Yazıyı yazmaya başaladığımda çeşitleme haberler le etrafta uçuşmalar oluyordu. Türkiye resmi çevreler sanki karada balık yakalamış gibi “bayrak” gündemine yeniden ulaştılar. Nice insan ölümlerine ve korkunç katliyamlara kolay kolay yervermezken; yapılış biçimi dahi çok yönlü kuşkularla provakasyon kokan “bayrak indirme” olayı ile resmi siayset hemen öfkesini kusmaya başladı. Uğraşılan makyajlı “çözüm” örtüsü birden sıyrılıp “kral çıplağı” ortaya serdi. Zaten butip olgular öncelikle provakasyon ile banbaşka olguların durumu tekrar tekrar yaşandı. Ama kitlesel hareket etirme ve ötekine karşı politik saldırganlık olayı oalrak bayrak neyazık ki hep kulanıldı. Konu zaten biraz zaman geçtiğinde daha netleşecektir. Bir farkla; tıpkı öteki “bayrak tartışmaları gibi” gerçek ortaya çıkınca da yanıltanların özür bir yana konuyu doğrusu ile konuşmadan sırrakadem basmaları tekrarı oalcaktır. Birgün gazetesinde yıldönümü olan “Türbanlı bacımıza saldırdılar” probaganda provakasyonunun da çakışması raslantısı, çok anlamdlıdır. Sahi geçen yıl ayni günelrde Erdoğan “Türbanlı bacısına saldırıldığı” haberini öfke ile anlatıyordu! Şimdi bu yalanın yıldönümü bir şey anlatıyormu?
Kıbrıs dan yazmak ve Türkiye ile başlamak, başlık da bozulan Ortadoğu ezberi olunca; bunlar çelişki değimli? Buda kendime kendimin sorarak kimine göre yaptığım içerik yanlışının sorgusu! Ama huyum kurusun; yine de bazı dokunmalar yapmadan edemiyorum. Madem dokundum; şunu da içsel konu olarak belirtecem: Özelikle Yerel seçimlerde dünyada solun başarısı tartışılmaz. Hatta parlementer seçimleri boykot eden veya meclise girilemeyen yerlerde dahi Sosyalisgtlerin oldukça dünyada belediyecilik başarıları vardır. Hem halkla en yakın ilişki kurma yapısı, hem de sosyal insani politikaları uygulama bakımından sol açısından belediyecilik başarıları oldukça dünyada fazladır. Kentleşme olgusundan tutun mafya ile mücadele ile sosyal hakların gelişiminde belediyecilik bakımından oldukça önemli başarılar vardır. Tabi derebeyleşen ve rantın yolsuzluk ile kayırmanın ayuka çıktığı bizim ülkede kaçı belediyeciliği bilerek aday olduğu dahi sugötürür bir durumdur. Bunu da yazarak yerimi kulanayım…..
Ortadoğuda ezber bozlurken beklide en net son adım ırakın ikinci kenti Musula İŞSD ele geçirmesi ile oldu. Katliyamların kanıtsandığı, dış müdahalelerin ayuka çıktığı ve yapılan planların yerlebir olduğu Ortadoğu coğrafyası; yaratılan ciahtcı İslamcı Emperyalist işbirlikci gerektiğinde ortak,gerektiğinde de düşman olan örgütlerden birisi ırakın ikinci kenti Musulu ele geçirdi!
Defalarca Ortadoğu denklemini bazen ülkesel bazen de genel olarak hep yorumlamaya çalıştım. Hatta konu edilen Suriye gelişmeleri veya dar anlamda ordaki İslami ciahtcıların sistemsel ortaklaşmalarını bu köşede yazdım. Birileri çıkarak bunarla “özgürlükcüler” derken dahi yine yalnız kalma adına ayni gerçekleri yazdım. Şimdi IŞSD Musulu ele geçirdi. Dün Rohovada katliyam yapıyorlardı! Suriye savaşında bunların nasıl ülkeye sokulduğu ve silahlandırıldığı da bilinen ama teşvik edilen politik hamle oluyordu. Sanki bunlar hiç yaşanmıyormuşcasına tüm ağızlar “Suriyede verilen demokratik savaştan” söz ediliyordu! Birçok çevre “ki bizim kesimler de vardı” Ortadoğu projesi ile esen rüzgardan dem vuruyorlardı. Bir ironik penbe taplolu Ortadoğu anlatıyorlardı. Ciahtcıalrı alkışlama ötesinde silahlandıran Emperyalist gerçek ile yüzleşiyorduk. Ama ekranlar ısrarla bunları başka aktarıyorlardı.
Göstere göstere Lipyadan uçaklarla Suriyeye Türkiye üzerinden sokuluyorlardı; Türkiye Suriye sınırı resmen gelgeç hatına dönüştü; Türkiyenin Güneydoğu kentlerinde ve Hatayda toplantılar yapılyordu. Kesep gibi saldırılarda Hatay ili toprakları kulanılıyordu. Cihatcılar kele kesip yürek çıkarıp yerken, medya bunların Suriyede “devrim” yapacağını anlatmaya çalışıyordu. Erdoğan bunların kazanması ile Şamda Emevi camisinde namaz kılacağını haykırıyordu. Kıbrısda ise ekrana çıkan yağcı ile ekran alma yarışcı “akademisyenelr de” Türkiye modeli ile Ortadoğu oynunu biza aktarıyorlardı! Suriye tıkandıkça ve dıştan oluşturdukları yapılar Suriye ile alakasız ama cepleri dolarken; ülkeden durmadan kötü haberler geliyordu. Türkler, Çeçenler, Boşnaklar, Pakistanlılar, Amerikadan Avrupaya varan gelip katılan İslamcı cihatcı kesim artık Suriyeyi boğuyordu. Suriye değil; ırakı ve kışkırtarak Lübnanı da sarmala katmaya uğraşıyorlardı. Ama ekranlar hep başka şeylerden söz ediyorlardı! İsrailin gerektiğinde bonba yağdırdığı, Amerikan İngiliz Fransız ajanlarının cirit atıp, Ürdünde milis eğitme görevleri yerine getirirken; Sudiler hapisteki Elkaydecileri çıkarıp Suriyeye gönderirken dahi kimsenin tısı çıkmıyordu!
İSD diye bir yapı; Elnusra gibi başka kuruluş; ÖSO denilip içinde şeryatcısı olan ve gelen yardımları alıp ceplere indirten yapılarla Suriye geleceği planları yapılmaya devam edilirken; artık konu genişliyordu.Biraz daha somutlayalım: Çok değil kısa zaman dilimine bakalım: Ortadoğu kaynarken batılılar tınmıyordu bile. Bazı basın organları gelip katılan İngiliz, Amerikan, Fransız, Belçika ve Alman gibi islamcıalrdan söz ediyordu. Türkye hem insan katılımı, hem geçiş yolu ve hem deorganize etmenin Pakistanlaşma tehlikesi vurgulanıyordu. Derken Brüksel Yahudi Sinagok Müzesi saldırısı ile Küresel Cihatcı gerçeği Avrupalıların yüzüne vuruldu! Ayrıca imtihar eylemcisi Amerikalı da peşpeşe batının gazetelerine düştü.Anladılar ki binlerce giden cihatcı dönüp kendilerine de tehdit olma olasılığı korkusu yeşerdi. Birden binlerce Cihatcının Avrupadan Türkiyeye ve ordan da Suriye ye geçtiği bilgisi etrafa saçıldı. Amerika ve Avrupa ilginç çıkış aradılar. Cihatcıların gitmesi değil de dönmelerinin engeleme esrümanalrı arayışına girdiler. Hatta biryanda “Terör listesi” ilan edilen örgütlere, öte yandan silah milis aktarmaya da devam ediyorlardı! “Elnusra ve ÖSO gibi örgütler”!
Ayni dönemde İŞSD Rohova katliyamı yaparken Barzaninin Kürt olma değil de karşıtı yok etme adına hendeklerle Rohova ile uçurumlaşma veya Türkiyenin ciahtcı desteği ile Kürt engeli koyma politikaları hala devam ediyordu. Rohova hem Türkiye duvarı, hem Barzani hendekleri ama hem de İŞSD saldırgan kısgacında varlığını korumaya çalıştı. Burdaki duruşlar elbet konu ile hegemonya ikileminin sarmalı oluşuyordu.
IŞSD sonuçta milisleri, yeni teknolojik silahları ile hem Suriye hem ırakta giderek yayılan bir alana doğru genişledi. Anbar gibi ırak ilerini ele geçirme hamleleri ile ünüversite basma eylemleri ardı ardına geliyordu. Tabi Rohova katliyamı da oldukça kötü yapılıyordu. Dünya hala Esatı nasıl devireceğinin arayışı içinde oluyordu. Hatta Türkiye dışişleri bakanı resmen daha fazla silah verilme probagandası için durmadan temaslar yapılıyordu. Barzani ile itifak la petrol hesabı ile PKK etkisileştirme taktiği piyasaya sürülüyordu.
Artık Ortadoğu ölümleri hiçeleşir, inanılmaz faziyalar doğalaşırken; ırakın ikinci şehri Musul ele geçirilir. Hatta ayni dönemde Celal Talabaninin Kürt Yurtseverlerbirlği yapılarına imtihar saldırıları da yapıldı. Musul sonrası yerleştikce Kerkük kentine yönelme planları da meydanda dolaşıyor.
Yukarda sıraladığım ve daha nicesini ekleyeceğim gelişmelr; ezberletilen ve çoğunun ağzı dolu dolu anlatığı Ortadoğu prjesinin yeni açılımları oluyordu. Tamda Amerika ile Türkiyenin yeni Suriye poltikası için istanbulu merkez yaparak bir ayar açılımı kurma peşindeyken; ırakın ikinci kenti Musul olayları yaşandı.Tamda Sudiarabistan dizayini yeniden yapılanıp, Katar ayarları darbelerle şekilenip Türkiye ile yeni bir siyasal Suriye ayarı yapıldığı aşamada Musul kenti olayı yaşandı. Türkiyenin tüm uyarılara karşın ırak Kürdistanı Barzani ile hem petrol akışı, hem de pek vurgulanmayan Rohova Kürtlerine karşı bir ortaklaşma koşulu gerçekleştiği de fazla yorumlanmadı. Ruhaninin yolsuzlukla Rızalaşan milyaları Türkiyede aradığı bir dönemde Musul IŞSD tarafından ele geçirildi…
Daha ne sayalım! Ortadoğu projesini övenler ve onun rüzgarı ile Kıbrısda iyi işlerin olacağını söyleyenler; AKP politikasına övgüler; Türkiye modelinin bölgesel önemini aktarıp durmadan boy göserenlere neyi anlatalım?Bunlar hep bir doğruya bizi taşır:Ortadoğu politikasının karanlık gerçeği!