arşivUlus Irkadİki Kıbrıs ve nereye doğru gidiyoruz - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

İki Kıbrıs ve nereye doğru gidiyoruz – Ulus Irkad

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulusHer iki tarafa baktığımızda aslında nereye doğru gittiğimiz açıkça görülmektedir. Bölünme, taksime karşıymış gibi konuşanların da kaykısıyla son hızla ilerlemektedir. Her iki taraftaki ekonomik yapılar maalesef pek de iç açıcı değildir. 2004 gibi bir fırsatı bile taraflar ve reel solcular maalesef her iki tarafta da yüzlerine gözlerine belemişlerdir. Anatasiades ilkeli bir siyasetçi diye ortaya çıkarken şu anda o da fireler vermektedir. Elbette haklı tarafları olabilir ama bana göre bölünmeyi de perçinleyecek adımlar atmak da haklı pozisyonunu haksızlığa çevirmekte, sonuçta onun da kökeninin sağcı ve şövenist bir yapıdan gelmesi gerçekleri görebilmesini engellemektedir. Sağlık alanında attığı adımlar ve Kıbrıslıtürkleri sağlık alanından soyutlaması da bölünmeye bir adım daha atılmış yanlış bir adımdı. Görüşmelerdeki pozisyonlar her iki taraftaki güçlerin yanlışlığını bir o kadar daha bize göstermekte. Güney on yıla yakındır ekonomik buhranların pençesinde hareket ediyor. Kuzeyin de pek ondan kalır tarafı yoktur. Taksimi dizayın edenlerin açtığı yolda elbette uygun adım ilerlenmektedir. Statükolar daha da perçinleniyor. Ulusalcılığa verilen peyler daha da ırkçılık noktasına gelmiştir. Güneye bakıyoruz; mesela işgal işgal deyip de kafa ütüleyenler maalesef işgale ve taksime en fazla katkıda bulunanlar durumundadır. Hangisi bu konuları önlemek için cesaretle adım atmıştır? Bugün işgal işgal deyip de Kuzeyde mangalda kömür bırakmayanlar, seçim geldi mi bir sandalye sahibi olmak ve maaş almak için ön sıraları kapmaktadırlar. Adeta show derecesinde çıkış yapanlar ise kulakları çekildikten sonra başka showlar için beklemeye başlayıp, sonra tekrar parlayıp yerlerine oturmaktadırlar. Gerçekten gerek işgal denileni gerekse statükoları ortadan  kaldırmak için  ellerinde yetki olanlar hiçbirşey yapmamaktadırlar. Herkes içinde  bulunduğu durumdan rahattır ve rahatsız edilmek istememektedir.

Oysa görünüm bu olmasına rağmen her iki taraftaki ekonomik durumlar ve bozulma günden güne Kıbrıs’ı çürütmektedir. Savaş tehlikesi uzakta görülmesine rağmen düşmanlık, kin ve nefret bu olasılığı gene yakınlaştırmakta ve toplumları gene bir çatışmaya itme riski taşımaktadır. Ne Güney’deki ne de Kuzey’deki yönetimler eğitimden kin ve nefreti uzaklaştırmadıkları için yeni yetişen nesiller de  artık birbirlerini tanımamaktadırlar. 1963’ü hayal meyal, 1974’ü yaşayan insanlar bugün yönetimlerdedirler ama yavaş yavaş onlar da emekliye ayrılıp devlet hizmetlerine elveda demektedirler. Oysa yeni yetişen nesillerin  ortak bir yaşam gözlemleri mevcut değildir. Hem bölünme hem de yeniden çatışma tehlikesi günden güne artmaktadır. Sözde sol veya halktan yana görülüp de kendi kodamanlarının veya kastlarının  menfaatleri için bu yönde adım atmayanlar pek tabi ki büyük sorumsuzluklar içinde hareket etmişlerdir. Gerçekçi bir şekilde Kıbrıs sorununu ele alıp  çözmek yerine çöpleri halının altına süpürme daha da işlerine gelmiştir. Yeniden birleşme adı altında harteket edenler aslında bu yönde bir parmak bile hareket etmemişlerdir. Oysa çözümün zorluğuna rağmen eğitimde küçük küçük  reformlarla sorunu çözmeye yardımcı olacak adımlar atar  ve onbir senedir bu durgunluğa dur diyebilirlerdi ama bu yönde samimi değillerdir. Gerek Kuzeydekiler gerekse Güneydekiler oportünistçe hareket edip oy kaybetmemek için hamasete ve menfaate oynamışlar ve egemenleri rahatsız etmemeyi seçmişlerdir.

Mesela ben daha fazla meclis içinde bulunan  partilere baktığımda yeri geldiğinde birleşmeden yana ve statükoya karşı demeçler verirken yeri geldiğinde de bunlardan hiç sözetmediklerini çok rahat görebilmekteyim. Aslında bu görünüş her iki taraf için de geçerlidir. Güney de aynıdır. Onlar da yüzeysel ve kozmetik yapılara değer vermekte, seçimlerde sandalye kazanacak partilere saygı göstermekte, gerçekte niteliksel değeri ve birikimi olan yapılanmalara veya örgütlere pek fazla değer vermemektedirler. AKEL, hüklümette olduğu süre içinde kitapların değişimini bile yapamamıştır. Engel olarak ulusalcıları göstermiştir ama bir veya birkaç okuldan başlayarak Türkçe dilini öğrencilere öğretecek dersler koyamaz mıydı? Veya her iki tarafta da bir tarafta CTP diğer tarafta da AKEL lise, hatta ilkokul ve üniversitelerde karşılıklı ziyaretlerle öğrenci değişimleri gerçekleştiremez miydiler? Bu havayı daha da ılımlılaştıracak yöntemler olmaz mıydı? Şimdi denilecek ki ama milliyetçiler oldukça etken her iki tarafta da o yüzden yapılmadı bunlar. Peki ama devrimcilerin ve solcuların da görevi bunlara karşı birleşmeyi savunmak, halkları birleştirmek değil miydi ?

Bana artık çok boş heliyor. Bazen toplantılarda veya konferans başlangıçlarında kulak verdiğim kadarıyla her iki tarftaki solcu bildiklerim “Bu ülkede her iki tarafta da solu birleştirip mücadele etmek gerekir, yoksa bölünme büyük bir hızla devam edecek, ülkemiz bölünecek” demeleri bana pek de inandırıcı gelmiyor. “Peki ama siz bu bölünmeye karşı partilerinizde ne yapıyorsunuz?” diye konuşmalarına katılıp müdahale etmek geliyor içimden bazen.

Her ikisi de hükümetteyken bir adım bile atamayanlar memleketin birleşmesi gibi çok büyük iddialarla ortaya çıkmasınlar. Çünkü bu ülkenin bölünmesinde onların da büyük payı vardır bana göre.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin