Çarşamba günü, arkadaşım Gaburdi lakaplı dostum, bana bir belgesel CD getirdi. Barakanın derlediği belgesel, Sanayi Holding hakında oluyordu. Piyasaya sürülen çalışma, yakın tarihimizin önemli belgeselerinden birisi olmaya adaydır. Ben CD’yi izlerken, tanıdıkların yüzleri ile anlatılarını kulaklarıma alırken, birden ayni dönemki benim bazı araştırmalrım da aklıma geldi. Hem yakın tarih belgeseli olma bakımından, hem de genel Kıbrıs ekonomik dönemi anlatma bakımından, konu ile ilgili 2 makale yazmaya karar verdim. Yazının birinci bölümü; ayni tarihler de benim karşılaşıp Kıbrıs üzerinden ulaştığım bilgileri aktaracam. İkinci makalemi de ilgili belgesel ile gelinen durumdaki geriye dönüş bakışı kendi yorumum la yazacam. Sonuçta; bilgi birikimi olmayan; geçmişi hep hamaset güncel resmi bakış ile bilim yapan ülkemiz için; Sanayi Holding belgeseli oldukça önemli bir bilgi kaynağı olarak geçmiş ile yüzleşmek isteyene bir kaynak olarak artık arşivlere girdi. Enazından dönemin ekonomik anlayış ile siyasal duruşların b yansıtıcı bilgisi olrak öğrenmek isteyene sunulan yapıtlardan birisi oldu….
Geçenler de telefonum çaldı. Arayan Besim Hoca idi. Bana “Sanayi Holding ile ilgili bir belgesel hazırladıklarını” söyleyip, benden bazı yardımlar istedi. Enazından dönemi yaşayan insanlar konusunda kaynak talep etti. Ben bazıları ile ilişkiye geçtim. Bunun sonuçlarını önümüzdeki yazıda konuyu daha öze indirgerken, akktaracam. Çok önemli bir yüzleşme de bulacaksınız! Sonuçta belgesel hazırlanıp, seyirci ile buluştu. Olayın hem sanatsal, hem bilimsel hem de yakın siyasal bakımından tüm eksikliklere karşın, çok önemli bir çalışma oldu.
Ben belgeseli izlerken kendimi ayni yıların içinde buldum. Hem de adeta benim başka bir çalışmam ile! 1980 yılında akademik olarak dersimiz olan “Seminer” bölümü için hocalarım bana “Kıbrıs da sanayileşme” ödevini verdi. Ben çeşitli eski Cumhuriyet veya İngiliz dönemi birokratlar, bazı sanayi ve koperatif bilenler le ilginç konuşmalar yaptım. Bazı kaynakları da deştim. Olanaklarım imkanında semineri hazırlamaya hız verdim. Hem siaysal olarak oluşturmaya çalıştığımız dünya görüşümüzün özele indirme yardımcısı olacak tı; hem de ünüversite öğretimindeki, dersten geçmemi sağlayacak akademik araştırma olacak tı! Ekleyelim; güzel tesadüf de oluşan birikimim nedeni ile bana oldukça kolaylık getirdi. Çünkü ayni dönem içinde Kuzey Kıbrısın yeni Türkiye ile şekilenen sömürgeleşme, ilhaklaşma politikalarını da bir çerçeveye oturtma politik araştırmamı da tamamlamak üzere bulunuyordum. Böylelikle çakışan koşullar bana çok önemli çalışma dinamiği getirdi…
Semineri sunuma hazrılarken, özelikle yazmada bana yardımcı olan ve özelikle seçtiğim Ekonomi veya sosyoloji bölümü arkadaşlar la bulguları hep tartışarak da kafam iyice netleşiyordu. Nitekim; özelikle ekonomis denilecek kesimelr le bulguları derlerken, bana hep “Türkiye bu koşular la sizi idare etmesi mümkün değildir! Çünkü; gelişen ve Türkiyenin ilerisinde olan bazı ekonomik yapılarınız vardır. Bunların mutlaka çökertilip ancak ekonomik anlamda sömürgeleştirme yapılma olayı gerçekleşecfcektir. Hatta yapılmak istenmen ilhak politikası da buna dayanmaktadır” tartışmasını hep yaptık. Hatta önemli yazılım yardımcım ve ekonomiyi gayet iyi nbilen “Hikmet Kurnaz” ısrar la “böyle yapı ile Türkiye kesinlik le beraber Kıbrıs da kalmaz” gelecek öngörüsünü de yaptı….
