yaklaşımlarAlpay DurduranAklımızı sınırlandırma çabası sürüyor – Alpay Durduran
yazarın tüm yazıları:

Aklımızı sınırlandırma çabası sürüyor – Alpay Durduran

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

durduran2Elimizde Atatürk’ün ilkokul öğrencileri için yazdığı kitap var. Okumakta yarar var.

Atatürk’ün ve kuşağının geri kalmış imparatorluktan kurtarmaya çatıştığı ülkede reform yapılmalıydı, yoksa küçük toplulukların, özellikle Müslüman olmayanların katkısıyla geriye param parça sözde ulusal devletlerin oluştuğu karmaşanın kalacağı endişesi vardı. Osmanlının millet sistemi ve tek millet saydığı Müslümanlar arasında mezhep ve ulusal ayrım kalkmalı anlayışı ile Osmanlılık başarısız olmuştu. Yerine Türk ulusu yaratma çabası başlamıştı. Ancak tek boyutlu reform çare olmamaktaydı. Reformun neleri kapsaması gerektiği bir türlü belirlenemiyordu.

Ekonomi için liberal kapitalist model yanında sosyalizmi konuşanlar da vardı. Batılılaşmak ve batılı devletleri izlemek için Padişah bile batıya adamlar yolluyordu.

Karmaşanın nedenleri de tartışılıyordu.

O zamanın genel eğitim ve bilim sınıfı mollaların sınıfı idi. Askeri yenilgilerin başladığı zamandan başlayarak onların arasında “tarih-i kadime dönüş” yani eski sisteme dönüş, onun yolundan çıkmış olmakla zayıflığın ortaya çıktığı iddiasıyla başka bir tartışma vardı. Ancak tarih-i kadimin ne olduğu üzerinde anlaşma da olamıyordu çünkü askeri yenilgilere çare aranırken eski düzenden çıkılmıştı.

Mollalar her şeyi Kur’an ve Muhammet ve onu izleyen sahabenin ve onların izleyicilerinin yaptıklarından bilinenlerin izinden giderek arıyorlardı. Hâlbuki 13. Yüzyıldan sonraki büyük durgunluğun kaynağı o izlerin götüreceği yerin varacağı yeri göstermişti. Ayni iddialarla o izlerden gidilmesini isteyenler İslam dünyasını param parça etmişti. Bugünkü IŞİD, Müslüman Kardeşliği, İhvan ve Selefilik o izlerden gidenlerin vardığı yeri göstermektedir.

Bugün bile Batı’yı izleyelim ancak kopya etmeyelim, kendimize yani gelenek ve göreneklerimize göre seçici olalım diyenler eskiye hem de kimsenin ne olduğunu bilmediği rejime dönmek isteyenlere bir tür destek olmaktadır.

Osmanlıcılar eskiye dönüş derken mollaların siyasete egemen olduğu rejimi savunmaktadırlar. Bu amaç için de dini devletin temeli olan Kuran, Muhammet’in hadisi ve sahabeden devam eden zinciri izlediklerini söylemektedirler. O zincir tabii ki onların kurduğu bir zincirdi ve çağdaşları da o zincirin yaratıcılarıdır. Erdoğan “ulemaya soralım” derken kastettiği o zincirin kurucularının izinden yola çıkanlardı. Doğal olarak bu zincir “ilim Çin’de bile olsa gidip alın” dedi diye bunu anladığımız anlamda ilim olarak algılamayın. O ilim o zincirin izleridir. Yola çıkanlar da başka yerlere varmış ve anlaşamamıştır. Sünni, Şii ve alevi ve diğerleri yol boyunca başka yere varanların anlayamayacağınız farklılıklarıdır. O kadar karmaşa vardır ki bir makalede bir portre ortaya konamaz. İstanbul’da Grand Cevahir Otel’de “Dünya Müslüman Âlimler Birliği’nin bir toplantısı yapıldı. Orada Hamas’a övgüler düzüldü. Bu arada biri konuşarak İsrail’in Gazze saldırısının tetikleyicisi olan Yahudi geçlerinin kaçırılıp öldürüşünün Hamas’ın işi olduğunu açıkladı ve bunun İsrail’in hapsettiği Filistinlilerin cezaevindeki direnişlerine destek amacıyla yapıldığını söyleyerek övündü. Ulema da alkışladı. Hâlbuki Hamas bunu reddetmişti.

Bu âlimler bizim bildiğimiz anlamda âlimler değil onlar sadece din dini bilimleri okumanın ve okutmanın yeterli olduğunu düşündükleri için Osmanlı zamanında deneysel bilimi ve hatta matematik öğrenimini medreselerden attıran âlimlerdir. İlk rasathaneyi bile yıktıran ulemadır. Bunların ilim zincirinde dinsel ilmi de içeren deneysel bilimleri değil o zincirin içinde bölük pörçük deneye ve doğruluğunu saptamaya bile Allah’ı inkâr vardır. Cezası da ölümdür. Dar al-İslam’da isen kelle gider, Dar al-harpta isen başka şeyler hakkınızda düşünürler.

Atatürk ilkokullar için yazdığı yurttaşlık kitabında der ki Kuran’da İkra (oku) denilmiş bunlar onu sadece Kuran’ı oku anlamışlar dönüp dönüp gene okumuşlar bilimi izlemeyi hiç gerekli görmemişler der. Osmanlı da bunu anlamış ve okulları Batı modelinde ve Batı’dan adamlar getirerek ayrı olarak kurmuş ve onları mahalle mekteplerinde ve medreselerde kendi başlarına bırakmıştı.

