Aslında detaylı olarak Kıbrıslıtürklerin hakları olarak değil de aradan geçen 50 senede neler oldu diye, Güney’de Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanınan yönetimde, Kıbrıslıtürklerin haklarını merak edip elimdeki olanaklarla bir arşiv çalışması yapmak istedim. Gene açıktır ki Kıbrıs Türk liderliği elbette taksime koşarken Kıbrısrum liderliği veya elitleri veya egemenleri de 1963-64 yılında enosis’e koşmaktaydılar. Arkadaşımız Sevgül Uludağ’ın bu arada yaptığı araştırmaların birinde mesela 1963 olaylarından sonra (Yeni Düzen’de Zeka hoşgör ile Sevgülün yaptığı söyleşiden) bir kısım Kıbrıslıtürk’ün o dönemlerde yapılan gerek İnönü veya gerekse bizim taraftaki çağrılardan sonra işlerine yani Kıbrıs Cumhuriyeti görevlerine geri dönenlerin, gene bazı resmi veya resmi olmayan güçlerce tevkif edilip bilinmeyen yerlere götürüldükleri, kaybedildikleri gerçeğini de okudum. Yani elbette Kıbrıslıtürk liderliğinin taksim güdüleri olabilir ama bazı zamanlar bunun Kıbrısrum liderliği tarafından da kışkırtıldığı veya resmen onların da benzinin üzerine ateşle gittikleri ve suçun sadece Kıbrıslıtürk liderliğinde değil ama Kıbrıs Rum eggemenlerinin de bu hak ihlalleri, veya bölünmede bayağı payı olduğunu da kabul etmemiz gertekmektedir. Nitekim aşağıdaki bazı açıklamalar da bunu isbat etmektedir.1963 yılından sonra enosisin gerçekleşmeyeceği görülünce Kıbrıs Cumhuriyeti’nden Kıbrıslıtürkleri uzaklaştırıp o şekilde, sadece Kıbrıslırumlardan müteşekkil bir cumhuriyet yaratmak için adım adım Kıbrıs Cumhuriyeti yapısında değişiklikler yapmaya başladılar. Bunlar için Makariios Druşotis’in “Cunta ve Kıbrıs; 1967-1970, Köfünye Krizi, İki Suikast, Bir Cinayet “ adlı kitabında bunlar konusunda bizlere geniş indikasyonlar ve detaylar vermektedir. Kitabının 90. Sayfasında Kıbrıslı Türkler olmadan bir seçim gerçekleştirme fikri olayları iyice karmaşık bir hale sokacağından, Kıbrıslırum seçmen çoğunluğu 1965 yılında seçim yasasını değiştirmiş ve Kıbrıslıtürklerden oluşan parlamento üyeleri olmadan seçim gerçekleştirilmesiyle ilgili tüm maddeleri yasadan çıkardığını yazmaktadır. Sanırım geçen hafta Kıbrıslıtürklerin oy kullanması sırasındaki telaşın Güney’deki şuur altındaki psikolojij yansımalarının bir etkisi de bu olsa gerek.
Makarios’un amacı Kıbrıslıtürklerin azınlık olduğunu perçinleştirmek ve artık Kıbrıs cumhuriyeti kurumları içinde bir hakları kalmadığını göstermekti.Aşağıdaki bilgi bunu açığa çıkarıyor:
“Makarios’un bu açılımı farklı değerlendirmelere yol açtı.Klerides’e göre Makarios’un sözlerinden, “Enosis’in zorunlu olarak rafa kaldırıldığı” ve amacın, “azınlık olan Kıbrıslı Türklere sadece azınlık haklarının verildiği bağımsız bir devlet olduğu” sonucu çıkıyordu. Makarios’un muhaliflerine göre ise bu demeci, aslında onun Enosis karşıtı ve bağımsızlık yanlısı olduğunun en somut deliliydi”(sf.90)
“Seçimlerden iki gün önce Temsilciler Meclisi Başkan Yardımcısı Orhan Müderrisoğlu, Glafkos Klerides’e, Anayasanın 42. Maddesi gereğince Başkan ve BaşkanYardımcısının beraber yemin etmesi için Parlamentoyu toplamasını istediği bir mektup gönderdi. Bunun arkasından Küçük de Makarios’a Anayasanın 46.(3) maddesini uygulamaya sokmasını, ilgili madde gereğince üç Türk bakan ataması gerektiğini, kendisinin bu kadrolara bazı isimler önerebileceğini söyledi”(sf.91).
Kıbrıslıtürkler 1964 yılında İsmet İnönü’nün baskısıyla geri dönmeyi reddetmelerine ama bu arada da EOKA’nın ve hükümete bağlı bazı güçlerin de geri dönenleri işyerlerinden toplayıp kayıp etmesinden dolayı ve de liderliğin elbette ayrılma güdülerinden dolayı, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönmeye istekli olmasalar bile, Kıbrıs Cumhuriyetinin kendilerine vermiş olduğu hakları korumaya çalışmaktaydılar(sf92).
Küçük’ün Makarios’la birlikte yemin etme isteği, reddedildi.(sf.91). Kıbrıslırum çoğunluğu ise Küçük’ün teklifini, seçimlerle ilgili yasayı tek taraflı olarak kaldırıyordu(sf.93).
Görülüyor ki Kıbrıs Türk liderliği şöyle veya böyle haklarının korunması için bazı ataklarda bulunmasına rağmen Kıbrısrum liderliği de aslında enosisin o şartlarda mümkün olamayacağı görülmesinden dolayı artık Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlaştırma gibi ırkçı bir faaliyet içine girmişti ki 1964 saldırılarından sonra artık Makarios Doktrini’nin esas temeli veya felsefesi buydu. Tamamen Kıbrıslırum egemenlerden ve Kıbrıslırumlardan oluşmuş bir Kıbrıs Cumhuriyeti yaratmak…
“Makarios siyasi amacını, Enosis’ten Kıbrıslı Türklere sadece azınlık haklarının verildiği bağımsız Rum devleti kurmaya çevirmişti (sf.94).
Niyazi Kızılyürek’in “Glafkos Klerides-Tarihten Güncelliğe Bir Kıbrıs Yolculuğu” adlı kitabında şu andaki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Kıbrıslıtürklere karşı Kıbrıslıtürk halkının Cumhuriyetten kaynaklanan Hakları konusunda nasıl baktığını(sf.27,2007), Glafkos Klerdes’in değerlendirmesi olarak şöyle bir açıklamada bulunuyordu:
“Nitekim 1965 yılında, Temsilciler Meclisi üyesi olan üç Kıbrıslı Türk milletvekili, meclisin bir oturumuna katılmak istediklerini Meclis Başkanı sıfatıyla Glafkos Klerides’e ilettiklerinde, Klerides’ten aldıkları yanıt çarpıcı olduğu kadar, Kıbrıslı Türklerin içine düştüğü acı durumu bütün çıplaklığıyla da ortaya koyuyordu: “Temsilciler Meclisi’nin oturumlarına katılabilmeniz için Makarios hükümetini tek meşru hükümet saydığınızı açıklamanız gerekiyor. Ayrıca bilmeniz gerekiyor ki, artık mecliste ayrı çoğunluk aranmıyor, oyunuz, diğer milletvekillerinin oylarından biri gibi değerlendirilecektir” Bu açıkça, ortaklığa dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sona ermiş olduğu anlamına geliyor ve onun yerini bir Kıbrıs Rum devletinin almış olduğunu gösteriyordu. Çok isterlerse Kıbrıslı Türkler de bu devlet içinde “azınlık” olarak yerlerini alabilirlerdi!”
Aslında Makarios’un kafasını karıştıran iki önemli konudan biri enosisin başarılamamış olması, diğeri de ona göre Kıbırslıtürklerin sahip oldukları aşırı haklardı ki bunları ortadan kaldırmak için kolları sıvamıştı (sf.95).
“Klerides Makarios’un Kıbrıslıtürkleri azınlık olarak belirlenmesi için 1965’te BM’ye bir mektup ilettiğini belirtiyor. Bu arada gene”AKEL’in dünyadaki diğer komünist partilere gönderdiği ve “Kıbrıs’ta, Kıbrıslı Türklerin neden azınlık haklarından başka haklara sahip olamayacaklarını” anlatan mektup, benim bu değerlendirmemi daha da güçlendiriyor” diyordu Klerides(sf.112, aynı kitap).
Şu anda Kıbrıs Cumhuriyeti’nde hala daha Kıbrıslıtürklerin hakları ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nde demokratikleşme konusunda veya Sağ güçleri bırakalım, AKEL’in Kıbrıslıtürk hakları konusunda tutuk kalmasının gerisindeki zemin bu yazılanların veya bu araştırmanın sadece yüzeysel kalan ama bazı gerçekleri irdeliyen kökeninde anımsamak gerekiyor diye geliyor bana. Ve şunu da açıklamak gerekiyor. AKEL, veya mecliste şu anda bulunan örgütler, bir birleşme olsa, Kıbırslıtürkler meclise dönmek isteseler, veya gene şunu da vurgulayalım, şu anda Kıbrıslıtürkler , andlaşma olmadan, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarını iddia edip, o hakların tekrar sahibi olmaya çalışsalar, gerek Kıbrıs Cumhuriyetine el koyan Kıbrısrum egmenleri ve gerekse meclis içinde bulunan partiler, bu talebi nasıl karşılayacaklar? 1964 sonrasında yasalarla kabul edilen Kıbrıslıtürkleri azınlık sayma pozisyonlarını devam mı ettirecekler? Yoksa hemen gaspettikleri bu hakları Kıbrıslıtürklere sunacaklar mı? Şüpheliiym ve çok merak ediyorum…