Semavi dinlerin ortak karakteri, ortaya çıkışlarında ki demokratik ve eşitlikçiliktir. Ve doğal olarak insanilik halidir. Ortaklıklarının diğer yanı da tüm topluma bu ortak değerleri taşıyan form halinde olmalarıdır.
Semavi dinlerin ortak yanlarından bir tanesi de toplumsal işbölümlerinin ilk hallerinde olması kuşağında halinde olmasıdır. Köleciliğin sonu, feodalizmin ilk zamanları olmasıdır.
Semavi dinlerin kirlenmeye, kirletilmeye başlanması; bulunduğu toprak parçasında ve toplumda kabul edilmesiyle doğrusal ilişki halinde olarak, muktedirlerin zulmünden, istibdadından kurtuluşu anlatımından; muktedirlerin zulmüne ve istibdadına olur verir konumuna getirilmesi halidir.
Ümmetin/yaradılanın kavimden millete ve ulusa toplam yürüyüşlerinde, milliyetlerin hegemonya savaşlarında din’in bu savaşlara bir hak ve gereklilik olarak sunulmasıdır.
Din’le güç’ün, erk’in bu kadar iç içe olması hali aynı zamanda din kurumlarında da oluşması, güç ve erk’le din kurumlarının birbirlerine iktidar da payanda olmalarıdır.
Tarihin önemli bir bölümü halinde olan Hıristiyan savaşları, Müslüman/İslam savaşları ve Hıristiyan-Müslüman savaşları.
Semavi dinlerin ortak paydası demokrasi, eşitlik ve insani özellik halleri ise, bir diğer ortak paydaları da hızla iktidara aygıt, iktidar aygıtı olmalarıdır.
Halifelik koltuğunun ele geçirilmesi, halifelik kurumunun ülkeden ülkeye savaşlarla geçmesi, yani halifelik ile iktidarın bir bütün haline gelmesi hali.
Hıristiyan ülkeler de; ruhani olarak en etkin kiliselerin yetki güçlerinin kralın, kralların taht güçleriyle tekelleşmesi.
Dinlerde ki mezhep savaşları ve bunların erk’lerle yaşamsal ilişkileri.
Savaşlar; Avrupa’da Hıristiyan inancının sekilerleşmesini, inancın kalbe taşınması olarak nihayetlenmesi ile, ruhani liderlik ile yönetme ve siyasi liderliklerin birbirleriyle de kesin ve keskin bir şekilde ayrılması sonucunu beraberinde getirmesine vesile olmuştur.
İslam inancı Müslüman toplumunda erkin payandası ya da erkin kendisi olmaktan radikal kopuşu sağlama sürecini yaşamadığı için; günlük hayat içerisinde kirlendirilmeye devam edilmiş ve bir türlü gönüllerdeki tahtında kendisine yer bulamamıştır.
İç devinimiyle kendisine kabuklaştırılmış olan kirliliklerle yaşam halini sürerken, devletler noktasında da yukarıdan aşağıya inşa edilen sekilerlik, laiklik anlayışı da başlangıç anından itibaren kirletilmiş haliyle toplum hayatına sokulmuştur.
Bu üst anlatımdan sonra,
Hayatımız da ki siyasal İslam.
İslam inanışının egemen olduğu toplumlarda devlet; egemen üretim ilişkilerinin egemen sınıfına ya da sınıf bileşenlerinin çıkarlarına İslami inanış örtüştürülerek, devletin topluma hükmetmesi siyasetin İslamileştirilmesi sonuna vardırılmıştır.
İslami toplum devletlerinde laiklik, sekilerlik yukarıdan aşağıya doğru inşa edilen, egemen edilen devletlerde; devlet, bu inşa sürecini egemen sınıfın ya da sınıf bileşenlerinin çıkarlarına helal gelmemesi için, inşa da; laiklik ya da sekilerlik inşa edilen dini kurumlarla ya da var olan dini kurumlarla yapılan işbirliği sonucu olarak, inanç egemen olmanın bir aygıtı halinde örgütlenmesine tekabül ettirilmiştir.
Birinde, inanç kirletilmiş haliyle yürürlülüğünü devam ettirebilirken, diğerinde ise inancın kirletilmiş halinin baskılanması ya da kırılması ile yeniden kirletilmeyle birlikte siyaset ve yönetme sahnesinde varlığını biçim verilmiştir.
Semavi dinlerin ortaklaşmış kirli özelliklerinden bir tanesi olan: İnsanlık tarihinde ortaya çıkan/çıkmış olan toplumsal işbölümlerinde kadın cinsinin toplumda ikincileştirilmesi; erkek cinsinin mutluluğu ve refahının nesnesi haline getirilmesi, İslami inanışa ve İslami toplumda da devamlılık halindedir.
Kirletilmiş İslamiyetin her iki halinde de kimi nüanslar olsa da ortak özellik halini korumuştur.
Ortaya çıkan, çıkartılan siyasal İslam, genel de topluma özelde de İslami topluma bir kurtuluş olabilir mi?
Kendisini inanç biçimi olarak dayatırken, insanların bireysel ve sınıfsal sömürüsünün ortadan kaldırılmasına yönelik olarak hiçbir şey söylememektedir.
Egemen olmaya çalıştığı devletlerde farklı inanç ve mezhep anlayışlarına karşı yok edici, katliamcı anlayış içerisindedir ve bunun sayısız pratiklerini yapmış halindedir.
Yukarıdan aşağıya egemen edilen laiklik ve sekilerlik anlayışlarında ki devletlerde bile İslam’ın toplumda egemen edilmiş hali ile devlete egemen edilmiş hali; farklı inanç ve mezheplere karşı yok etmek, inkar etmek ve katliam etmekte ortaklaşmakta en ufak bir tereddüt içerisinde olmamaktadırlar. Toplumda egemen olmuş, edilmiş İslam’la ve devletin İslam’ının bu konuda ki ortaklıkları süreklilik kazanmış haldedir.
Siyasallaştırılmış din, dolayısıyla siyasal İslam; ekonominin gelişmişlik seviyesine ve toplumun bundan aldığı payla orantılı olarak kadınlar, üretimin ürünlerini kullanma esası üzerinden modernize edilirken, siyasal, toplumsal ve kültürel hayatın katılımcılığı ve yaratıcılığında öteki olmaktan çıkmasına asla imkan vermemektedir.
Nimetten, nimetimden faydalanıyorsun.
Evde otur.
Çocuk doğur.
Erkeğini/kocanı rahat ettir, yarına hazırla.
Bireylerdeki, toplumdaki, sınıflardaki hak taleplerine din/ İslamiyetin kirletilmiş hali tevekkül etme olarak sunulmakta; burada ortaya çıkmış olan hak, hukuk gaspının üzerine şal olarak örtülmektedir.
Doğal ölümlerin dışındaki ölümler kader ve fıtrat olarak dini telkin altına alınmaktadır.
Yaradanın, sadece insan bütününü değil tüm kainatın yaratıcısı olduğu anlatımı esası üzerinde olduğunu söylerlerken:
Doğanın kendisini yeniden üretme esası üzerinden yaklaşmaları gerekirken, tabiat kendisini yeniden üretemeyecek noktasında tüketilmekte. Tabiat bitirilirken, gelecek nesillere doğanın bitmiş hali bırakılmaktadır.
Semavi dinlerin ana kaynağı olan, yaradan ve yaradılan ilişkisinde:
Yaradılana, yaradanın emanet ettiği değerler olarak bakılması gerekirken, yaradanın toplam yaratılarına zülüm ve yok etmeyle:
Yaradan; siyasal dinciler, siyasal İslamcılar tarafından sıfatına sıfatına bakılarak fiilen inkar edilmektedir.
İktidar hallerine cevaz vermesi için kullanılmaktadır.