arşivAli SarıtepeKobane - Ali Sarıtepe
yazarın tüm yazıları:

Kobane – Ali Sarıtepe

279 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

KOBANE DİRENİŞİ; KÜRT ULUSAL KONFERANSI/KONGRESİNİ, KÜRDİSTANİ HALKLARIN VE İNANÇLARIN DEMOKRATİK KÜRDİSTAN KONFERANSI/KONGRESİ STATÜSÜNE YÜKSELTMİŞTİR.

Kürt özgürlük hareketinin uzun zamandan beridir, dört parça hareketlerinin kendi aralarındaki ilişki ve çelişkilerini üst aşamayla koordine etmenin anlatısı olan Kürt Ulusal Konferansı/Kongresini toplama çabaları bir türlü gerçeklik haline gelememişti.

Kürdistan’ın dört parça haliyle sömürgeci devletler tarafından sömürge statüsünde tutulması; tarihsel olarak ulus öncesi karakterlerin belirgin şekilde bu coğrafyada da yaşayan Kürtlerde de varlık halindeydi.

Parçalardaki özgürleşme mücadelesinin kendisini süreklilik haline getirdiği oranda, Kürt olma bilinci ortak yükselen bir değer halidir. Fakat bu ortak değer hali parçaların kendi karakterlerini bu bilinçte ortaklaştırmalardan çok, parça da karakter olma halindedir.

Türkiye Kürtleri özgürlük mücadelesinin ısrarlı talep ve takiplerine rağmen, ‘konferansın’, ‘kongrenin’ vücut bulamaması; ‘dil’de, ‘kültür’de, ‘özgürleşme siyasetinde, ‘sosyal yaşamın ortaklaşmasında’ var olan ayrı hallerin varlıklarını devam ettirdiler. Sorunlara karşı güçlerin örgütleştirilmesi, ortaklaştırılması, koordineleştirilmesi yaratılamamasından dolayı; zaaflar olarak varlıklarının devamı haliyle birlikteydiler.

Tarihsel bir gereklilik olan Kürt Ulusal Konferansı/Kongresi; Şengkal, Mahmur, Kerkük ve belirleyeni olan Rojova Kürdistanı Kobane Kantonun’nun, başta Türkiye ve Suudi Arabistan olmak üzere ittifak güçlerinin verdiği destekle IŞID (İrak-Şam İslam Devleti) terör örgütlenmesine karşı vermiş olduğu direnme savaşı; sömürge Kürdistan parçalarında yeni bir şafağın doğmasını beraberinde getirdi.

Her bir Kürt örgütlenmesinin kendi parçasında vermiş olduğu, oldukları mücadele; Şengkal, Mahmur, Kerkük ve Kobane direnişiyle birlikte, Kürdistan özgürleşme mücadeleleri ortaklaşmaya fiilen başlamış oldular.

Fakat, aynı zamanda Kürdistani etnik ve inanç farklılıklarının da bu mücadele içerisinde kendilerini ifade etmeleriyle; Kürt özgürleşme mücadelesi, Kürdistani farklılıklarla cephelerde, kantonlarda ortaklaşmasıyla daha nitel bir sıçramayı zorunluluk hali olarak önlerinde bulmuş durumdadırlar.

Kürt Ulusal Konferansı/Kongresi, Kürt demografisinin kendi aralarında ortaklaşmalar yaratarak ve bunu en üst noktaya çıkarma, direnme noktalarında ortaklaşmalar yaratma karakterindeydi.

Güney Kürdistan’da; Şengkal, Mahmur ve Kerkük YPG, YPJ, HPG ve Peşmergelerin ortak mücadelesinin sahası halindeyken; Rojova Kürdistanı’n da ki kantonal örgütlenmelerle, farklı etnik ve inançların günlük hayatta özgürlük temeli üzerinden ortaklaşma halinde iken, Kobane’de ki IŞİD saldırılarına karşı etnik ve inanç farklılıklarının da kendilerini YPG ve YPJ de direnişin asli unsurları haline getirmesiyle:

Kürt Ulusal Konferansı/Kongresi dar karakter haline gelmiştir, var olan durumun anlatıcısı haline gelmemektedir. Bunu tam temsil niteliğine taşıyacak olan, Kürdistani etnik ve inanç farklılıklarının da yapısal olarak mutlaka içinde oldukları Kürdistani Halkların ve İnançların Demokratik Konferansı/Kongresi örgütlenmesinin yaratılmasıdır.

Böyle bir günlük yaşam örgütlenmesi ve topraklarını bu temel üzerinde savunmaları. Buradan kalkarak Ortadoğu’nun ve Kafkasya’nın diğer siyasi coğrafyalarına halklar ve inançlar farklılıklarını bir hançer gibi sokan egemen zihniyete karşı, yeni bir yaşamın var olabileceğini de pratiği olacaktır.

