Size birisi günümüz gerçeklerinin en net yansıtıcı çelişkisini sorsa; hemen son günlerin Erdoğan’ın Kıbrıs Azerbaycan ziyaretindeki resim yanıtı aklınıza gelmesi gerekir. 2 sorun ile bir siyasetin nasıl çeliştiğinin gerçeğini bulacaksınız! Kuzey Kıbrıs ve Karabağ! Daha vahimi; benzerlikleri olan konuda, bölgesel “güç” adına konuşan Erdoğan’ın nasıl tutarsız olduğunu anlarsınız. Birinde direk taraf işgalci olan; ötekisinde ise işkâl edene karşı olup sınırları dahi açmayan bir politik gerçeklik vardır. Olaya genel bakamayan, ideolojik dar bölgesel etnik yaklaşımın, adeta çok mükemmel bir örneğidir Kıbrıs ve Karabağ politikaları. Şimdi baştan soralım; Erdoğan Kıbrıs için Kuzey de atığı nutuklar ve Azerbaycan semalarındaki sözleri, size neyi kanıtlar? Kıbrıs işgali için girmediği kılık kalmazken; Ermenistan Azerbaycan’ın tartışmalı Karabağ’ı ele geçirmesine de öfke ile göndermeler yapıyor. Ermenistan’ı işgalci olduğu için; sınırını dahi kapatmanın savunusu yapılırken; kendinin Kıbrıs işgaline ise “Uluslararası hak” adı ile savunma duruşunda olma çelişkisi yaşanıyor. Ayni gariplik ise dar çıkar adına Azerbaycan için de geçerli! Siz kendi toprağınız olduğu iddiasındaki Karabağ’ın işgalden kurtarılmasını savunurken; başka ülkenin “Kıbrıs’ın” ayni konumunu ise başka etnik ve çıkar ilişkileri nedeni ile savunuyorsunuz. Hatta Kıbrıs Kuzey işgal ilhak politikasını kabullenmeyerek, bunu Türkiye istençli gözle savunuyorsunuz!
Nezaman bir Azerbeycan Kıbrıs ilişkisi veya Ermenistan Azerbeycan Karabağ olayı gündeme gelse; ben hep ayni çelişkiyi yazarım. Eminim ki çoğu kesimin bu basit kıyas etme durumu dahi olmuyor! Kıbrıs için Türkiye ve bizdeki resmi görüş doğrudur! Karabağ konusunda da iyi ilişkiler ve etnik idolojik bakış nedeni ile; Azerbeycan haklıdır! Herhalde burada bir eksiklik veya yanlışlık düşünmek de oldukça tehlikelidir! Olayların gerçekleşme nedenleri elbet farklıdır! Hatta Kıbrıs süreci ile Emperyalist ilişkilerin sonuçları yaşanırken; Karabağ konusu daha değişken dağılma ve ikili yaklaşımların da öteki damıtılan sonuçları oluştu. Ama net sonuç şu; Kıbrıs ve Karabağ da işkaler vardır. Bunların elbet farklı çözümleri düşünülse de aktörlerin farklılığı olsa da; sonuçta olayların belirli sorun olma durumları değişmez. Hatta daha vahimi; Türkiye hep Kıbrısa “garantörlük” anlaşmaları ile geldiği savunusu yaparken; “Garantörlüğün” Kıbrısın toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını içerdiğini de kendi kamuoyuna bilmemeyi de dayatıyor. Oysa Karabağ sorunu daha çıplak şekli ile gerçekleşti. Azerbeycanın Karabğın statüsünü değiştirerek kaldırtarak, oluşan tepkilerle karşılıklı Kafkasya hegemonya mücadelesi sonucu Karabalıların Ermenistan desteği ile bölgeyi ele geçirme durumları vardır.
Bunları neden yazıyorum: Erdoğan köşke girdikten sonra adeta Türkiye çarpık dış politikasının 2 örneği olan ülkeyi ziyaret etti! Söylemleri dahi yerine göre değişken! Kıbrıs müdahalesinin kalıcılaşmasını savunur, burada taktimciliğin yalakası ile sarayda kükrerken; Azerbeycan da Karabağ işkalinin veriştirmesini de Ermenistana yapıyordu! Bir alahın kulu da ona “Madem siz Karabağ nedeni ile Ermenisstan sınırını kapatıyorsunuz* ozaman birileri de Türkiye sınırını sırf Kıbrıs müdahalesi ile ilgili kapat san edersiniz” sorusunu sormadı! Zaten soramaz! Daha hafif soruları soranların başına gelenler de belli! Boşuna değil; Türkiye onca övülmeler arasında gazeteci tutuklu sayısı ile iş kazalarında liderliği kimseye brakmak nieytinde değildir!
Erdoğan Kıbrısa geldi. Çoğu hayaler kurdu. Sonuçta hayaler bozulurken ve sesizler de taktimcilerle haşırneşir olurken; baktılar ki kendi dünyalarına penbe taplo gelmiyor! Doğrusu bu son ziyaretin bence en çarıpıcı birkaç örneği oluştu: Sarayda meclis ve yönetenlerin taktim tören yalakası; sorunları konuşan başta bazı sendikaların sesizleşerek protestoya dahi katılmaları, bunların en çarpıcılarındandır! İşbirlikci ve yalakanın rantiye yeni makyaj imajı da budur. Ama netuhaf; Erdoğan gürleye gürleye müjde verircesine söylediği geleceğe sesizliği bozulmayan sendikalar; nedense Erdoğan buradan ayrıldıktan sonra; eleştiri ve soruları yönetici işbirlikcilerine yöneltiler! Hani derler ya: “Buyrun buradan yakın”! Tekrar edecem: yaşadığımız sistem net. İnsanlar ve özelikle onların adına konuşan örgütler, eyer sistemin değişimi değil de; sistemi koruyarak kapuşaricilik rantına takılmaya devam ediyorlar sa; ozaman onlar birçok gerçeği görmez. Ne değişim ve nede gerçekerli konuşurlar. Öteleyerek ve temel gerçekten kaçarak, kendielrine “müsaade edilen” kadarla konuşur veya gazete medya haber yapar! Onuniçin sendikaların bazısının danaışıklı politik gündem yaratma veya yeri geldiğinde işbrilikcilerini koruma adına sesiz kalarak, gerçekleri yakalama şansları yoktur. Ozaman da ne olur* sadece koltukcularımızı suçlayarak ve birilerine dokunmayarak rantları almaya devam! Değişmeyecek net yapı da sistem olur!