Geçen yazımda Kıbrıs’la ilgili 2 önemli konuda Türkiyeleşme durumuna başladım. 1 ile 8 Ağustos kutlamaları çerçevesinde tarihi bilgiler verdim. Bizde resmileşme olunca nasıl yanlışın dahi yutturulduğunu anlatım. Yine; birçok konunun oluş şekli değil de; Türkiyeleştirme yolu ile nasıl güncelleştirildiğini 2 örnekle anlatmaya çalıştım. Resmi tarih ile gerçek çelişkisini yazmaya uğraştım. Sonunda da; önümüzdeki yazının ilgili olayların sonuçlarına yöneleceğini belirtim. Her tarihi olayın nedeni ile sonucunun birlikte düşünülmesi gerektiğini ısrarla ısrarla tekrar etme zorunluluğunu da; yeniden belirtiyorum.
Ağustos resmi günlerimizin değişken önemi vardır. Söyletilmeyen ilki ise; olayların Türkiyeleştirilerek anılması veya kutlanmasıdır. Buna daha çok örnek vermek kolaydır. Hatta okullarda öğretilen dansların dahi Kıbrıs değil de ısrarla Türkiye halk dansı olması noktasına dek uygulandı. Tabi olay böylesi daraltıya konulurken de; elbet sonuç ilişkileri de eksik bırakma kolaylığı da oluşur.
Geçen makalemde biraz değindim: TMT kurulurken hedef Taksim stratejisi vardı. Oysa TMT kuruluşu ve Türkiyeleşme yapılanmasına rağmen; hemen sonra taksim yerine Kıbrıs cumhuriyeti oluşumu hızla gerçekleşti. Hatta TMT veya bizim kesim değil; Makariyosun direnci de ilginç bir gece ziyareti ile kırılıp; Kıbrıs cumhuriyeti garantörlü bağımsız gölgesinde oluşturuldu. Bu sonuca gelişte; Küba devrimi ile Amerika’nın dibinde olan Sosyalist sonucun da etkisi inkâr edilemez! Ayrıca; Yeni sömürgecilik kuralı ile; Devletler açık işgalden gizli işgale geçiş süreci ile şekilleniliyordu. Burada Amerika’nın bölgesel hegemonya gerçeği de vardır. Değişmeyen klasik Kıbrıs gerçeği; TMT Taksim amaçlı kurdurulsa da; sonuçta yine dış dinamiklerle bambaşka bir sonuca gelindi. Ancak; Cumhuriyet anlaşmalarına karşın; EOKA dağıtılsa da; TMT varlığını devam ettirdi!
TMT yeni sömürgeleşme sürecine bağlı olarak hareket ederken; gelinen aşamada genel yeni sömürgeleşme farklı bir rotaya ulaşıldı. Kıbrıs yakın tarihi hep böylesi örnekleri tekrarlayıp durdu!
Konumuz olan Erenköy veya Dilirga olayları ise; çok değişik sonuçlarla darmadağınlık yaşatı! Türkiyenin uçaklarla bonbalaması; Grivasın ilk önemli askeri ve piskolojik hareketi; Amrikan onaylı müdahaleler le birlikte düşününce; olayın salt bölgesel çatışmalarla kalınmadığına tanık oluyoruz. Önce Soviyetler tepkisi oldu; Ardından meşur COnson mektubu gönderildi; Makariyos başta Bloksuzları harekte geçirdi. Böylelikle Dilirga olayları sadece bölgesel göçler ve yaşanan yıkımlarla kalmadı!
Etkileri dar alandan başlayarak aktaralım: Erenköy yolu birdaha Rumlara hiç açılmadı. Rumlar ulaşımı dahi Erenköyden hiç yapamadı. Birdönem Makariyos köyü haritadan dahi çıkardı! Erenköye çıkan öğrenciler için; önemli bir deneğim oldu. Köyden yeniden Türkiyeye dönem öğrenciler; adeta deneğim ile çeşitli açılım veya değişik görüşlere yöneldiler. Yaşanınan bir yaşam dersi oldu! Tabi Denktaş; tıpkı ansızın çıktığı gibi; olaylardan hemen sonra ilk gelen gemi ile Türkiyeye döndü! Köy köylüden çok, öğrenci ve çevre köylerden gelen göçmenlerle adeta bir nifus yığılmasına dönüştü. Bununla ilgili birçok sosyal sorun da yaşandı! Fakat teşkilat etkinliği bunarlın çoğunu söyletilmekten hasıraltına soktu. 67 yılında başlayan yumuşama ile erenköyde Mansura ve Aytotoro köylüleri de köylerine dönmek istese de; izin verilmedi!
Gelelim dış etkilere: Erenköy olayları ile gerek Grivas ile yoğun askeri saldırı; gerek Türkiye uçaklarının müdahalesi gibi durumlar dahi; konunun tek dar bölgesel olay olarak algılanmamasının gerektiğini anlatıyor. Nitekim; Sovieytler protesto çekti; Conson onay vermesine rağmen; ters yönde mektup yazdı; Blouksuzlar resmen suçlayan karar alma gibi birçok dış olay yaşandı. Ama bence enönemlisi şu; Açerson planı!
Biz Erenköyde göçmen yaşarken; mağralarda yağan yağumurla korkerken; esen rüzgarın çadırı devirme korkusunu iliğimize dek hisederken; ayaklarımız çıplak, dikenler batarken yürümeye çalışırken; maşrapada çay içmeye; kadınlar sıraya girip bir kap yemek almaya çalışırken…. Dünya Kıbrısı başkatürlü tartışıyordu. Bu planın adı Açerson du!
Playna göre; Ada Yunanistana bağlanacak; Türkiyeye Karpazda 40 yılık kiralama üstü oalrak verilecek; Kıbrıslı Türkler bir Yunan adasına taşınacak tı! Türkiye, Yunanistan, inngiltere garantörler olarak onayladı. Türkiye adına Dışişleri yetkilisi Zeki Kuneralp imzaladı! Ancak: Makariyos karşı çıktı! Enosisi kabul etmedi! 57 yılında Esnosisi dayatıp tehditle geri çekilirken; 64 65 yılarında Enosis için mücadele etse dahi; bu plana karşı çıktı. Hemen bloksuzları ve sovieytleri harekte geçirdi. Amerika ve İngiltere ise; Kıbrısa darbe yapmayı planladılar. Makariyosun yerine Kipriyanoyu istediler. Çünkü; Kliridesin babasının bir solcuyu savunması nedeni ile; endişelerle karşılıyorlardı! Makariyos direnci, ingilterede oluşan hükümet sorunu ve Yunanistanda başlayan karışıklıkalr nedeni ile; bu plan hayat bulmadı!
Tüm bunlar yaşanırken de Dilirga12 Ağustos değil; Türkiyenin müdahale etiği gün olan 8 Ağustosda resmileşen kutlama günü olarak ilan edildi.
İki yazıdır Kıbrısla ilgili resmi günlerden Ağustoslu seçkisi yaptım. Olayalrın oluşu ile Kutlama veya anma arasındaki bir garipliği ele aldım. Yaşanan ile resmi tarih yazılımının çelişkisini dilimin yetiği, olanağın verdiği ortamda, yazmaya çalıştım. Artık anlayan anlasın!