Bu mollalar tüm İslam ülkelerinde kenara itilmişlerdi. Ancak din onların eline kaldığı ve din kisvesi altında servet elde ettikleri için önce Humeyni’yi devirdiler ve dinci sınıf çağdaş Anayasa mahkemesi yerine geçmişti. Ayni zamanda siyaseti de denetiminde tutmak için seçilmek isteyenlere izin verme yetkisini eline almıştı ama o kadar değil din polisi de onların merinde kalmıştı.

Şimdi geri kalmış İslam ülkelerinin geri kalmışlıklarının başlıca nedeninin dinden sapma olduğu görüşüyle “eskiye dönün kurtulun, Allah bize yardım eder” diye her yerde öğütlemeye başladılar. Ülkesinde yaşayamayacak hale düştüğü için Batı ülkesine sığınanlar yani batı ülkesini ülkesine tercih edeneler arasından bile dine dön al silahı İslami devrim yapalım diyenler çağrılara uyuyorlar.

Bunlar İstanbul’da konferans yapıyorlar ve Türkiye’ye övgüler düzüyorlar. Ümmetin uyanışında âlimlerin Rolünü konuşuyorlar. Hamas’tan bir genç de onlara Hamas’ın silahlı kolu Al- Kassam tugaylarının İsrailli gençleri kaçırdığını övünerek anlatıyor. O şeref bize ait diyor. ‘000’den fazla Filistinli için gözyaşı dökmüyor. Sorumluluk da almıyor. İsrail’in gaddarlığını bilmesin, onun gücünün silahla yıkılması için daha çok çalışılması gerektiğini tahmin etmesin olmaz. Hiçbir liderin insanlarını ölüme yollarken ürküttüğü Kurbağalara değmeyeceğini düşünmesin olmaz. Amma âlimler gene de memnun.

Hamas’ın Filistin’i ikiye bölmesi ve Batı Şeria’nın ayrı bir lideri olduğunu, uzun uğraşlarla bir hükümete ancak sahip olduğunu bilerek, Abbas’ın ve Filistin birliğinin yıkılması için ortamı da hazırlıyorlar. Tabii İsrail’in de bunu sağlamak için elinden gelenin gerektiğinden fazlasını kullanıp keyif çattığını düşünenler de var.

Âlimler tabii ki akılsız değiller biliyorlar ki İslam bölündükçe güç kaybeder. Onun için birleşme düşüncesi de aradan yürüdükleri yollarda ortaya çıkan farklılıkları yutulabilir hale getirme zorunluluğunu hatırlatıyor. Onun için IŞİD veya İD dedikleri versiyonlarına karşı Şii-Sünni farklılığını olsun sineye çekelim diyenleri var

Gel gelelim ümmet diye toplandılar yani tüm Müslümanlar bir ümmet diye iddia ederler. RTE de millet dediğinde ümmetin bir parçası olarak Türk ulusunu gördüğünü söyler de sıkıştı mı ulusal gibi tümceler de kullanır. Bu takiyye denilip geçilirse de dikkat gerek İlim bilim olmayabilir. Çünkü bilimde sorgulama vardır. Şüphe temelidir. İlim ise dinidir yani dogmadır, şüphe kaldırmaz. Ümmet Muhammed’in ümmetidir, millet ise Müslüman olmayan azınlıklara verilen temsildir. Ancak Türkçeye ihanet sürüp gittiği için ilim ve bilim farkı diye bir şey belirsizdir.

B u ulemanın bir dilini bile anlayamayız.

Hamas’a destek evren iki ülke adı gene basına düştü. Türkiye ve Katar! İD ortaya çıkmadan ona da destek verenlerden biri Türkiye idi. Şimdi korkuyor. Çünkü içine girdiler. Artık AKP de hedeftir. İD, Erdoğan kendilerini Müslüman sayıp Sedat’tan kurtulmak için silah ve para sağladı diye kanacak değil. Tüm idaresini devralmak isteyecek. Anadolu’da farklılıklar zenginliktir diyenler var ve AKP buna hık deyicilik yapıyor; İD bunu hoş görecek değil kellelerini aldığı Şiilerden ve Caferilerden de hoşlanmaz. Onların da kellelerini isteyecek.

Esas olan uydurma ve sadece dinsel bilimle sınırlı bilimi reddetmek ve deneysel ve kanıtlama özgürlüğü ve zorunluluğunu kabul eden bilimi rehber edinmektir. İD’nin içinde olduğu muhalefeti diğerlerinden ayırt edemeyip Türkiye’nin başına belalar açanları ayıklamadan seçim geçirmek ve sırf dini inancına bakarak oy kullanmak akıllarını sınırlandırdıklarını kanıtlar.

Bunun cezasını hepimiz çekeceğiz. İslam dünyasının lideri olacakmış diye çalışılmasını gururla karşılayanlar nasıl olur da bir birinin kanına doymayanların lideri olabileceğini düşünür. Öyle birlik oluşamaz ki lider arasın! Atatürk bile Anadolu birliği için kendinin adamlarının önderliğinde bir din fraksiyonu yaratmaya çalışır gibiydi ama başaramadı.

Yemen’de Sünni hükümeti var, Şiiler başkente dayandı kelle avlıyorlar, geçen yılda da Al- kaide etrafa bomba atıp kelle kesiyordu. Aklınızı serbest bırakmazsanız ne anlarsınız? Al-kaide Sünni değil mi?

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin