yaklaşımlarÖzkan YıkıcıDoğu Akdeniz ısınıyor mu? – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Doğu Akdeniz ısınıyor mu? – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Nerden çıktı bu gemiler; nerden askeri tamtamlarla enerji pastası saydamlaşıp sahneye konuluyor; Türkiye imzalamadığı, tanımadığı ve kendi sahili olmayan yere gemielrini gönderiyor; daha da olguları sıralamak mümkün. Daha tersinden bakalım: petrol veya daha genişi ile enerjinin kaynaksal bulunduğu sömürge ülkelerinin hangisi hayır çıkardı? Yer Kıbrıs; ancak kaçı neyin olduğunun farkında* Peki onca güç neden buraya üşüşüyor*  Oyunculara bakın: Türkiye, İsrail, Rusya, Amerika, Norveç, İtalya, mısır ve daha nicesi…. Biranda Kıbrıs yeni bir kuramın pençesinde kendini buldu. “Doğalgaz sömürge paylaşım adası”! Kimse neyin nasıl konuşulduğuna veya kim haklı kim haksıza bakmaksızın; hepsi “bana da ha* beni unutma” paranayolaştırma tutumuna büründü! Bizim “şaheser medya, esintili politikacı ile gayet itibarlı akademisyenimiz” sıraya girip “bizim de hakımız var” türküsünü bozuk akorla ve mırıltılı bağırma arasında okumaya başladılar. “Yoktur” dedikleri Kıbrıs Cumhurieytinden gaz payı istemeye başladılar. Madem başladıalr ve bazıları da “aman dokunma ile bana da ver” çizgisinde her şeyi yok sayarak konuşuyoarlar; ozaman birkaç söz edelim.

Rahmetli Aydın Beyit yani eski Devrimci Gurubun “bapusu” seksenelr döneminde benim gibi bazı yakınlarına hep şunu söylüyordu: “Kıbrısın enerji haritası çıkarıldı ve denizlerinde de doğalgaz vardır” anlatısını hep dinliyorduk. Bana ve Taner Morise haritaları dahi gösterdi! Elbet biz arada duyduklarımızla bunları hep kıyaslıyorduk… Derken Annan planı ile 2  olay artık denilenin değil, harekete geçileceği davranışına gelindiğini anladık. Türkiyenin sistemin Uluslaraası yakın bilimcilerinden “Erol Mütercim” 2006 kıbrıs da doğalgaz aranmaya başlanacağını açıklıyordu. Annan planının son hamlelerinde yine ince ama vurucu İngiliz hamlesi de oldu. İngiltere Dikelya üstünden Türklere toprak brakırken, denizden kıta sahanlığı alanı alacaktı! Rahmeti “bapu” hemen haritadan bize bunun enerji alanı olduğunu hemen gösterdi. Ben de buna dayanarak Annan planının enerji ilişkisini kaleme alıp yazdım. Tabi sonradan olayın farkına varan bazıalrı da yazdı. Nedense bizde hep “benden başka kimse yazmadı hastalığı” yeniden türeyip yayıldığı için; kimse ötekinin yazdığı ile birlikte konuşmadı…..

Görüldüğü gibi Kıbrıs enerji gerçeği uzatıkca darbenin nedenlerine dek uzanılır. Türkiye Halkevi semineri hazırlarken bazı Türkiyeli devrimci arkdaşlarım bana kaynak olsun diye 73 Ekim ayındaki Günaydın gazetesini getirip; orda Makariyosun Rusya ziyareti ile deniz enerji işletme sorgusunu yapan karikatürle “Kıbrısı fayişe” gösteren resmi buldu. Uzatmaya başlarsak kaynak ve akılda kalan çok daha bilgi buluruz.

Sonuçta Kıbrıs doğalgazın işletilmesi başlandı. Elbet beraberinde Kıbrıs sorunu varlığı gerçeğinden Uluslar arası güçlerin paylaşım hırçınlığı da damgasını vurdu. Yeniden anımsatalım: Emperyalist sistem içinde en acımasız vahşi sömürgeleşme ağı kuran tekellerin başında petrol veya enerji tekeleri gelir. Genel siaysete oldukça etkisi olup belirleyici roleri vardır. Bunu öyle uzun uzun uzatmaya gerek yok: Ortadoğu coğrafyasında yaşayan herkes biraz düşünce bedeli ile birlikte anlar!

