arşivUlus IrkadOsmanlı’nın bilinmeyen yanları - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

Osmanlı’nın bilinmeyen yanları – Ulus Irkad

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulusOsmanlı hakkında tarafsız veya eleştirel gözle yazılan kitaplar son zamanlarda çevrilerek okuyucuya tanıtılıyor. Son zamanlarda bu kitaplardan Lord Kinross’un kitabında ilginç pasajlar var. Resmi tarihe göre Bizans düşman olarak gösterilse bile bakın Kinross’un kitabındaki Türkler hakkındaki bilgiler oldukça farklı geliyor bizlere (Kinross,2008,sf.31):

“Başlangıçta burada üç yüz yıl önce Abbasi Halifeliği döneminde yaptıkları gibi paralı askerlik yaptılar. Bunu yapanlar, Dobruca’ya yerleşmiş olan Türkmen kolonisi oldu. Latin işgali sonucu, Selçuk sarayına sığınan ilk VIII. Mihail Palailogos’un Bizans imparatorluk tahtına çıkması üzerine Karadeniz’in batı kıyısında bulunan bu yörenin yolunu tutmuşlardı. Bu Türkmenler, tahttan indirilerek bu kez kendisi Bizans’a sığınan Selçuk Sultanı İzeddin’in imdadına koştular. İmparatora karşı bir tehdit gösterisine girişmeleri üzerine, sultanın serbest bırakılmasını sağladılar ve onunla Kırım’a çekildiler. Fakat sultanın oğluyla bir muhafız birliği İstanbul’da kalmıştı. Hıristiyan oldular ve Bizans ordusunu takviye edecek bir Türk birliğinin çekirdeğini oluşturdular…”

Kinross bize gene alışık olmadığımız ve Türk tarihiyle ilgili birçok bilgi vermeye devam ediyor (sf.34):

“Kantakuzen bu arada 1350’de, Sırp kuvvetlerini Makedonya’nın kıyı kentlerinden söküp uzaklaştırmak suretiyle Selanik’i Duşan’dan kurtarmak için yirmi bin Osmanlı atlısını daha yardımına çağırdı. Selanik kurtarıldı. Bununla birlikte Türk kuvvetleri bu kıyı kentlerini işgal etmeyerek sultanları da bol ganimetle yüklü olarak Anadolu’ya döndüler. İki yıl sonra Orhan ticaretteki geleneksel rakipleri Venediklilere, daha sonra da Kantakuzen’in kendine karşı giriştikleri bir savaşta Cenevizlilere yardım etti. Venedikliler 1352’de Bulgarlarla birlikte rakibi Ioannes Palaiologos’un açıkça tarafını tutunca, Kantakuzen yine yirmi bin kişlik bir Osmanlı birliğinin yardımını istedi, onlara para ödemek için İstanbul’un kiliselerini soydu ve Orhan’ı Trakya’da bir kaleyle ödüllendirmeyi vaat etti. Böylece Edirne’yi kurtardı. Trakya’yla Makedonya’nın büyük kısmında konumunu sağlamlaştırdı ve oğlu Matthaios’u ortak imparator ilan etti…”

Kitabının 43. Sayfasında da Kinross Osmanlı Düzeni hakkında bizlere ipuçları vermektedir:

“Diğer yandan kadınlar, savaş dulları ya da Rumların, Sırpların ve Bulgarların genç kızları, genelde kendi kadınlarını getirmemiş olan fatihlere eş ya da cariye olmaları için köle ediliyorlardı. Bunun sonucunda kanı karışık olan güçlü bir Osmanlı ırkı gelişti. Türklerin damarlarında akan Doğulu kanına-Tatar, Moğol, Çerkez, Gürcü, Acem ve Arap kanlarına- şimdi Balkanlar’ın bunların ötesindeki Avrupa’nın kanları da karışıyordu. Böylece, bir yüzyılın içinde Rumlarınki, Romalılarınki ve Bizanslılarınki kadar kozmopolit bir uygarlık vücut buldu.

