DAÜ-SEN ve DAÜ BİR-SEN ortak açıklaması
Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Vakıf Yöneticiler Kurulu (VYK), dün aldığı bir kararla Prof. Dr. Necdet Osam’ı Rektör Vekili olarak atayarak üniversitemizde yeni bir dönemi başlatmış oldu. Bu kararı hazmedemeyen DAÜ eski rektörü Abdullah Öztoprak, Senatoya aldırdığı kararlarla üniversiteyi kaosa sürüklemekte ısrar edeceğini gösterdi. Ayrıca yaptığı açıklamayla da “ben rektör olamayacaksam DAÜ da olmasın” zihniyetiyle hareket edeceğini ortaya koydu. Görevde olduğu süre içinde sık sık “ben kararı alır uygularım, beğenmeyen mahkemeye gitsin” diyen Sayın Öztoprak, sanırız, mahkemeye gidecektir.
Hatırlanacağı gibi Mayıs ayında Sayın Öztoprak, VYK kararı bulunmadan, münhal ilanı yapılmadan, başka hiçbir profesörün katılamayacağı bir süreç başlatarak kendini zorla, rektör olarak dayatmaya çalışmıştı. En başından beri sendikalarımız yasal zeminden yoksun olarak başlatılan bu sürecin DAÜ’yü kaosa sürükleyeceği uyarısında bulunmuşsa da, hukuk tanımazlığı marifet sayan Sayın Öztoprak süreci sonuna kadar götürmüş ve senato tarafından rektör adayı olarak önerilmeyi sağlamıştı.
Sn Öztoprak, Senato önerisinin ardından VYK ve hükümet üzerine baskı kurmak için her yöntemi kullandı. Özellikle bazı basın mensuplarını kullanarak “başarıdan başarıya koşan bir rektör” profili çizdirdi. Böylelikle, yaptırdığı seçimin yasal zeminden yoksun olduğu gerçeğini unutturmaya çalıştı. Bir taraftan siyasiler DAÜ’ye müdahale ediyor diye feryat ederek “mağdur kahraman” rolüne bürünürken diğer taraftan kendi yandaşı bakan ve milletvekillerine kendi ofisinde karargâh kurdurarak siyasi baskı mekanizmasını sonuna kadar kullanmaktan geri durmadı. Öğrenci ve mezunları kullanarak Türkiye bürokrasisini de olayın içine çekmeye ve hükümete Türkiye’den baskı yaptırmaya çalıştı. Sn Öztoprak’ın yaratmaya çalıştığı “siyasete karşı direnen, demokrasi aşığı yönetici” imajı, onu iyi tanıyan DAÜlüler için inandırıcı olmasa da, özellikle kamuoyunun hükümetin icraatlarına tepkili olan kesiminde belirli ölçüde bir karşılık buldu. Oysa hafızasını biraz zorlayan herkes Abdullah Öztoprak’ın, Rektör Yardımcısı olarak göreve başladığı 1993 yılından beri DAÜ’nün bütün yönetimlerinde, doğrudan ya da dolaylı olarak, ama her zaman en etkili konumda yer aldığını, DAÜ’de yaşanmış bütün rektör değişikliklerinde parmağı olduğunu, 20 yılı aşkın süre içinde DAÜ’de sadece kendi sözünün geçtiği bir statüko oluşturduğunu, DAÜ’deki tüm entrikaların merkezinde yer aldığını dolayısıyla DAÜ’nün yaşadığı tüm krizlerden sorumlu olduğunu kolaylıkla hatırlayacaktır.
Aslında DAÜ’nün yalnızca son dönemde değil, ondan önceki dönemlerde de yaşadığı birçok sorununun temelinde idari yapısı ve bu yapının kaçınılmaz sonucu olan yönetim anlayışı yatmaktadır. Aşırı derecede merkeziyetçi bir yönetim modeli öngören mevcut DAÜ yasası, Rektör’ü olağanüstü yetkilerle donatmıştır. Bu durum, kaçınılmaz olarak, Rektörü üniversitede tüm akademik ve idari konulardaki tek “karar verici” ve “tek yetkili” konumuna getirmektedir. Senato ve Üniversite Yönetim Kurulu, Rektöre yardımcı birer organ, birer “danışma kurulu” olmanın ötesine geçememektedirler. Senatonun neredeyse tüm üyelerini öneren ve/veya atayan Rektör, Rektör’ü atanması için VYK’ya öneren ise Senatodur! Diğer bir deyişle Rektör, kendisini Rektör olarak önerecek kişileri kendisi belirlemektedir!
Mevcut DAÜ Yasası 1980’li yıllarda, o dönemin koşullarında, o günlerdeki ihtiyaçlara göre yapılmış bir yasadır. Demokrasi, katılımcılık, şeffaflık ya da hesap verebilirlik gibi kavramlar üzerine inşa edilmemiştir ve çağdaş yönetim anlayışı yerine merkeziyetçi, otoriter bir yönetim modeli öngörmektedir. Hiç kuşku yok ki, 1980’li yıllardan günümüze hem Türkiye’de, hem Dünya’da hem de ülkemizde önemli değişimler yaşanmış, bilimsel temelde, çok daha çağdaş yönetim anlayışları geliştirilmiştir. Bu bağlamda DAÜ Yasası’nın da yeniden ele alınıp güncellenmesine ve günümüzün rekabetçi koşullarına uygun, DAÜ’yü bulunduğu noktadan çok daha ileriye taşıyacak, tüm dünya üniversiteleri ile gerçek anlamda rekabet edebilecek yapıya kavuşturacak bir şekle dönüştürülmesine ihtiyaç vardır. Bunun yapılması halinde DAÜ sürekli olumsuzluklarıyla anılan, iktidar kavgalarıyla gündeme gelen bir kurum olmaktan kurtarılacaktır. Böylelikle, bu yapı içinde, bundan sonraki dönemlerde görev alacak değerli akademisyen ve yöneticilerin çok daha başarılı olmalarının, üniversiteye çok daha büyük başarılar yaşatmalarının da koşulları yaratılmış olacaktır.
Üniversitemizin, Rektör Vekili Prof. Dr. Necdet Osam başkanlığında oluşacak yeni yönetiminden beklentimiz de bu yönde olacaktır: DAÜ’de hukukun ve adaletin tesis edilmesi, Toplu İş Sözleşmesi düzenine geri dönülmesi, üniversitenin özerk, demokratik bir yapıya kavuşturulması ve şeffaf, hesap verebilir bir anlayışla yönetilmesi. Rektör Vekili Sayın Prof. Dr. Necdet Osam’a ve oluşturacağı yeni yönetim ekibine başarılar dileriz. Bu hedefleri gerçekleştirme yolunda atacakları her adımda yanlarında olacak, kendilerine her türlü desteği vereceğiz.
15.10.2014