Filistin halkı onyıllardır İsrail egemenleri tarafından en doğal özgürlükleri kısıtlanan bir halk. Geçen hafta üç Yahudi gencin kaçırılarak öldürülmesi ve daha sonra da bir Filistinli gencin buna misilleme olarak öldürülmesinden sonra Gazze ve Fiistin topraklarında bu olaylar büyüdü. Pek tabi ki Hamas liderliğinde olan gruplar İsrail’e karşı roket saldırılarına giriştiler. Gazzelilerin çakdım almaz roketlerine karşılık İsrail’in roketleri , Gazze üzerinde pek tabi ki yıkımlara neden olmaya başladı. Bu satırları yazarken yüzden fazla insan , çoğu da çocuktu, ölmüş bulunuyordu. İsrail’in ölçüsüz şiddeti ve Gazzelilerin buna karşılık kendilerini müdafaa etmesi üzerinde birşey söylemek istemiyorum ama maalesaef bu halkın liderliğine yükselen Hamas’ın geçmişinin kirli olması ve yine İsrail’in ölçüsüz şiddetinden sonra kadın ve çocukların hedef alınmasına sebebiyet vermesi de, Hamas’ın aslında iyi bir önder olmadığını ortaya çıkarıyor. Arap ülkelerindeki baskı rejimlerinin , bilhassa son zamanlarda bu yapılar tasfiye olduktan sonra, hep şariatçı güçler üretmesi de ayrı, eleştirel bakılması gereken bir olaydır. Pek tabi ki Arap ülkelerinin Suriye ve Irak hariç (oralardaki iç savaşlardan ötürü) Filistin sorunuyla ilgilenmemeleri de ayrı bir sorundur ve şu anda Filistinlilerin maalesef sesleri böyle saldırılar ortaya çıktığında pek duyulmamaktadır.
Peki bu kısır döngüyü nasıl ortadan kaldırablirler? Bana göre bu kısır döngüyü ortadan kaldırmak için geniş bir manevra alanları olması gerekmektedir. Olaya sırf milliyetçi ve kısıtlayıcı açıdan bakmayıp, İsrail’deki çalışan kesimlerin de kesin desteğini alabilirler. Onlarla diyalog kurabilirler. 2000 yılında Kudüs ve Ramallah hatta Hayfa’yı ziyaretim sırasında bu gibi diyalogların kısıtlı olmasına rağmen başladığını görmek de güzel bir olaydı. O yılda karşılıklı saldırılar bitmiş ve iki taraf arasında bir balayı yaşanmaktaydı. Ama dediğim gibi bu işin etkin olacak olan özelliği Filistin liderliğinin aynen Türkiye’deki Öcalan modeli gibi bir işbirliği ilanı ve de Yahudi halkıyla birlikte bir ortak federasyon ve de İsrail’le ortak demokratik bir cumhuriyet için biraraya gelmesi gerekmektedir. Aslında İsrail toprakları içinde yaşayan önemsenecek sayıda Filistinli de vardır. Hatta İsrail ordusu içinde bile Bedevi ve Dürzilerin varlığı herkesce malumdur. Yahudi halkıyla Flistin’in İşgal altındaki halkı arasında diyaloğu sağlayacak bir kaynak ve dinamik vardır. Bunun yanında gene Yahudi toplumu içinde azımsanmayacak oranda işbirliğinden yana ve de Filistin halkına empati ile yaklaşan bir aydın grubu da muhalif olarak bulunmaktadır. Maalesef bu saldırılar ve Hamas gibi grupların varlığı bu işbirliklerini engellemektedir. Ulusculuğun sosyalist düşünceye karşı olduğunu ve ulusculuk varolduk sonra sosyalizmin de gelişmeyeceği bilinmektedir. Araplar ve Yahudi halkı arasındaki diyalog zayıflığının ulusçuluk ve Filistin Ulusal sorunu olduğunu belirtmemiz gerekir.
1948 öncesi Filistinli Araplarla Yahudiler birarada yaşarlarken Arap sendikaları içinde faaliyet göstermekte olan Arap sendikacıların Arap milliyetçiler tarafından, Yahudi sendikacıların ise yahudi milliyetçiler tarafından katledildikleri ve aynen bize benzer olayların, yani Kavazoğlu veya Fazıl Önder cinayetleri gibi olayların Flistin’de de yaşandığı ve bölünmenin bir bakıma bu gibi cinayetlerden de meydana geldiği bilinmelidir.
FKÖ eğer taktik olarak yarın ortaya çıkıp ortak bir Arap ve İsrail federe devletleri Demokratik Cumhuriyeti çağrısı yaparsa bunun bir ezber bozulmasına sebep olacağı da biliniyor. Şunu da belirtelim; demokratik bir cumhuriyet; soy, sop, budun, dil, kan, din gibi ayrımları reddeder ve tüm insanların eşitliğini kabul eder. Arap ve Yahudi vatandaşları böyle bir birleşmede demokratik bir cumhuriyet haline gelirler ve aynen benzerini Kuzey Avrupa’da gördüğümüz demokrartik batı tipi bir demokrasi oraya gelirse bunun gerçekten barışa çevrileceğini göreceğiz. Pek tabi ki bu gibi demokratrik cumhuriyetlerin sosyalizme açık olduğunu, herşeylerini seçimle ortaya çıkardıklarını, merkezi devletin yapısının zayıf olduğunu ve merkezi atamaların olmayıp her fonksiyonun seçimle başa geldiğini belirtelim.
Orta Doğu’da oluşacak olan demokratik cumhuriyet federasyonları ile Suriye, Irak ve Filistin tipi sorunların da sona erdiğini ve daha eşitlikçi, daha müreffeh bir modelin geldiğini de göreceğiz.
Savaşlar, sosyalizme açık kapı bırakacak demokratik cumhuriyetlerle sona erecek Orta Doğu’da.