arşivUlus Irkad12 Eylül’e doğru Türkiye ve Kıbrıs -16- - Ulus Irkad
yazarın tüm yazıları:

12 Eylül’e doğru Türkiye ve Kıbrıs -16- – Ulus Irkad

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

ulus“Olayları yaşayanlar bilirler. Denktaş Bey’in sadece kendisi değil, kendinin kurduğu ve o zaman üyesi de bulunduğu, ilk iki seçimde de (1976-1981) aday olduğu Uusal Birlik Partisi de perişan edilmişti halkın oylarıyla.

1981 genel seçimlerinden sonra sakağa dökülen halkın heyecanı ve sokağa dökülen insan sayısına bakıldığında, Denktaş Bey ile partisi Ulusal Birlik Partisi’ne Kıbrıslı Türklerin tekisinin, öfkesinin, seçim sandıklarından çıkanın çok üstünde olduğu çok açık bir şekilde görünüyordu.

İktidarı taşıma oylarla ve Türkiye’yi arkalarına alarak elde bulunduranlar, ilk kez böyle bir tehlike ile karşılaşıyorlardı. Seçim gecesi, zafer kazandıklarını sananlar, ve Denktaş Bey “kazandı” diye ilan edilince havaya silah atanlar, halkın öfkesi karşısında saklanacak sığınacak yer arıyorlardı.

Sığınacakları yer belliydi ya…

Askerden korunmalarını talep ettiler.

Ve, icabında halka karşı kullanılmak üzere keskin nişancı askerlerimiz araçlara bindirildiler.

Aslında, endişe edilecek bir şey de yoktu. Çünkü, muhalefet partilerinin liderleri de halkı sokakta istemediler.

Oysa, halk olduğunu, kendisi ile dalga geçenlere göstereceği anı yakalamıştı.

Halklar, böyle anları pek ender yakalarlar.

Halkların, kendi egemenliklerini kendi ellerine aldıkları, alabildikleri pek ender anlardır bunlar.

İktidar sahipleri ile iktidarı gasp edenlerin yüz yüze hesaplaştıkları anlar pek enderdir.

Kıbrıs Türk halkı, 1981 genel seçimlerinden sonra o anı yakalamıştı.

İktidar sahipleri ile iktidarı gaspedenlerin hesaplaşması sokakta olur ancak, sandıkta değil.

Ve, Kıbrıs Türk halkı, dimdik ayakta ve sokaktaydı.

“Yürüyelim arkadaşlar” dese birisi, ne saray kalırdı ne de saraycık.

“Yağma Hasan’ın böreği” iktidarını dümdüz edecekti halk.

Ve, şuna buna kulak asmayın siz. Asker halkın üzerine ateş edemezdi kolay kolay. Çünkü, bu gibi hallerde, askerin halka ateş açması iktidarı gaspedenleri kurtarmaya yetmez.

Bu gibi hallerde, halka ateş edilmesine emir verenler, genelde silahların namlularını karşılarında bulurlar çünkü…

Hem Türkiye’nin, gidecek olanla gitmek gibi bir niyeti olmadığına göre, gelecek olanla uzlaşma aramaktan başka çaresi yoktu.

Muhalefet olarak, Kıbrıslı Türklerde iktidarı seçim yoluyla alabilmemizin olanaksızlığını maalesef bilemedik o gün. Tabii ki hükümeti kastediyoruz “seçim yoluyla” dediğimize göre…

Ve, muhalefet, sokağa çıkan halkı iktidara yöneltemedi. “İktidarı alacağız” sözünü vererek halkın sokağı boşaltmasını istedi.

Halk da sokağı boşalttı.

Öyle olunca da meydan gene Denktaş Bey’e kaldı.

Seçim sonuçları artık askeri karargahlarda, Türkiye Büyük Elçiliği’nde, ve tabii ki Ankara’da değerlendirilecek, gereği ona göre yapılacaktı.

Hem Denktaş Bey yerinde duracaktı, hem de Sol Muhalefet Kıbrıs Türkü’nde hükümet olacaktı.

Mümkün müydü?

Ya da mümkün mü?

Muhalefet olarak, sol Muhalefet olarak, bu aptallığı da gösterdik biz bu Kıbrıs’ta. Hem Ankara’da askeri cunta iktidarda iken umduk bunu.

