İnsan belli ki genleriyle taşıdığı özelliklerinin etkisinden daha tam sıyrılmadı. Başlarda aile yaşamını sürdüren primatlardan evrime uğrayarak homo sapiens haline geldi, sonra da bugünün insanı lakin yamyamlık gibi insan yemeyi bile yasakladığı halde kitle katliamı yapacak halde bulunuyor.
Hoş gözünün önünde insan kafasına musallat olan bitin evrime yani mutasyona uğrayıp ilaçlara direnç kazandığını öğrendiği halde bile evrimi reddeder ya! Hurafeden başka bir şey olmayan bir dine inanarak göz önünde duran şeylere karşı çıkar!
Gene de insanın değiştiği yeni değere yargıları elde edip onun için fedakârlık yaptığı da bilinir.
Savaşmamak artık insanlığın zorunlu olarak uyması gereken kural olmalıdır. İnsanlığın gelişmesinde görülen değişiklikler gelişen sosyal yaşamın gerektirdikleri ile ilgilidir. Sosyal yaşamla gelişen bilimsel gelişmeler kitle kırımları yanında çevreyi de yaşanamayacak hale getirebilecek silahlar üretilmesine neden olmuştur. Onun için savaş tırmanma olasılığı olan bir bela olarak ortada durmaktadır.
Savaşın büyük güçler arasında çıkması halinde nasıl tırmanacağını ve topyekûn savaşa uzanmayacağını iyice temin etmek ustalık ister. Kendi oyununa gelmek deyimiyle kaş yapayım derken göz çıkara bilirler. Yani kimse büyük yıkımdan kaçınılacağından emin olamaz.
Bu durumlar karar üretme teknikleriyle sürekli incelenmiş ve bir kısmı da senaryolara konu olarak filim yapılmıştır.
Ukrayna durumu da bu çerçevede ele alınan bir durum oldu. Rusya Kırım’ın izole bir bölge, bir yarımada olması ve nüfusunun çoğunluğunun Rus olması nedeniyle tırmanmaya yol açmadan baş edilebilecek bir sorun olarak görüldü ve uygulamaya konuldu. Ukrayna zaten antlaşmalı ve ortak çok şeyi bulunan yeğen diyelim bir halkın yaşadığı ülke olduğu için bir anda Kırım’da silah atılmadan Ukrayna askerleri kenara atıldı. Bundan sonra baskın basanındır kuralı işleyecek ve biri oyun bozarsa eski moda yüksek değerler için savaşmayı onaylamaya hazır biri olacak.
Kim olabilir derseniz: Kıbrıs Cumhuriyeti!
AB Kırım’ın referandumunu geçersiz sayarken Kıbrıs’ın şimdiki yönetiminin Rum olan yöneticileri Kırım’ın bağımsızlığını koruması için uğraşacaklarını ilan etti.
Haydi, kolay gelsin.
AB dünyanın gidişini değiştirmek için en çok savaş gören bölgesinin birleşmesini ve dünya barışını korumaya önem veren bir birlik yaratılmasını isteyenler tarafından kuruldu. Onlar bir azınlıktı ama ekonomik gerçekler birleşmenin gerekliliğini göstermesi nedeniyle ekonomik işbirliğinden başlayarak barış için AB diye bir şey yaratılabileceğini düşündüler. İlk önerileri de en yakın tehlike olan demir çelik üretimini sürdüremeyeceklerini ve çökeceğini görmeleri yüzünden oradan başladılar. Şimdi AB diye bir ley var. Genişleme politikası ile temel insan hak ve özgürlüklerinin yayılmasını ve yönetimlerin çağdaşlaşması için birçok ülkeye etki yarattılar. Ukrayna’ya bile Rusya’dan hızlı insan haklarında ilerleme şansı verecek üyelik önerisi sundular. Lakin üye alınanların eski üyelerle beraber barışçı bir geleneğe sahip çıktıklarını söylemek eksik kaldı. Daha yol var gidilecek.