Sonuçta seminer dersimin ödevini yapıp Sosyal Çalışma bölümünde öğrenciler ve öğretmenlerin karşısında sundum. Hocalardan biri olan Emre KOngar epey beni sorguladı. Soradan çalışmamdan etkilenerek benim bitirme tez hocam oldu. Hem de başka öretim görevlilerin de istemelerine karşın. Bunları neden mi anlatıyorum: Çünkü Kıbrısın genel ekonomik yapısını ben ilk defa budenli geniş araştırıp toparladım. Tabi Sanayi Holding olayında ki 74 öncesi ve sorasını da bağdaşlaştırdım. Ayrıca konu ile ilgili şu ek bilgiyi de ekleyelim: Memur olduktan sora özelikle Sanayi Holding çökertilmesinde birokratik önemli kararların yazıya karara döküldüğü dayrede çalışıp, yalpan hamleleri de direk tanık olarak da yaşadım. Yani; Sanayi Holding çöküşünün ve yağmasının da direk memur olarak da tanık oldum….
Seminer araştırmam sürecinde Kıbrısın ekonomik önemli şu noktaları yakaladım: Kıbrısın ekonomisi ve özelikle 67 yılı sorası hızlanan dinamiğinde önemli bazı temel alanlar öne çıktı. İngiliz döenminden başlayan ve tarımda özerk yapılı tarıma yan sanayiler le bir açılım getirildi. Narenciyeden üzüme her ürüne yönelik bir fabrika veya küçük tesis le ürünleri değerlendirme yapılanışına hız verildi. Orta ölçekli çeşitli yerler de sanayi bölgeleri kuruldu. Bunlar gelişmiş teknolojik yapıda olmaları sonucu, bölgesel ihracata da oldukça açılma şansını da buldular. Konumuz olmadığı için turizime değinmeyecem. Tarımsal, orta ölçeklilik ve atelyeler şeklindeki sanayi önemli bir dinamik oldu. Hatta birçok ihdiyaca yönelik fabrikalar da yapıldı. Hem iç Pazar hem de iharacata yönelik sanayileşme kamusal anlamda geliştirildi. İngiliz ve Soviyet modeleri gayet iyi uygulandı. Buna benzer bazı uygulamalar da İsrail de yapıldı!
Gelişmeler sonuç da dünyada şu ifade ile arşivlere konuluyor du: “Kıbrıs mucizesi”! Başka bir şekil ile “Karma ekonomik modelin başarılı uygulanması”! 74 olayları sorası Kıbrısın Kuzeğin de böylesi bir yoğun ekonomik yapı kaldı. Fakat bizim Beşeri ekonomik birikimimiz yoktu. Buna karşın; Kaybeden Rumların ise oluşan Ekonomik Beşerisi sonucu, onca felakete karşın yeniden sıfırdan başarılı Kıbrıs ekonomik modelini hem de İMF direncine rağmen başardılar. Bizde ise batırdılar. Sanayi Holding adıyla örgütlenen sanayi sol korkusu ve Özal modeli gibi dış etkenler yanında, ganimet tipi anlayşın da uygulanması ile kısa zamanda tüketildi. Aslında özü şudur: Kalan ekonomik yapı ile istenen Türkiyeleşme politikasının çelişmesi sonucu ve ülkede benimsenen ganimet tipi paylaşım nedeni ile, yapı kısa zamanda çökertildi.Sanayi Holdingler tarihe gömülürken, tarımsal koperatifler rantlanıp sora merkezi denetim ile üretici niteliğini tüketti!
Türkiye Kıbrısa gelirken elbet kendi yapısını kurmak istiyordu. Kültürel ve ekonomik müdahaleler ile nifus taşıyarak sosyolojik değişkenlikler ile sonuca gitmeyi tercih etti. Hele kendi ekonomik üretim araçlarından daha gelişmiş ekonomiler le bu olmaz dı! Hem üretimsizleştirme, hem de nifus ile ilhaklalhaklaştırma yolu ile bu gerçekleştirildi. Hele de kendi teknolojisinin dedahi ulaşamadığı üretim ağı ile sömürgeleştirme yapması çok zor du.Kuzey Kıbrıs ekseninde ise teşkilat döneminden yönetici işbirlikci elite geçiş ile ganimet tipi paylaşım ilkesi ile bölüşüm yapma kuralı sonucu, elde edilen kaynakların üretim kesimi tüketilerek, bir kısmı da yandaş paylaşımlı bir güdük işbirlikci sınıf gibi kesim oluştu. Sanayi Holding olayının da iflası bunların sadece birisi oluyordu.
Yazının birinci bölümünü burada bitiriyorum. Önümüzdeki yazı ise daha somut Sanayi Holding ve belgesel ile bazı acı yüzleştirmeleri yazmaya çalışacam.