Venezuela’da, 8 Kasım’da yerel seçimler yapılacak. Tüm yerellerde mücadele yaşanacak ve Venezuela’nın bu ateşli demokrasisinde hem sağcı koalisyon hem de Chavista adayları ülkede bir aşağı bir yukarı kampanya yapmakla meşguller.
Bu yerel seçimler, bir önceki seçimlere göre çok farklı bir ortamda geçecek çünkü Hugo Chavez’in ölümünden sonraki ilk yerel seçimler.
Aynı zamanda, Nisan’daki başkanlık seçimlerine sağcı muhalefetin şiddetle yanıt vermesinden de sonraki ilk seçimler.
Venezuela’nın anti demokratik muhalefeti birbirine yakın olan seçim sonuçlarını kullanarak seçilmiş Nicolas Maduro hükumetini devirmeye çalıştı. Hile iddiasında bulundular ancak herhangi bir kanıt sağlamakta başarısız oldular.
Yine de liderleri Hennrique Capriles, muhalefet destekçilerini “öfkelerini açığa vurmaya” davet etti. 13 masum insanın ölümü, araçların yakılması, sağlık merkezleri, ulusal seçim konseyi binaları ve hükumetin önde gelen üyelerinin evlerine saldırılarla sonuçlanan bir şiddet dalgası yaşandı.
Muhalefet aynı zamanda asılsız hile iddialarını uluslarlarasılaştırmayı da denedi. Siyasi liderleri, Şili’li aşırı sağcı Bağımsız Demokratik Birlik (UDI) üyesi Jovino Novoa gibi sağcı siyasetçilerle birlikte dünyayı dolaştı. UDI’nın kuruluşu, Pinochet diktatörlüğü tarafından cesaretlendirildi ve desteklendi. Novoa, 1979-1982 yılları arasında, askeri diktatörlük altında hükumet genel müsteşarlığı hizmetinde bulundu.
Şili sağıyla kurulan bu bağlantı anlamlı. Venezuela muhalefeti –Şili’deki benzerlerinin 40 yıl önce yaptığı gibi- Başkan Maduro’nun hükumetini istikrarsızlaştırmak ve devirmek için ekonomik savaş stratejisi yürütüyor.
Hayati besin maddeleri ve diğer günlük zorunlu ihtiyaçlarda yokluk yaşanmasını organize ediyorlar, elektrik santralleri, metro ve petrol rafinerilerine gibi kilit tesislere karşı sabotaj saldırıları düzenliyorlar.
Bütün bunlar Başkan Nixon’un “Allende’nin iktidara gelmesini engellemek veya devrilmek” için “ekonomiyi feryat ettirme” stratejisini andırıyor.
Şili’de olduğu gibi, en yoksul ve kırılganlar arasında olduğu kadar ve orta sınıflar arasında da karışıklık ve umutsuzluk yaymak için medya aracılığıyla psikolojik savaş başlattılar.
Batının ana akım medyası bu kampanyaya, kolayca ve eleştirmeden desteğini veriyor. Ekim ayında Washington Post’ta “Venezuela İç Patlama Yolunda”, Miami Herald’da “Venezuela’da Umutsuzluk” ve FT’de “Karacas’da Kaos” başlıklı yazılar yayınladı. Dış Politika Dergisi, “ABD, Venezuela’da Çöküş içi Hazır mı?” diye bir değerlendirme yayınladı.
Tıpkı Şili’de demokratik olarak seçilmiş olan Salvador Allende’nin devrilmesi gibi Venezuela’da da ABD’nin tezgahlarının etkisi fazla.
ABD dış politika aparatlarının kilit organları, vergi mükelleflerinin milyonlarca dolarını muhalefetin siyasi, sosyal ve medya kasalarına aktararak ülkenin iç işlerine aktif bir şekilde müdahil oluyor.
Başkan Maduro, Venezuela sağının seçimler için değil onun yerine “ayaklanma” için kampanya yaptığını söyleyerek istikrarsızlaştırma çabalarını kınadı.
Eski başkan yardımcısı Jose Vicente Rangel –şimdi saygı duyulan bir gazeteci- “muhalefetin; metro, kablolu araçlar, devlet petrol şirketinin tesisleri, su kaynakları, süpermarketler ve elektrik tesislerine karşı terörist saldırıların yanı sıra Chavista liderleri, bakanları, üst düzey askeri yetkililere suikast gibi terörizm gündemi var” uyarısında bulundu.
Maduro, muhalefetteki aşırıların “toptan çöküş” istediğini, Venezuela ekonomisindeki sıkıntıları kullanarak kaos yaratmayı veya en azından toplumun endişeli kesimleri arasında bunun izlenimini vermeyi amaçladığını açıkladı. Muhalefet, hükumetin devrilmesine neden olacak bir “sosyal patlama”yı kışkırtmayı umuyor.
Bu bağlamda, aralarında onlarca general ve amiralin de bulunduğu 45 emekli askeri yetkilinin, Maduro hükumetine karşı “bir darbe değil” ama “egemenliği koruyacak” bir askeri müdahalenin yapılmasına dair açıklaması da önemli bir endişe kaynağı.
Muhalefet, yerel seçimleri Maduro hükumetine karşı bir plebisit olarak görüyor. Maduro’nun yaşayacağı bir gerilemenin yeni bir hükumete kurulması gerektiği fikrini yaymaya çalışıyorlar.
Chavista yanlısı güçler, Ulusal Meclis’te üçte iki çoğunluğa, 23 eyaletin 20’sine ve 23 yerel meclisin 22’sine ve Maduro’nun daha yeni kazandığı 6 yıllık başkanlık dönemine sahip olduğu için bu argüman temelsiz.
Daha da ötesi, son yapılan anketlerde hükumet koalisyonunun başkanlıkların çoğunu alacağını gösteriyor.
Önümüzdeki haftalarda, muhalefetin anti demokratik yapılarından Maduro hükumetinin bitirilmesine dair çağrıları daha da keskinleşecek ve eğer planlarında başarılı olurlarsa Venezuela’daki demokrasi ve sosyal ilerlemenin ciddi bir şekilde gerilemesine yol açacaklar.
40 yıl önce Şili’de olduğu gibi son 15 yılda Venezuela çoğunluğunun elde ettiği demokratik, sosyal, siyasi ve ekonomik hakları çiğneyen acımasız bir rejimin yükselmesini görebiliriz.
Şili’de Pinochet diktatörlüğü 17 yıl sürdü ve yaklaşık 10.000 kişi öldürüldü. Yani Venezuala’da tehlike çok büyük. Bir geri gidiş, bütün Latin Amerika’daki ilerlemeye büyük bir saldırı demek olur.
Venezuela’nın seçilmiş hükumetiyle küresel dayanışma yaşamsal önemde. Martin Luther King’in bir zamanlar söylediği gibi: “Sonuçta, düşmanlarımızın sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlarız”
Çeviri: Kontra Salvo
Yeniçağ sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.