Burda özelikle son dönemle Türkiye gerçeğine biraz daha eyilecem: Çünkü heryönü ile Türkiyenin tutumu enazından sistemin imzlaladığı kendine has “hukuka da” aykırıdır. Şunları sıralayalım: Birkez; Türkiye hukuki falan demesin: Çünkü Uluslar arası Deniz hukukunu Türkiye imzalamadı! Önemli kabul etmediği ilkelerden birisi de adaların kıta sahanlık konusudur! Uluslar arası hukuka ve AİHM kararlarına göre Kuzey Kıbrıs Türkiyenin yumuşak ifadesi ile “idari altbirimi” olmaktadır. Devletler arası anlaşma yapma diye bir kural şimdilik geçerli olamaz!Kıbrısın resmi tanınanı Kıbrıs Cumhuriyeti olmaktadır! Yani; “KKTC ruhsat verme” diye bir yasal kuralı yoktur. Dünyada böylesi bir uygulama olamaz!Kıbrıs Cumhurieyti Türkiye dışında başta Mısır ve İsrail ile münhasır alan anlaşmaları yaptı. Lübnan ve Suriye sırada! Tek sorun yine Türkiye! Üstelik Türkiyenin gemilerinin gönderildiği yer Güney Kıbrısın Leymosun açıkları. Kuzeydeki işkal altındaki liman değildir! Hiçbir bölge ülkesi ile de anlaşması yok!****

Yukarda sayılanlar sadece sistemin koyduğu kuralalrın gerçekleri! Bir de siyasal hesaplar vardır. Bunu en iyi Türkiyede ki devrimci sosyalist aydınalr bilecektir! Son dönemde Türkiye sadece Kıbrısla alakalı değil; ırak ve Suriye coğrafyalrında olduğu gibi “Yeni Osmanlı” stratejisi hedeflerine yöneldi. Suriye sorununu iç sorunu olarak kulanılma siayseti probagandası yapıyor! Irakın işlerine direk karışıyor, Mısırla gerilim yaşanıyor ve daha nice ülke olayına direk taraflaşıyor!Yalnız Kıbrıs konusu değildir. Fakat; Kıbrıs konusunu hem “ulusal tabu çizgisi” yapması ve Türkiye kamuoyuna gayet güzel duygusal olgualrla kabulendirme nedeni ile buraya birbaşka bakılıyor. Halbuki son Leymosuna gemi gönderme olayı hem yeni stratejinin kriz üretme politikası oluyor, hem de enerji pastasından pay alma konumuna bağlıdır! Bunları kimse birlikte yorumlamıyor! AKP bölgesel stratejisi ile enerji rekabetinde pay alma ekonomik boyutu ile ele alma noktasına gelinmiyor!

Türkiye pek de konuşulmayan başka bir gelecek hamlesi de yapıyor. Dikat etinizmi: son dönemlerde kamusal taleptleri biryana itersek; özelikle avanta veya teşvikler konusunda ne isteniyorsa kabuleniliyor. Bolca para veriyor. Dikat diyecem: kamusal veya sosyal alanlı değil* avantalı rüşvetlendirme alanlarına veriliyor. Örnek istenen “kuraklık, hayvancı ve turizm teşvikelri” bile bile rakamsal yüksek olmasına rağmen “tıs” çıakrmadan verildi! Biliyormusunuz: bunlar hep bize borç olarak da yazdırtılıyor. Yarın herhangibir Kıbrıs anlaşmasında masaya borçlar konulup elimizdeki birçok kaynak da alınacaktır. Enerji kaynağı veya talan edilip tesislerin Türkiye getirilme olayları da böylelikle sağlanacaktır!

Birbaşka tamamlayıcı nokta da şu: Annan planında Türkiye yeni koltuğa koyduğu Mehmedali beye “KKTC nin yaptığı uluslar arası anlaşmaların kabulendirilme” madesi koyturtuldu! Böylelikle bizim koltukculara imzalatılıp el konulan birçok konu da yasalaşmış olarak resmiyet kazanacaktı! Şimdi uluslar arası anlamı olmayan ve hukuki ifadesi “alt idari birim” gerçeği sonucu kabulenmeyen birçok bizim dahi bilmediğimiz teslimiyetler; yarın yasal gerçeklik olarak kabulendirilmek isteniyor. Son kıtasahanlık anlaşması da bunun bir versyonu!

Şimdi anladınız mı; neden durmadan bazı yazıalrımda imzalanan anlaşmaların tehlikelerini anlatıyorum! Şimdi bunarlın yasal olmadığını da belirtiyorum! Konu Uluslar arası karara gidince de nedense “alehimize” deyip bağırırken hep sanki tanınan devlet gibi de algılarla kandırılıyoruz! Oysa “şaheser akademisyenlerimiz” hep “varolan hakımız ve uluslrarası hukuktan”n söz ediyorlar! Bir de diplomasinin çözmesinden! Şu basit soruyu hep sordum: “bizim koltukcu sevdalılar neyi imzalayıp geleceğimiz satılar”?

