Her an karşımıza ister dinleyerek, ister katılarak, birilerinin bet oynayarak, sesler yükselip kavga eder gibi konuşularak, katılarak katılımcı olma gibi nice olgu ile spor kavramını gündelik yaşamımızın bir parçası haline geldi. Seyrederek, taraftar olarak, sağlık için yaparak, zevk için kulanarak ve arkadaşılık çizgisini oluşturma, konuşma alanı bulma gibi nice konuda spor önemli bir mavzemedir. Kitlesel olgudan endüsri sektörüne dek sporun belirli daları artık yaşamın olmaz sa olmazlarıdır. Artık kimseğe “spor barış ve kardeşliktir” demenizin anlamsaz hiçbir ifadesi kalmadı. Taraftar olmaktan rant sağlamaya dek geniş yelpazesi ile spor artık Kapitalizmin önemli bir işletilen kural haline sokulan objedir. Rekabet, endürsrileşme gibi kuralar zaten artık sporu spor olmaktan çıkarıp adeta sistemin işleyen ve kar sağlanan, kitleleri dentim altına alan sosyal bir kuram halaine getirdi. Eskiden beri boşuna “Salazar ve Frankonun faşist diktatörlük aracı olarak futbolu” hep örnek göstermiyormuyuz! “Biz diktatörlüğümüzü futbola borçluğuz; kitleleri uyutan bir tulum la futbol ile idare ettik” demişler di! Zaten taraftarlık kısgacında nice çirkinlikler kirlilikler spor ile örtüldü. Başarı ve rekabetin taraftarlık la ötekine küçümseme davranışları çoktan yerleşti. Siz bir Fenerbahce veya Beşiktaş taraftarına futbolun kuralalrı ile oynanıp sonuçlandığını artık iandıramazsınız! Başkasının başarısızlığı ile övülen, ötekine saldıracak kadar yoğunlaşan bir kitlesel kültür de spor oluşturmuş oldu. Artık spor kitlesel seyretme veya yaparak bedensel rahatlama olayında çoktan çıkıp, kapitalist rekabetin ve sermayenin kar endeksi ile doldurularak sistemleşen bir argüman haline getirildi. Sistemin kendisini spor olarak incelemek mümkündür. Bir farkla; kitlelere “spor kardeşliktir” ezberi çok güzel yuturuldu!
Fazla soyutlamaya dalmadan, yaşamdan örnekler le konuyu deşelim. Hiç uzağa gitmeden kendimizin ekrana nasıl esir olup maç veya spor prokramlarını izlediğimizi bir sorgulayalım. İzlerken taraf olmanın sevinci veya öfkesini duyarız. Bazen takımdaş, bireysel alanda bireyci, ulusal ölçekde milli olunur. Hatta bize çok ters gelen ve normal yaşamda duysak “faşist” simgesi ile nefret edeceğimiz sloganları sporda kolayca kabulenip söyleriz. Ama biraz daha sporun sistemsel sonuçlarına girelim. Hemen dibimizdeki ilhakcı efendimiz Türkiye olayına bakalım….
Son yapılan açıklamada atletlerin dopink yapma listesinin lideri Türkiye! Hani çoğu kazanınca insanalrın sevinip övündüğü ve seyretiği birçok atlet soradan dopink yapıp tüm oluşan sevinç yumağının sahte olma baaşrısının açığa çıkan lider listesi! Başka ironi de şu; Türkiye maçlar la katılamadığı dünya basketbol şanpiyonasına ödediği para ile katılıyor. Basketbol Uluslararsı federasyon yeni bir karar ile “yapılacak katgı ile bazı takımlar da şanpiyonaya alınacak”! Böylelik le “parayı verin siz de katılın” kapitalist ilke de uygulanır oldu. İsterseniz bir de futboldan örneklem sunayım: Biliyorsunuz futbol şanpiyonasının biri de Katar da yapılacak. Yapılan oylamada oyların resmen satın alındığı ortaya çıkmasına rağmen, Katardan müsabakalar geri alınmadı!Kapitalistleşmenin daha açık kanıtına gelelim: Sadece futbol ekonomik endüsri alanında dördüncü güç olarak kaydedildi. Futbol endüsrisi çoğu törösü tekeli geride brakıyor. Ayrıca son tahminlere göre 60 milyaar dolar senede kara para aklanan yer olarak Futbol işaret ediliyor. Boks, atletizim veya öteki alanlar hesapta yoktur…..
Biraz tarafsız olanlar ise Türkiyede son Şike olayında aslında konu şikeden çok Erdoğanın intikam davranışı olduğunu kabulenir. Bundan dolayı özelikle Beşiktaş Çarşı gurubunun sosyal muhalefet katılımcı oluşu veya Fenerbahcenin AKP karşıtı duruşu nedeni ile resmen şike olayı ile cezalandırma olduğu da kabulenilir. Şikenin Türkiyede en doğal kural olduğu kabulenilir. Hatta şike ile olsada başarı önüne gelemeyeceği de doğalaşan duruş oldu. Fakat fenerbahce veya Beşiktaş olayında en garip olan; Şikenin yapan ve yaptıran ikileminin dahi olmamasıdır. Hele de “özel mahkeme yargısı ve siyasal ayraçlı” oluşu futbolun içine nelerin sokulduğu da bellidir.
Son günlerde sporun önemli evernsel iki tartışması vardır. Yapılacak Şusa kış olimpiyatları ile Rus çarlığının Çerkez katliyamı da tartışılır hale geldi. Örtülen tarih kış olimpiyatları ile yeniden canlandı. Buna batılı emperyalistlerin Rusyadan Suriye rovanşı alma eylimi de eklerseniz, kış olimpiyatlarının nereye dek uzanacağının sınırı olmadığını da anlarız…
Öteki spor konusu iseBrezilyada yapılacak dünya futbol şanpiyonasıdır. Brezilya halkı futbol şanpiyonası için yapılan milyarlarca dolar harcamların yanlış olduğunu; bu kaynağın insana yönelik yatırımlara yapılmasını savunarak protestoalr yapıyor.Böylesi gelişmeler sonuçta sporun sistemin işleyen kar makinesi haline sokulan bir rant alanı haline geldiğini bize anlatıyor.