Kırım’da Rusya’nın Karadeniz donanmasının ana üssü bulunuyor ve Ukrayna ile antlaşmalı orada askeri üsler bulundurma antlaşması vardır ve süresi daha epey sürecek. Bunun için de ihracat fiyatlarının %30 altında ucuz gaz verir. Ukrayna sıkıştıkça da üstünden destek ister. Hatta Kırım’ın Ukrayna toprağı olmasının aslen Ukraynalı olduğu için Kruşçev’in hediye etmesi ile olduğu bilinir. Böyle bir ülke AB’ye üye yapılacak ve çağdaşlaşmasına yardımı olacak diye inadına uğraşmak sonunda hepimizi tehlikeye attı.
Buna açık bir tahrik diyen Rusya’yı frenleyeceklerini sandılar. Lakin AB ve NATO, Rusya için bir tehdit olarak algılanacaktı ve bunu sürekli dile getirdi. Aldırmadılar.
Ukrayna’nın Rusçayı ikinci resmi dil olmaktan çıkarmasını ve aşırı milliyetçilerin Rusça konuşan yerlerdeki etkinliklerinin engellenememesinin yaratacağı sonuçları hesaplamamasını AB umursamadı. Yeni üye adayının AB normlarını karşılayıp karşılamamasını konu etmedi. Onun yerine özel bir antlaşma yaparak ekonomik bakımdan AB modeline uyumunu sağlamaya çalıştı. Onun Rusya’ya ülkeden geçen boru hatlarını bir şantaj olarak kullanmasını da eleştirmedi. Yoluna devam etti. Bunların Rusya tarafından AB’nin Ukrayna’yı stratejik ortak olarak düşündüğünü ve Rusya’yı etkisizleştirme çabası olarak gördüğünü umursamadı.
Rusya hala Sovyetler Birliği dönemindeki nüfuz bölgeleri politikasını özlemektedir. Moskova’da otellerdeki propaganda broşürlerinde bile kendilerinin esas takıntılarının global güç olarak nüfuz bölgeleri kurmak olduğunu anlarsınız. Bu düşüncelerde olan bir dışişleri nüfuz bölgelerini eskisi kadar elinde tutamamanın acısını yaşadığını İngilizce dilinde yabancı turistlerin okuması için konulan broşürlerle duyururken ne demek isterdi varın siz düşünün. Ben okuduğumda saf bürokratın acındırmayla övünmeyi bir birine karıştırdığını düşündüm ve korktum. Yeni dünyada da bu kafayla hareket edeceğinin duyurusunu yapabilenler ABD’den fazla iddialı bir rakip olarak çıkmak isteyecek ve gücünün üstünde macera peşinde koşabilecekti.
AB bir barış projesi ile işe başladı ama işin başındakilerin bu amaca ne kadar ve nasıl sahip çıkacaklarını kestirmek kolay değil. Açık olan bir şey varsa o da AB hala kendi arsında bile birliği sağlayamadı ama sadece Kıbrıs sorununda kendine yardımcın olacağını umarak üye olmayı başaran Kıbrıs’ı bile bu haliyle üye yaptı hem de tam üye… Başka üyeler de ekonomik avantajlar için üye olmaya devam ediyorlar. AB olmak için amaca uygun gelişmeleri örneğin üye devletlerin barış için en önemli unsur olan dış politika ve savunma politikalarını formüle etmeyi başaramadılar. Üye devletler hala ortak gibi hareket etmeyi beceremiyorlar. Gene de yeni üyelerle stratejik kazanımlar elde etmeye çalışıyorlar ve nihayet Ukrayna’da kayaya tosladılar.
Dehşet dengesinin karakteristiği olan oldubittilerle kazanımlar yaratmayı iyi öğrenmiş olan Rusya Ukrayna’da oldubitti yarattı ve işi eskiye döndürdü. Bunu geri döndürmek için ekonomik ve siyasal izolasyonlardan başka seçeneği olmayan AB ilk toplantısında Kıbrıs’ın Rusya ile olan işbirliğinin sona erdirilmesini istemeye hazırlanan üye devletlere karşı yanına enerji bakımından Rusya’ya tam bağımlı olan üye devletlerle beraber hareket edecektir. Bu çatlak bilinmeliydi. Eminim ki bilenler de vardı ama kelime cambazlıklarıyla karar alınsa da bazı üye ülkelerin bunu esnek uygulamalarına ve Rusya ile ilişkilerini bozmayacaklarını ona el altından iletmesine de izin verilecektir.
Daha fazla uzatmaya gerek yok. Reel politik hayranlarına buyurun bundan da yakın demekle yetineyim.