Denktaş Bey yerinde duracak, Ankara’da Askeri Cunta, ve Denktaş Bey Alpay Durduran’a “Buyur Alpay Bey de bu hükümeti sen kur” diyecekti…”

1987 Yılında Özgürlük Dergisi’nişn 21 . Sayısında çıkan bu yazı da oldukça ilginçtir:

TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİN << KARDEŞLİĞİ>> ÜZERİNE (Özgürlük Dergisi, Sayı:21, Kasım 1987)

“Kıbrıs Türk Halkının Kimlik Sorunu”, “Kıbrıslılığımızı koruma mücadelesi”, “Kıbrıs Türk Halkının varlığını ve egemenliğini koruma sorunu” “Ülkemize sahip çıkalım”, “Bu memleket bizim”.

Ve buna benzer birtakım slogan ve hedefleri içeren tartışma ve arayışlar son bir yıl içinde çeşitli devrimci-demokrat unsurlarca gündeme sokulmaya çalışıldı.

Kuşkusuz tartışma gündemine sokulan bu sloganlar birtakım gereksinmelerden kaynaklanıyordu. Tarihi gelişim içinde şovenizmin yaşamın bir parçası haline geldiği ülkemizde hassas ve kimilerine göre de tehlikeli olan bu düşüncelerin artık yavaş yavaş toplumda yer etmesi yaşamsal önemdeki bir sorundan kaynaklanıyordu.

Gerici, faşist ve soven çevrelerin, egemen yönetim organlarının saldırı hedefi olsa da ülkemizde yurtsever ve devrimci-demokrat unsurların bu slogan ve hedefleri topluma mal etmeleri artık tarihsel görevleri haline gelmiştir.

Evet… Gerçekten de Kıbrıs Türk Halkının kimliğine, varlığına, Kıbrıslılığına sahip olma sorunu vardır. Kıbrıs Türk Halkının egemenliğine sahip çıkma sorunu aciliyet kazanmıştır… Kıbrıs Türk Halkının üretim ilişkileriyle, kültür ve yaşam biçimiyle ülkesine sahip çıkmadaki etkinliğiyle her geçen gün bir mum gibi eriyip gittiğini, sadece devrimci-demokratlar değil, sıradan yurttaşlar bile görebilmektedir.

Kıbrıs türk Halkının varlığı yönündeki istemler, hiç kuşkusuz Türkiye ile ilişkiler sorununu gündeme getirmektedir. Eğer bu ülkede Kıbrıslı varlığının ve kimliğinin korunması mücadelesini gündeme getiriyorsak, kim ne derse desin Türkiye ile ilişkilerin gerçekçi ve cesur bir değerlendirmesini yapmanın zamanı gelmiş ve geçmiştir bile..

Türkiye ile ilişkiler olayı ne Anavatan-Yavruvatan ne de kardeş ülke edebiyatları ile çözümlenemez. Böylesi çözümlemelerin içinde şovenizm unsuru vardır. Ulusal kökenlere oturtulmaya çalışılan ‘ana-yavru’ veya ‘iki kardeş’ ilişkilerinin varıp varacağı yer şovenizmin bataklığından başka birşey değildir. Gerçek öyle olsaydı, ilericisinden gericisine anti-emperyalistinden emperyalist işbirlikçisine kadar tüm Arap dünyasını aynı kefeye koymamız gerekirdi. Oysa anti emperyalizmin bayrağını taşıyan Arap yönetimleri olduğu gibi, emperyalizmin uşağı durumunda kukla Arap yönetimleri de vardır. Ve olayları sınıf gözlükleri ile gözleyen devrimci ve demokratlar tüm Arapları aynı kefeye koymazlar. Dahası o Arap yönetimleri aynı ulusal kökenden gelmiş olsalar bile birbirleri ile kardeşlik bağları ile ya dost ya da düşmandırlar.

Yurtsever, devrimci-demokratlar, aynı ulusal kökenden gelmiş olsalar dahi Türkiye ile “KKTC” arasındaki ilişkileri sonunda şövenizmin batağına batacak ulusal gözlüklerle değil, sınıfsal gözlüklerle değerlendirmek zorundadırlar.

-DEVAM EDECEK-

 

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin