yaklaşımlarÖzkan YıkıcıYerelden genele gitmek şart – Özkan Yıkıcı
yazarın tüm yazıları:

Yerelden genele gitmek şart – Özkan Yıkıcı

333 Takipçiler
Takip Et

Yeniçağ podcastını dinleyin

Son günler bize oldukça hem çalkantılı, hem de müdahaleler le dolu bir süreç yaşatıyor. Kıbrıs konusunda bazı direk müdahale ile adımlar atılırken, genel de Amerika Ortadoğu’nun hegemonyasını yeniden kontrol altına alma Hamelleri yapmaya hız verdi. Kontrolden çıkan müttefik yörünge devletlere ardı ardına hamleler, yeni girilen tıkaç içinde senaryolar kurgulanma hızına girildi. Belli ki Emperyalist sistem siyasal aşmaz, Ortadoğu bataklık saplantısı sonucu, arayışları hamleler le taçlandırmaya çalışıyor. Bunu en net Kıbrıs konusunda bizim saray Tavla oyuncusu Eroğlu’na yaptı. Söyledikleri ile imzası tutarsız olan, dediği ile yaptığı çelişen ve Uluslararası okuma yeteneği oldukça cılız olup “Anavatan” hamaseti ile saray hülyalarına dalmışken; Amerikan bürokratının telefonu ile resmen ağzı diline, dili beynine ve beyni de düşüncesine karıştı. Olmaz dediklerinin hepsini olur kıldı. “Kabullenmem” dediklerini ve başkaları söylerken küplere binip tehdit ederken; kendini onların savunucusu halinde dururken buldu. Tıpkı; “Kıbrıs sorunu diye bir sorun yok” derken, birden “Kıbrıs sorununu görüşüp, çözüm ister sözler le” savunur bulması gibi! Fakat şu dar gömlek le sıkışmamak gerekir. Burada olan bildik Doksanların Ortadoğu senaryosunun 2015 siyasal senaryosu değil, tıkanılan ve ittifakçıların paramparça olup hegemonyanın gerilediği dönemde bu hamleler yapılıyor. Stratejik adım yerine, dağılanı toparlayıp yeni senaryolar oluşturma sürecinden geçiyoruz. Tabi elbet bu adımlar bazı ayarlar veya hiçbir şey olmadan sadece görünüm kandırmacasında da kalma şansı her zaman vardır…

Başlık notunda şunu koydum: “Yerel değil, genele de bakmak gerekir”! Daha somutlama ile Kıbrıs’ı sadece buradaki demeçler le değil, sistemsel genel olgular la birlikte ele almak gerekir. Hep tekrarladığımız ama iş tekrarladığımız ezber yaşamda olunca da unuttuğumuz “Uluslararası sistem, dış dinamik belirleyiciliği” burada analiz yapmakta mutlaka gereken olgudur. Oluşan koşullar ise şu başka dayatmayı da getirir. Değişim olacaksa örgütlü olup taleplerini masada gücü oranında vurgulayanların istekleri olur. Herkesin tüm istekleri olmaz. Ama hiçbir çabası olmayanın da istençlerinden hiçbiri gerçekleşmez. Şuanda Kıbrıs sorununda bizim etkisizliğimiz nedeni ile oluşacak her türlü değişim veya ayarda  taleplerimiz yer bulmayacaktır. Hele de Eroğlu gibi kahve tavlalı başkan olup “Anavatan hamaseti” ile işbirlikçilik çizgisindeki politikalar bize bir şey kazandırmaz. Bolca söylediğimiz “Çözüm ve doğal gaz da” başkalarının yörüngesine takılıp yolunu alır…

Konuyu daha iyi analiz etmek isteyenlere, şöylesine önemli bazı anımsatmalar yazacam. Ortadoğu ve daha özü Kıbrıs konusu artık Doksanların proje kurgularının yeşerttiği senaryolarla yol almaya devam etmiyor. Gerçi ordaki bazı kurgular gerçekleşti: 2006 Kıbrıs denizinde petrol aranacak; Annan planı ile Türkiye’nin önü ve Kıbrıs AB üyesi olacak olayları gerçekleşti. Aslında Doksanların planlamaları Bush’un çaldığı seçim ile oluşan 11 Eylül saldırıları sonrası ikibinler de yürürlüğe girdi. Afkanistan işkal edildi, keza ırak da aynen işkale uğradı. Sudan parçalanıp Güney Sudan devleti kuruldu. İslami eksenli Kültürler çatışması mezhepsel olarak sadece Ortadoğuyu değil dünyada ses getirdi. Ama girilen işkaller dizayin yerine bataklık takıntısı getirdi. Böylelikle Ortadoğu projesi resmen çamura saplandı. Bunun üzerine sermaye eksenli proje mimarları Obama dönemi ile yeni bir taktiksel süreç oluşturdular. Ortadoğu hamleleri bölgesel mütefikelr tarafından içeleştirilip sürdürülecekti. Buna karşılık Emperyalist stratejinin istenen Avrasya hamlesi de Asya Pasefik eksenine kaydırılacaktır. Ortadoğu Türkiye, Sudi Arabistan İsrail gibi devletlerin merkezine oturtulacaktı. Türkiye de islamın model ülkesi olarak ponpalandı!

Olayı daha iyi anlamak için de şu NATO kararına değinelim: 2010 yılındaki NATO toplantısında Pasefik Asya alanına asker kaydırma kararı alındı. Ayrıca 5 ülke ile güvenlik şemsiyesi oluşturulacak tı.Çin dışındaki Pasefik ülkeler le serbes bölge anlaşması da hedefe konuldu. Böylelikle Çin eksenli rekabetin hamlesi de yapılyordu. Ortadoğu ise yukarda belirtiğim ülkelerin merkezinde arkadan yönetme amacı güdüldü. Dikat edin; aradan geçen birkaç yıl sora işler bu eksende yürüdü. Fakat Ortadoğu “bahar la” başlayan içsel hareketlilik, Suriye karakolunda iran ve Rusyanın da direnci ile bataklığa yeniden saplandı….

Oysa Pasefik hamlesi başlamdı.Çin ile ilişkiler geriliyor. Japonya askeri harcama yapıyor ve Çin ile kıtasahanlık sorunları tırmanıyor. Avusturalya da muhavazakarların seçimi de alması ile Amerikan askeri varlığı artı. Beş ülke resmen güvenlik şemsiyeli bir itifak Çine karşı oluşturdu. Pasefik kıyı ülkeleri Çin dışında ortak Pazar için anlaşma imzaladı.Kısa zamanda yoğunlaşan askeri Amerikan varlığı ve gerilen ilişkiler bize bu hamlenin ilk ürünleri olarak politik panayırına sunuluyordu. Fakat; Ortadoğuda işler yolunda gitmiyor du! Suriye karakolunda takılma oldu. Brakın karşı ekseni; mütefikelr dahi birbirine girdi. Birçok alanda karşıt rekabete girdiler. Türkiye ve Sudiler resmen bölgesel hegemonya mücadelesine düştüler. Model Türkiye giderek kontroldan çıkarken, oluşan siaysal ekonomik kriz de artık çekim alanı olmaktan çıktı. Ilımlı İslam Mısır ve Türkiye resmen iflas oynuyor. Daha şeryatcı Sudili eksen hegemonyatikleşiyordu. Mezhepsel kırılmaya Suni içi “ılımlı radikal, etnik yeni” kimlikler le paranparça olunuyordu. Hedef olan “şer eksenli iran” ise yükselen güç olarak bölgede etkinliği artı. Tıkanılan Suriye ise bölgesel rekabetin ötesine taşdı.Böylelikle Amerikan hegemonyası gerilemeye ve bölgesel güçleri kontroldan çıkmaya başladı. BundanAmerika bunları kavradığı anda, Suriyeye müdahale yerine, diplomatik karta sarılmak zorunda kaldı. İran böylelikle kendi durumunu da ertelemiş oldu….

