı ezildi ve Rauf Denktaş da “TKP’deki hücrelerimi harekete geçirdim ve kendilerini bastırdım, geldiler evet dediler” dedi.
Bizi bastılar, ezdiler ve KKTC’nin kuruluşuna evet demeye mecbur ettiler. Partimiz sabaha karşı oylama yaptı, o kalabalığın içinde Meclis’e gitti oturdu ve toplandı, gördü ki kendisinden başka hepsi de evet diyecek, onun ışığında evet kararı çıkarıldı.
Sen nerdeydin, o meydanda yoktun. Hiçbir zaman da doğru mu yaptı yanlış mı yaptı söylemedim. Yanındaki arkadaşlara bakıyorum anılarından bahsediyorlar, biz uğraştık ve KKTC’yi kurduk diyorlar. Allah Allah.
TKP kurultayında 1 hafta önce, benim başkanlıktan aday olmayıp çekildiğim kurultayda KKTC ilanında şu oldu bu oldu diye, bir kişi aleyhine laf söylemediler. Ve bir hafta sonra gidip evet dedi.
Sen ne zaman KKTC’nin kuruluşu için uğraştın. Birtakım insanlar Denktaş da söyledi, hücrelerini harekete geçirdi. Birileri ile temas içindeydiler, başka aracılarla temas içindeydiler ve devlet kuruyorlardı.
“TKP içine yerleştirildiler, beni attılar”
Soru: TKP içindeki hücreler derken ne kastediliyordu?
Durduran: Parti içinde yerleştirilmiş kişiler vardı, onları KKTC’nin ilanında harekete geçirdim diyor Rauf Denktaş. Ve iki isim veriyor, Alpay Durduran ve Özker Özgür direniyorlardı, bu direnci kırmak için de hücrelerimi harekete geçirdim dedi.
Ardından da 1985 seçimleri geldi, TKP içinde bir grup bu self determinasyon hareketi gibi hareketten oluşan bir grup TKP’nin Cumhurbaşkanı adayına karşı harekete geçti.
Oy verilmemesi için üyeleri gezdiler. Bunların hepsi biliniyor. Çünkü Alpay Durduran’ın Türkiye ile ilişkileri zora soktuğu kanaatini yaydılar parti içinde ve Durduran’dan kurtulmaya çalıştılar. Bu hareketin içinde Mustafa Akıncı da vardı. O dönem gazetelerde yayımlandı.
Mustafa Akıncı, Vehit Nekipzade, Ziya Rızkı istifa edecekler partiden, parti çatlıyor diye haberler yapıldı.
O ara da UBP ile koalisyon kurmadık diye saldırılar başlıyor. Şahsen de beni sorumlu tutan yayınlar ve suçlamalar yapılıyordu. Amerikan ajanı olduğumu bile söylediler.
Böyle bir ortamda bu işleri yapan bir adam en nihayetinde bizi partide çok görmeye başladı ve ayrılmamız için gerekeni yapacağı belliydi. Beni disiplin kuruluna verdiler.
Söylediklerim bunlar. Tümü TKP içerisinde yaşandı, o dönem medyada yer aldı. Aksini iddia eden varsa, bunları tartışmaya hazırım.