Doğu Akdeniz ısınıyor. Hem de iyice ısınıyor. Şimdi herkesin işdahı enerjide. Sadece devletler değil; temelinde uluslar arası tekelerin işdahı artıyor. Her ülke kendi çıkarına oynuyor. Kimi üretilecek, kimi pazarlanacak ve kimisi de sermaye gücü ile payı kapmaya uğraşıyor. Öyle demokratik yasal falan değil; gücü ve yeri oranında pay kapmaya çalışıyor. Türkiye ise hem Kuzeydeki işkal siyasal oyunla “anlaşma” yöntemi ile konuya girme ile yol geçiş noktası olma ikili faydacılığa sığınıyor. Tabi kimse şu basit gerçeği de unutuyor: Hesapta Kıbrıs AB üyesidir! Zaten bunu akıldan silenler Annan planında Kıbrıs AB toprağı olacağına rağmen; neden denizden kendi hesabına alan istesin sorusunu da sormadı. Oysa İngiltere Kıbrıs topraklarını Avrupa üyeli yer oalrak kabulendirtmedi!

Galiba bilgi verdikçe çoğunuzun kafası karışacak. Kolay değil; hep algılarla ve otoriterin hamasetin buyurması ile öğreti olduğu için; birçok yalanın kolayca doğru yuturma konumu yerleşti. Şimdi zaten Akdeniz iklim bozulması ile ısınırken; bulunan Doğalgaz paylaşımnı sonucu daha bir gazla ateşlenme tehlikesi oluştu. Yasamasa dinlemeyen ve kendi kuralı ile oynanan enerji rekabetinde elbet Doğu Akdeniz ısınır. Enerji savaşının da sonuçları Ortadoğuda karşımızda! AKP stratejik gerçeğini ise Türkiyeden buraya uzanan gerçekelrde dileyen yakalar. Hani yarın biri çıkıp da “tıpkı Amerikan keşvi gibi” ansızın “Kıbrısdaki doğal gazın sahibi bizim Osmanlı vakıflarıdır” derse; bunu burada savunup “milileştirecek” yalaka çok bulur! Böyle bir dünyada yaşıyoruz.

DOĞU AKDENİZ ISINIYOR MU?

Nerden çıktı bu gemiler; nerden askeri tamtamlarla enerji pastası saydamlaşıp sahneye konuluyor; Türkiye imzalamadığı, tanımadığı ve kendi sahili olmayan yere gemielrini gönderiyor; daha da olguları sıralamak mümkün. Daha tersinden bakalım: petrol veya daha genişi ile enerjinin kaynaksal bulunduğu sömürge ülkelerinin hangisi hayır çıkardı? Yer Kıbrıs; ancak kaçı neyin olduğunun farkında* Peki onca güç neden buraya üşüşüyor*  Oyunculara bakın: Türkiye, İsrail, Rusya, Amerika, Norveç, İtalya, mısır ve daha nicesi…. Biranda Kıbrıs yeni bir kuramın pençesinde kendini buldu. “Doğalgaz sömürge paylaşım adası”! Kimse neyin nasıl konuşulduğuna veya kim haklı kim haksıza bakmaksızın; hepsi “bana da ha* beni unutma” paranayolaştırma tutumuna büründü! Bizim “şaheser medya, esintili politikacı ile gayet itibarlı akademisyenimiz” sıraya girip “bizim de hakımız var” türküsünü bozuk akorla ve mırıltılı bağırma arasında okumaya başladılar. “Yoktur” dedikleri Kıbrıs Cumhurieytinden gaz payı istemeye başladılar. Madem başladıalr ve bazıları da “aman dokunma ile bana da ver” çizgisinde her şeyi yok sayarak konuşuyoarlar; ozaman birkaç söz edelim.

Rahmetli Aydın Beyit yani eski Devrimci Gurubun “bapusu” seksenelr döneminde benim gibi bazı yakınlarına hep şunu söylüyordu: “Kıbrısın enerji haritası çıkarıldı ve denizlerinde de doğalgaz vardır” anlatısını hep dinliyorduk. Bana ve Taner Morise haritaları dahi gösterdi! Elbet biz arada duyduklarımızla bunları hep kıyaslıyorduk… Derken Annan planı ile 2  olay artık denilenin değil, harekete geçileceği davranışına gelindiğini anladık. Türkiyenin sistemin Uluslaraası yakın bilimcilerinden “Erol Mütercim” 2006 kıbrıs da doğalgaz aranmaya başlanacağını açıklıyordu. Annan planının son hamlelerinde yine ince ama vurucu İngiliz hamlesi de oldu. İngiltere Dikelya üstünden Türklere toprak brakırken, denizden kıta sahanlığı alanı alacaktı! Rahmeti “bapu” hemen haritadan bize bunun enerji alanı olduğunu hemen gösterdi. Ben de buna dayanarak Annan planının enerji ilişkisini kaleme alıp yazdım. Tabi sonradan olayın farkına varan bazıalrı da yazdı. Nedense bizde hep “benden başka kimse yazmadı hastalığı” yeniden türeyip yayıldığı için; kimse ötekinin yazdığı ile birlikte konuşmadı…..

Görüldüğü gibi Kıbrıs enerji gerçeği uzatıkca darbenin nedenlerine dek uzanılır. Türkiye Halkevi semineri hazırlarken bazı Türkiyeli devrimci arkdaşlarım bana kaynak olsun diye 73 Ekim ayındaki Günaydın gazetesini getirip; orda Makariyosun Rusya ziyareti ile deniz enerji işletme sorgusunu yapan karikatürle “Kıbrısı fayişe” gösteren resmi buldu. Uzatmaya başlarsak kaynak ve akılda kalan çok daha bilgi buluruz.

Sonuçta Kıbrıs doğalgazın işletilmesi başlandı. Elbet beraberinde Kıbrıs sorunu varlığı gerçeğinden Uluslar arası güçlerin paylaşım hırçınlığı da damgasını vurdu. Yeniden anımsatalım: Emperyalist sistem içinde en acımasız vahşi sömürgeleşme ağı kuran tekellerin başında petrol veya enerji tekeleri gelir. Genel siaysete oldukça etkisi olup belirleyici roleri vardır. Bunu öyle uzun uzun uzatmaya gerek yok: Ortadoğu coğrafyasında yaşayan herkes biraz düşünce bedeli ile birlikte anlar!

Burda özelikle son dönemle Türkiye gerçeğine biraz daha eyilecem: Çünkü heryönü ile Türkiyenin tutumu enazından sistemin imzlaladığı kendine has “hukuka da” aykırıdır. Şunları sıralayalım: Birkez; Türkiye hukuki falan demesin: Çünkü Uluslar arası Deniz hukukunu Türkiye imzalamadı! Önemli kabul etmediği ilkelerden birisi de adaların kıta sahanlık konusudur! Uluslar arası hukuka ve AİHM kararlarına göre Kuzey Kıbrıs Türkiyenin yumuşak ifadesi ile “idari altbirimi” olmaktadır. Devletler arası anlaşma yapma diye bir kural şimdilik geçerli olamaz!Kıbrısın resmi tanınanı Kıbrıs Cumhuriyeti olmaktadır! Yani; “KKTC ruhsat verme” diye bir yasal kuralı yoktur. Dünyada böylesi bir uygulama olamaz!Kıbrıs Cumhurieyti Türkiye dışında başta Mısır ve İsrail ile münhasır alan anlaşmaları yaptı. Lübnan ve Suriye sırada! Tek sorun yine Türkiye! Üstelik Türkiyenin gemilerinin gönderildiği yer Güney Kıbrısın Leymosun açıkları. Kuzeydeki işkal altındaki liman değildir! Hiçbir bölge ülkesi ile de anlaşması yok!****

Yukarda sayılanlar sadece sistemin koyduğu kuralalrın gerçekleri! Bir de siyasal hesaplar vardır. Bunu en iyi Türkiyede ki devrimci sosyalist aydınalr bilecektir! Son dönemde Türkiye sadece Kıbrısla alakalı değil; ırak ve Suriye coğrafyalrında olduğu gibi “Yeni Osmanlı” stratejisi hedeflerine yöneldi. Suriye sorununu iç sorunu olarak kulanılma siayseti probagandası yapıyor! Irakın işlerine direk karışıyor, Mısırla gerilim yaşanıyor ve daha nice ülke olayına direk taraflaşıyor!Yalnız Kıbrıs konusu değildir. Fakat; Kıbrıs konusunu hem “ulusal tabu çizgisi” yapması ve Türkiye kamuoyuna gayet güzel duygusal olgualrla kabulendirme nedeni ile buraya birbaşka bakılıyor. Halbuki son Leymosuna gemi gönderme olayı hem yeni stratejinin kriz üretme politikası oluyor, hem de enerji pastasından pay alma konumuna bağlıdır! Bunları kimse birlikte yorumlamıyor! AKP bölgesel stratejisi ile enerji rekabetinde pay alma ekonomik boyutu ile ele alma noktasına gelinmiyor!