Gelelim günümüze: Son günlerde Amerikan diplomatları bölgemizde cirit atıyor. Düne kadar cirit atmayı ajanlar yaparken, birden diplomatlar soyundu. Çünkü enerji gazı çıksa da bunu aktaracak hatlar üzerindeki ülekler hepsi birbirisi ile saldırma bnoktasına geldiler. Hatta kutsal mütefik İsrail Türkiye de ayni ayrışmaya takıldılar. Bu oyun oynanırken de birçok adım atılması gereken “İsrail Filistin” gibi veya “Tasviye edilmesi gereken Hizbulah” hala ayakta duruyordu. Dışişleri Amerikan diplomatları enazından kontrolu ilk adımda ele geçirme adına İsrail Filistin eksenine ve biraz da Kıbrısa dokundular. Hem iyice kontroldan çıkan Türkiye olayına hem de artık bazı görünümler adına politik hamleler yaptılar.Kıbrıs deneğimi de bunalrdan sadece birisidir….

Son hamleler şimdilik Amerikanın yeniden kontrolu ele alma ve gidrek dağınıklaşıp belirsizleşen yandaşlarını denetmele adına bu hamleler yapıldı. Görüldü ki bir telefon ile Kıbrıs işi denetime alınma şansı vardır. Hatta iyice tıkanan ve krizlerle boğuşan Türkiye de pek fazla direnecek konumda değildir. Buna ek olarak; bizat Amerikan hazine bakanlık kesimleri Türkiye eksenli terör finnsman yapmasını, kara para aklama yöntemleri gibi bazı belgeleri de yayınladı. Bunun la “kontroldan çıktıkca başlarına nelerin geleceğini de”  anlayana anlatıyorlardı. Partiliye yer arayan, yandaşa avanta dağıtan Eroğlu ise bunları ne analayacak durumda, nede karşı duracak güce sahip di! Haberi olmadan “kabulendiği de” söylendi.

Şimdilik olay görüşmelerin başlatılması ile kontrole girdiği anlaşılıyor. Fakat bu nereye kadar gider, bilinmez! Yapılması gerekenin yeterli koşulu da net değil. Onutmayın; Annan pilanında tam çözme olacakken, sürülen beşinci versyon ile resmen Rumlara hayır deme ortamı açıldı. Hem de Güvenlik Konseyi “güvence vermeyerek” bunu ateşledi! Gelişmeleri bundan doalyı iyi okumak gerekir. Bunu anlatmak ise oldukça zor. Çünkü bizim kiler daha olanı biteni dahi anlamadan, sadece kendi kısgacında konuşup duruyorlar. Hatta neyi kabulendikelrini dahi bilmeden, ayni yörüngede dönüp duruyorlar.

Kısaca; Amerika yeniden bölgesel toparlama hareketi ile kaybetiği hegemonyasını kurmaya çalışıyor. Kıbrıs ise hazır bir alan gibi kolayca kulanacağı bir sıçrama tahtası. Hele de şimdiler de krizlerin yükselip umutların içsel yapılara kalmama durumu da dış denetimli dizayinleri kolaylaştırıyor. Bakalım kontrol hamlesi yeni dizayin adımalrına dönüşecek mi? Bu soru her gelişmede mutlaka sorgulamamız ilk düşünce olmalıdır. Bir de eyer biz katılmadan gözü kapalı onaylama noktasına gelirsek, yine ielrde anlamadığımız çok durum ile karşılaşacağız.

- Advertisement -spot_img
- Advertisement -spot_img
5,999BeğenenlerBeğen
796TakipçilerTakip Et
1,253TakipçilerTakip Et
334AboneAbone Ol

yazılar

Yeniçağ Podcastını dinleyin