Sonunda, gönüllü olarak din değiştirmek suretiyle kurtulunabilen bu serflik sistemine ek olarak, Murat Hıristiyanların arasından bizzat sultana hizmet edecek seçme ve sıkı disiplinli bir piyade kuvveti oluşturdu. Bunlar Yeniçeri, yani “Yeni Asker” birlikleriydi. Orhan tarafından muhafız olarak tanıtılan Yeniçeriler, şimdi Murat tarafından Avrupa’daki fethedilmiş Hrıristiyan bölgelerini elde tutmak ve savunmak için tasarlanmış bir ordu olarak geliştiriliyordu. Zorunlu din değiştirme esasına dayanan bu sistemde birlikler, fethedilmiş her bölgeden bir kelle vergisi ödemek suretiyle askerlik hizmetinden muaf tutulma ayrıcalığının belli yaştaki Hıristiyan oğlanlarından esirgenmesi ilkesinden hareketle toplanıyordu. Osmanlı makamları bunların arasından uygun adayları seçiyordu. Bu çocuklar ailelerinden alınıyor ve Müslüman olarak yetiştiriliyordu. Görevleri sultana hizmet etmekti. Şahsen ona bağlıydılar ve onun tarafından başka birliklerden biraz daha fazla ücret alıyorlardı. Erkeklik, beden yapısı ve zeka gibi faktörlere göre titizlikle seçilen, sıkı bir disipline tabi olarak acımasızca eğitilen, her türlü zorluğa göğüs gerecek şekilde yetiştirilen gençlerin, tıpkı keşişler gibi evlenmeye, mal, mülk sahibi olmaya ve başka iş görmeye hakları yoktu. Hayatları sultanın yönetimi altında askerlik hizmetine dayanıyordu…”

Fikret Başkaya”Yediyüz” adlı kiabında gene bize resmi terihin dışında değişik bilgiler vermektedir ve Kinross’un yazdıklarını bir bakıma doğrulamaktadır:

“Bizans’ın periferisinde mayalanıp, yüz elli yıl sonra bütünüyle Bizans’ın yerini alan Osmanlı İmparatorluğu, sadece Bizans’tan önemli ‘iktibaslar’ yapmakla kalmadı, aynı zamanda onun işlevlerini de miras aldı. Bu bakımdan Osmanlı, genel kanının aksine bir ‘Doğu İmparatorluğu’ değil, Batının periferisinde bir imparatorluktu. Bir kere daha çok Doğu Avrupa’da kök salmıştı. Coğrafi olarak Doğuda değil Batıda yer alıyordu; ikincisi, Bizans modelini büyük ölçüde sürdürüyordu; üçüncüsü, nasıl Bizans Doğudan gelen saldırılara, ‘barbar akınlarına’ karşı bir çeşit ‘dalga kıran’ işlevi görüyorduysa, aynı işlev Osmanlı İmparatorluğu için de geçerliydi. Kırım Savaşı sırasında ünlü Fransız şairi ve devlet adamı Lamartine, şöyle yazmıştı: “Türkler aslında Hıristiyanlık davası için savaşıyorlar ve Tuna üzerinde bütün dünyanın özgürlüğünü savunuyorlar” Osmanlı İmparatorluğu, Bizans’ın yerini almadan ve aldıktan sonra ‘eski üretim biçimi’ önemli bir değişikliğe uğramadı. Üretim ilişkileri kayda değer bir değişikliğe uğramadan devam etti. “Tarihsel bakımdan Osmanlı düzeni, kendisinden önce gelen Bizans ve Doğu Roma örneklerini andırıyordu.(…) Devletin niteliği, sınıf yapısının belirginleşmesinde ve toplumsal yeniden üretimdeki rolü, savunduğu düzen ve bu düzeni taşıyan hukuk ve üretim ilişkilerine yansıttığı biçimiyle sınıf yapısının kendisi, Avrupa feodalizmi adıyla bildiğimiz pre-kapitalist düzenden temelli farklılıklar gösteriyordu”(Başkaya,sf.49,2007).

Yabancı veya tarafsız kaynakları okudukça resmi tarihin de dışında hiç söylenmeyen ama gerçeklerle daha fazla örtüşen bilgiler elde edilmektedir. Tarihin tekrar gözden geçirilmesinin ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin