Bundan 29 sene önce KTÖS olarak 1983- KKTC ilanından sonra ilk defa olarak 1985 anayasasına karşı çıkıyorduk. CTP de o dönemlerde bu anayasaya karşı çıkan ikinci örgüttü. İşin kaderine bakın ki CTP bugün hükümette ve maalesef birçok maddesi değişmeyip bize demokratik diye sunulan bu anti-demokratik anayasanın demokratik bir anayasa olduğunu söylem ektedir ve maalesef, bir zamanlar kendinin de karşı çıktığı geçici 10. Maddeye de hiçbir şey söyleyememektedir. 34 yıl önce KKTC ilan edilirken başından KKTC’nin bağımsız kalacağı söylenmesine rağmen, hemen Türkiye’de 12 Eylül Anayasasında uygulanan baskıcı bir modeli bize uygulatmaya çalışmak, başından itibaren KKTC’nin egemen olması gerektiği, ileride bir barış’ta federasyona dönüştürüleceği konusunda verilen sözleri de ekarte etmişti. Zaten daha sonraları 12 Eylül Darbesi’ni yapan Kenan Evren Paşa, 1983 KKTC ilanının neye dayandığını açıklayacaktı. Amaç lideri tekrar seçmekmiş diye açıklanacaktı. Hatta ve hatta daha sonraları gerek 1983 KKTC ilanı ve gerekse 1985 Anayasasının kabulünden sonra rejim daha da sertleşerek başından söz verilmiş birçok konuyu da sağ güçlendik sonra geriye almaya başlayacak ve amacının Konfederal bir yapı olduğunu vurgulamaya başlayacaktı.Benzerini Türkiye’de gördüğümüz yaptırımlar, zem ve kadih davaları ve daha sonra da resmi ideolojiyi aşan partilerin 1990’lı yıllardan itibaren bombalanmaya çalışılması (En önce YKP bombalanmıştı) ve toplumun korkutularak beniletilmesi ,aslında içte anayasa ve KKTC normlarını oluşturacak olan Türkiye’den transfer 12 Eylül hukukunun Kıbrıs’a uygulanmasıydı. 1985 anayasasının uygulanmaya başlamasıyla aslında toplum özgürleşemedi. Anayasa’nın bugün uluslararası hukukta gördüğümüz “Halkın devlete karşı korunması” tanımlanması değil, devletin halka karşı korunması prensibi gündeme geldi ve bu yapıldı. Aydınların, toplumun cezalandırılması aslında bu hukukun yürürlüğe konulmasıydı ve maalesef bu halk kendi ülkesinde ne egemen , ne bağımsız ne de siyasal iradesini kullanır duruma getirildi. Oysa Hukuk Devleti neydi şeklinde şu soruyu sormaya başlayalım öncelikle: Hukuk devleti nedir?
“Hukuk devleti sadece kendini hukukla kayıtlayan devlet demek değildir. o aynı zamanda kişilşere hukuk güvenliği sağlayan devlet anlamına da gelir. Yine hukuk devleti, hukukun, hukuk uygulamasının ve tüm devlet faaliyetlerinin eşitlik ilkesini gözetmesini, kişiler arasında keyfi olarak- bu arada dünya görüşüne ve hayat tarzına göre- ayrım yapılmamasını zorunlu kılar. Hukuk devleti, onları ister “insan” (insan hakları), ister “kişi” (medeni haklar/hukuk), isterse “vatandaş” olarak (siyasi haklar) muhatap alsın, her durumda bireylere eşit muamele yükümlülüğü altında olan devlet demektir”.
Hangi insanlara eşit muamele yapıldı bu ülkede? Barış be yakınlaşma gruplarında yeralan insanlar, yeraltı gruplarınca hedef gösterilerek, tehditler ve aşağılamalar sürerken, resmi TV kanalından bu kişilere karşı kampanyalar ve tehditler yapanlara destek çıkan bir devlet yapısı, nasıl bir devlet yapısıydı? Veya kendi gibi düşünmeyenleri hedef göstertip onlara karşı kampanya sürdürürken postal ve tank filmlerini de gösteren bir devlet medyası nasıl bir medyaydı ve bu devlet nasıl bir devletti? Hele hele ekarte edecekleri okur, yazar çizer takımı olduğunda onları senaryolu davalarla senelerce mahkemelerde süründüren nasıl bir hukuk devleti veya hukuk anlayışıydı hala daha merak etmekteyim. Bu arada, bir Manastırı soyan resmi araçları kalkıp da yazdı diye, Kutlu Adalı gibi namuslu ve dürüst bir aydının güpegündüz sokak ortasında vurulmasından sonra faillerinin hala daha bulunamaması nasıl bir hukuk sistemini murad etmekteydi?
Hem Türkiye’de hem de Kuzey Kıbrıs’ta tanınacaklarmış diye yola çıkanların aslında binbir gürültüyle ilan ettikleri şeyin hukuk devleti değil veya hukukun egemenliği değil aslında devletin hukukunu uyguladıkları da ortaya çıkıyordu.
Uygulandığı ülkede darbeyle gelip, darbe normlarını uygulayan veya benimseyen Türkiye’nin 12 Eylül anayasası, elbette Kıbrıs için de demokrtatik bir yapı getirmeyecek, daha fazla resmi ideoloji dışında kalan ve iktidarla veya egemenlerle aynı düşünmeyenlerin harcanması, tüketilmesi veya soyutlanmasını getiren bu anayasanın artık bu noktada bize vereceği birşeyi kalmamıştır. Kaldı ki 12 Eylül darbesini yapanlar da şu anda yaşlı olmalarına rağmen Türkiye mahkemelerinde yargılanmaktadırlar. Bu bile 12 Eylül Darbesi’nin artık tüm geçerliliğini ortadan kaldıran, o hukuku elimine eden bir olay veya sonuçtur.
Kıbrıstürk toplumu 40 yıldır yaşatıldığı hukukun ve rejimin artık terkedilerek özgür bir şekilde yaşamak istemektedir. Kıbrıstürk halkı kendisine geniş özgürlükler bahşeden bir anayasa istemektedir. Kırbıstürk hallkına geniş özgürlükler bahşetmeyen bir anayasayayı elbette onaylamamalıdır.