Kürt Ulusal Konferansı/Kongresi şeklindeki örgütlendirilecek Kürdistan özgürleşme mücadelesi; halkları ve inançları kapsama karakterinde olmayacağı için, Kürdistani güçlerin temsiliyetinden uzak olacağından ortaklaşma sinerjisininin güç kaybı meydana gelecektir.

Özgürleşme mücadelesi ve demokratik devrimler tarihine baktığımızda, neden; Kürdistani Halklar ve İnançlar Konferansı/Kongresi hayati bir gerekliliktir?

Geniş Ortadoğu’nun toplumlar ve devletler tarihi, mücadelelerin ilk dönemlerinde; büyük etnik ve inanç gruplarının mücadele süreci içerisinde, küçük etnik ve inanç gruplarına öteki olarak bakmaları, mücadelelerinin başarılarına paralel olarak ya da siyasi sınırlarının ortaya çıkmasına paralel olarak; siyasi sınırları içerisinde kalan, kalacak olan kendilerinden küçük etnik ve inanç farklılıklarına kendi toplumsal örgütlenmelerini karşılarına koyarak onları ötekileştirmekte ve mücadele sürecinde oluşturmuş oldukları şiddet örgütlenmelerini onlara yönelttikleri görülmektedir. Ötekileştirmeler yok etmelerle ortaklaştırılmaktadır.

Avrupa’da ve Balkanlar’da Çingenelere uygulanan ötekileştirmeler hala pratik haldedir. Bulgaristan’da Müslüman Bulgaristanlıların ve Bulgaristan Türkleri üzerine yaratılan baskıların var olmuş olmaları. Yunanistan’da Yunanistan Müslümanlarının ve Yunanistan Türkleri ve Türkiye’de Anadolu Rumları, Anadolu Hıristiyanları ötekileştirmelerin her bir türünü detaylı bir şekilde yaşamışlardır. Ermeni halkını söz konusu bile etmeden.

Keza SSCB –Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği- siyasi sınırları içerisinde halkların toplu göç ettirilmeleri ve büyük ulus kimlikli toplumsal öbeklerin diğer cumhuriyetler ve özerk bölgelerde konumlandırılmaları ve kurulan mekanizmalarda kilit noktalarda iş yapıyor olmaları.

TC kurulduktan sonra; etnik kimlik ve inanç gruplarına yapılan uygulamalar ve onların günümüze kadar gizli gündem halinde olması. Kürtlerle ve Türklerin ortak vatanı olduğu iddia edilen TC devletinde, Kürt etnik kimliğe uygulanan asimilasyon ve şiddet. TC içerisinde inanç farklılıklarına karşı uygulanan ötekileştirme ve örgütlü şiddet (Maraş, Çorum, Sivas; Malatya vb.)

Bunların hepsini bir paket olarak önümüze bir paket olarak koyduğumuzda, bu paketin ‘fyonku’da; Kürt özgürlükçü güçlerinin kimi zamanlar işbirlikçi karakter alarak sömürgeci devlet güçleri ile dağda, bayırda, ormanda, ovada diğer Kürt özgürleşme mücadelesine operasyonlar yapmaları.

Yakın coğrafyaların ve kendi coğrafyamızın siyasal ve sosyal tarih bagajında bu kadar kirli sayfaların bulunması bir gerçeklik ise, ne yapılmalıdır? Tarihten günümüze halen var olan güven sorunun nesnel haline karşı nasıl bir önlem alınmalıdır?

Demokratik Kürdistan mücadelesi; Kürdistani Halkların ve İnançların Demokratik Konferansı/Kongresi şeklinde örgütlenmesi tarihten miras olarak kalan  güvensizliğin panzehiri olacak durumdadır.

Etnik ve inanç farklılıklarında olan toplulukların güvenmelerine helal getirmemek için hukuksal formlar düzenleyip bunları kaideleştirmek.

Özerklik halleri: onların kendilerini ifade etmeleri ve kendilerini yaşama imkanı olarak kabul etmek.

Büyük ulus (Kürt ulusu) şovenizmine yönelmemeleri ve şoven uygulamalar yaratmamaları için kurallar silsilesi yaratmak.

Büyük ulus şovenizminin tahripkar karakterini teorik-siyasi ve pratik olarak altını devamlı halde kalın çizgilerle belirgin hale getirmek.

Oluşturulacak olan Kürdistani Halkların ve İnançların Demokratik Kürdistan Konferansı/Kongresi, kendi içerisinde ulusal kongre ve konferansların çözüm karakterini de barındıran mekanizmaların kurulmasıyla kendi diyalektiğini tamamlamış olacaktır.

Kobane Direnişi ulusal birliğin çimentosu haline gelmişse:

Şengkal Direnişi, Kobane Direnişi ve Rojova Kürdistanı kantonları da demokratikleşmiş, özgürleşmiş Kürdistan’ın da: Kürdistani Halkların ve İnançların Demokratik Kürdistan Konferansı/Kongresi de yol planı olmalıdır.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin