Askeri Yargıtay’ın kararını açıklaması ve istinafları reddetmesi sonrası 16 Ekim, Perşembe günü vicdani retçiler davası yeniden alt mahkeme olan Askeri Mahkemede başladı, Askeri Yargıtay kararının incelenmesi için süre talebi üzerine Murat Kanatlı ve Haluk Selam Tufanlı’nın davaları 30 Ekim, Perşembe saat 14’de edecek…
Murat Kanatlı mahkeme çıkışı yaptığı açıklamada, sürecin yeniden başladığını belirtti.
Kanatlı, “buradaki sonuç aşağı yukarı bellidir. Avrupa İnsan Hakları sürecini başlattık. Karar elimize ulaştı. Onların teknik kısmını, çevirisini halledeceğiz ve en kısa sürede davayı dosyalayacağız. Süreç artık bundan sonra uluslararası hukukla ilerleyecek” dedi.
İstinaf kararının çok net bir şekilde Meclis’i işaret ettiğini ifade eden Kanatlı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına gidilmeden dostane bir çözüm bulunması umudunu dile getirdi.
Kanatlı, “Sadece bizim için değil arkadan gelecek olan arkadaşlar için de umarım vicdani ret hakkı bu coğrafyada da kendi iç hukukumuz vasıtasıyla tanınır. Bizim umudumuz halen bu sorunun iç dinamiklerle çözümlenmesidir, uluslararası hukukla çözmek değildir. Umarım bu yolu sonuna kadar gitmek zorunda kalmayız” dedi.
Kanatlı süreçle ilgili sosyal medyada yaptığı değerlendirmede meclisin görevlerini hatırlattı.
paylaşım şöyle:
Vicdani retle ilgili bazı konuları iyi anlamak gerek… Kıbrıs’ın kuzeyindeki meclisin vekilleri neyi reddediyor? Anayasa Mahkemesi ve Askeri Yargıtay kararlarında “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önerdiği gibi bir düzenlemenin yapılmasını” reddediyor ama sonra Kıbrıs’ın kuzeyindeki meclisin bazı vekilleri toplanıp Strasburg’a Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) toplantısına gözlemci olarak gidebiliyor… Ancak oranın Bakanlar Konseyi kararını, oranın mahkemesi AİHM’in kararlarını uygulamam diyor. Yani uluslararası hukuğu tanımam diyor…
Başka? meclis BM İnsan Hakları Konseyi’nin 2012’de adaya gönderdiği BM Din ve İnanç Özgürlüğü Özel Raportörü Heiner Bielefeldt yazdığı Kıbrıs’ın kuzeyi için tavsiyesindeki vicdani ret hakkını tanıyın cümlesini hayata geçirmiyor… yani BM İnsan Hakları Konseyi çağrısına uymayı reddediyor
“The right to conscientious objection to military service should be recognized. Conscientious objectors should have the option to perform alternative civilian service which should be compatible with their reasons for conscientious objection and have no punitive effects.”
Özel Raportörü Heiner Bielefeldt Kıbrıs’ı ziyareti sonrası yazdığı raporda diyor ki Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi 18. maddesinde düşünce ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde vicdani retçilere alternatif sivil hizmet verilmesi gerektiğinden bahsetmekte… yani Kıbrıs’ın kuzeyindeki meclis Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi’nin maddelerini ihlal etmemek için düzenleme yapmayı kabül etmemektedir…
“The Special Rapporteur would like to reiterate that a right to conscientious objection can be derived from article 18 of the International Covenant on Civil and Political Rights, inasmuch as the obligation to use lethal force may seriously conflict with the freedom of conscience and the right to manifest one’s religion or belief. Conscientious objectors should be exempted from combat but may be required to perform comparable alternative service of various kinds, which should be compatible with their reasons for conscientious objection. They may also be asked to perform alternative service useful to the public interest, which may be aimed at social improvement, development or promotion of international peace and understanding.”
Hatta Özel Raportörü Heiner Bielefeldt ayni raporda kim vicdani retçidir tartışmasına da açıklık getirmekte ve vicdani ret hakkına askeri katılmış kişilerinin de başvurabilmesinden bahsetmektedir. Ama Kıbrıs’ın kuzeyinde hala da bazı vekiller ve hukukçular BM İnsan Hakları Konseyi tarafından görevlendirilen Özel Raportörü bile ayar çekip, vicdani retti kendilerine göre tanımlamaya devam etmek istemektedirler…
With regard to time limits for applying for conscientious objector status, the Special Rapporteur would like to emphasize that conscientious objection may develop over time, even after a person has already participated in military training or activities, and thus strict deadlines should be avoided.
Yani dostlar arkadaşlar… dün biz askeri mahkemeye geri döndük… uluslararası hukukta yeri olan, insan hak ve özgürlüklerinden bahseden Konvansiyonlardaki maddelerin tanımları içine girmiş bunun da Kıbrıs’taki bir sivil, bir de askeri ÜST mahkeme tarafından altı çizilen bir insan hak ve özgürlüğüyle ilgili olarak Kıbrıs’ın kuzeyindeki meclisin bu konuda düzenleme yapmaması, yani “uluslararası hukuğu çiğnemeye devam edeceğiz” inadından dolayı yeniden özgürlüğümüzün kısıtlanacağı bir sürecin içindeyiz…
Neden hapishanede olacağız diye soran olursa deyin ki meclis
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önerdiği gibi bir düzenlemenin yapılmasını reddettiği, BM İnsan Hakları Konseyi’nin tavsiyelerini yerine getirmediği için 2 vicdani retçi hapishanede olacak…