Türkiye pek de konuşulmayan başka bir gelecek hamlesi de yapıyor. Dikat etinizmi: son dönemlerde kamusal taleptleri biryana itersek; özelikle avanta veya teşvikler konusunda ne isteniyorsa kabuleniliyor. Bolca para veriyor. Dikat diyecem: kamusal veya sosyal alanlı değil* avantalı rüşvetlendirme alanlarına veriliyor. Örnek istenen “kuraklık, hayvancı ve turizm teşvikelri” bile bile rakamsal yüksek olmasına rağmen “tıs” çıakrmadan verildi! Biliyormusunuz: bunlar hep bize borç olarak da yazdırtılıyor. Yarın herhangibir Kıbrıs anlaşmasında masaya borçlar konulup elimizdeki birçok kaynak da alınacaktır. Enerji kaynağı veya talan edilip tesislerin Türkiye getirilme olayları da böylelikle sağlanacaktır!

Birbaşka tamamlayıcı nokta da şu: Annan planında Türkiye yeni koltuğa koyduğu Mehmedali beye “KKTC nin yaptığı uluslar arası anlaşmaların kabulendirilme” madesi koyturtuldu! Böylelikle bizim koltukculara imzalatılıp el konulan birçok konu da yasalaşmış olarak resmiyet kazanacaktı! Şimdi uluslar arası anlamı olmayan ve hukuki ifadesi “alt idari birim” gerçeği sonucu kabulenmeyen birçok bizim dahi bilmediğimiz teslimiyetler; yarın yasal gerçeklik olarak kabulendirilmek isteniyor. Son kıtasahanlık anlaşması da bunun bir versyonu!

Şimdi anladınız mı; neden durmadan bazı yazıalrımda imzalanan anlaşmaların tehlikelerini anlatıyorum! Şimdi bunarlın yasal olmadığını da belirtiyorum! Konu Uluslar arası karara gidince de nedense “alehimize” deyip bağırırken hep sanki tanınan devlet gibi de algılarla kandırılıyoruz! Oysa “şaheser akademisyenlerimiz” hep “varolan hakımız ve uluslrarası hukuktan”n söz ediyorlar! Bir de diplomasinin çözmesinden! Şu basit soruyu hep sordum: “bizim koltukcu sevdalılar neyi imzalayıp geleceğimiz satılar”?

Doğu Akdeniz ısınıyor. Hem de iyice ısınıyor. Şimdi herkesin işdahı enerjide. Sadece devletler değil; temelinde uluslar arası tekelerin işdahı artıyor. Her ülke kendi çıkarına oynuyor. Kimi üretilecek, kimi pazarlanacak ve kimisi de sermaye gücü ile payı kapmaya uğraşıyor. Öyle demokratik yasal falan değil; gücü ve yeri oranında pay kapmaya çalışıyor. Türkiye ise hem Kuzeydeki işkal siyasal oyunla “anlaşma” yöntemi ile konuya girme ile yol geçiş noktası olma ikili faydacılığa sığınıyor. Tabi kimse şu basit gerçeği de unutuyor: Hesapta Kıbrıs AB üyesidir! Zaten bunu akıldan silenler Annan planında Kıbrıs AB toprağı olacağına rağmen; neden denizden kendi hesabına alan istesin sorusunu da sormadı. Oysa İngiltere Kıbrıs topraklarını Avrupa üyeli yer oalrak kabulendirtmedi!

Galiba bilgi verdikçe çoğunuzun kafası karışacak. Kolay değil; hep algılarla ve otoriterin hamasetin buyurması ile öğreti olduğu için; birçok yalanın kolayca doğru yuturma konumu yerleşti. Şimdi zaten Akdeniz iklim bozulması ile ısınırken; bulunan Doğalgaz paylaşımnı sonucu daha bir gazla ateşlenme tehlikesi oluştu. Yasamasa dinlemeyen ve kendi kuralı ile oynanan enerji rekabetinde elbet Doğu Akdeniz ısınır. Enerji savaşının da sonuçları Ortadoğuda karşımızda! AKP stratejik gerçeğini ise Türkiyeden buraya uzanan gerçekelrde dileyen yakalar. Hani yarın biri çıkıp da “tıpkı Amerikan keşvi gibi” ansızın “Kıbrısdaki doğal gazın sahibi bizim Osmanlı vakıflarıdır” derse; bunu burada savunup “milileştirecek” yalaka çok bulur! Böyle bir dünyada yaşıyoruz.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin