Eskiden özelikle yetmişler tarihinde şu şekliyle Ortadoğu konuşulup yarınları tartışılıyordu: “Ortadoğu’da devrimci dönüşüm ve demokratikleşme” denilirdi… Şimdilerde ise tek eksenli Emperyalist propaganda şöylesine sunum yapıyor: “Ortadoğu baharıyla demokrasi gelecek”! Fark sadece bu kadarla kalınmaz: “Ortadoğu serbest bölge olup, sermayenin piyasa işleyişi ile özgürleşecek” deniliyordu. Yetmişlerde hakikaten yükselen devrimci dalgalarla Filistin’den İran’a, Türkiye’den Cezayir’e varan gelişmelerle en azından bir değişim, dönüşüm olma sosyalist gelecek le umut görünüyordu. Fakat şimdilerde denilenler olsa da ve sermaye yerleşip “öcü” denilen eski “dostlar” tavsiye olsa da Ortadoğu’da demokrasi falan geldiği yok. Daha fazla parçalanma ve ortaya çıktıkça “çirkefli” oyunlar karşımıza geliyor. Ama yine medyası, akademisyeni, politikacısı tekrar tekrar “Ortadoğu demokrasisini” söylüyor. Hele bu kavramı desteklenen taraflarla, yapılan müdahalelerle şekillenince…
Ben kendimi bildim bileli hep Ortadoğu üzerinde söylemler ve gelecek hesaplarını hep duydum. Devrimci dönüşünümle de b birikimim le yazılar yazdım. Öğrendikçe ve öngörüler yaptıkça, yine şunu yaşadım: “Yanılma şansım pek nedense olmadı”! Şimdi Doksanlarda beyinlerle ekranlarda sunumuyla propagandalaşan, ikinci Bush ile resmen yürürlüğe sokulan Ortadoğu politikasında da herkes hatta “eski bazı yoldaşlar dahi” gelecek Ortadoğu geleceği çizerken, ben sıkılmadan ısrarla Emperyalist olgusuyla birlikte düşünmelerini söyledim. Nitekim söylediklerim doğrulanırken ama medya şovcuları AKP kuyrukçu yalakaların peşinden Ortadoğu çizme farklılığı nedeniyle, bana pek söz hakkı vermediler. Daha vahimi; Güneyden gelen akademisyene dahi sırf kendilerine dönüşmesi sonucu onunla kitlesel kandırılmalarla Ortadoğu anlatıldı. Bana yakın olan ve ayni mücadele sürecinden geçtiğim bazı eski “yoldaşlar” dahi döneklerin veya ekrana çıkma tavizkar “akademisyenleri” dinleyip bana onların bulguları ile eleştiri dahi getirildi. Hele hepimizin yaşadığı gerçeklere karşın “AKP kuyrukçusu, bölgesel güç olma ve iyi idare etme” sonuçlarla öncesi yazılan Ortadoğu makalelerini bütünsel okumaktan kavrayamayan “sosyalistlerin” dahi düştüğü aşmaz oluyordu. Bu kadarını da artık yazma hakkım vardır. Hele hala bazıları daha dün “Türkiye Ortadoğu politikasını çok iyi uyguluyor, Suriye olayını iyi getiriyor” diyen kişiyi eyer beraber olma gerçeğimiz değil de onun palavralarını hala okuyup orda kalıyorsa; benim diyecek elbet sözlerim de vardır…
Eleştirimi ve sözlerimi sakınmadan artık kanıtlanma gerçeğim ve hala en yakına dahi anlatamama ikilemiyle yeniden şöylesine özetledim. Artık yine hep kulaklarımıza gelen “Ortadoğu demokrasisi” sürecine yeniden girecem. Girecem de o denli söylenip yanlış çıkan gerçekler vardır ki kitaplara dek sığacak kadar çoktur. Ama en net olanı: Ortadoğu’ya demokrasi falan geldiği olmadığıdır. Zaten Demokrasiyi oynayan ve getirecekleri söylenen kesimlerin de olayla uzaktan yakından alakaları yoktur. Sudi Arabistan mı, AKP mi, Cihatçılar mı, yoksa ötekiler mi? Son kaygan zeminde dahi ortak yola çıkanların nereye varıldığı da ortada. Daha doğrusu; ayrışmaları dahi nedenli demokrat olmadığı kurallardan ortaya çıktı! Sudiler Amerika Suriye’ye saldırmayıp işgal etmediği için şikâyetçi; İsrail İran’ı vurmasına izin verilmediği için kızgın; AKP Suriye fetihçiliği başlamadığı için öfkeli; Cihatçılar daha fazla silah verilmediği, karşıtına bombalar yağdırma olmadığı için endişeli; Bunlar son olayda olduğu gibi “Cenevre konferansına” katılmama nedenlerini dahi buna kurguluyorlar…
Tamda yeni Ortadoğu dizayinleri ve hareket edilen dinamikte ilk defa önemli yerde olan Kürtler ise aşiret hastalığı ile Amerikancı pay alma adına karşılarına “Barzani” ayrışmasını kucaklarında buldular. Nerde mi? Suriye’de asırlık baskı altında kalan Kürtlerin ilk defa önemli güç olup taraf olma aşamasına geldiği anda! Barzani ekseni yardım yerine engel koyar, hatta yandaş parçayla sistemin belirli güçleriyle ayrışmayı oluşturmaya başladı. Dedik ya, burası Ortadoğu; neyin nerde dost nerde düşman olduğu belirsiz!
Sudiler ise Amerika’nın kalesi olduklarını, petrol silahını dahi sistem için kullanma olanağı verdiğini unutup, Sırf Suriye’yi vurmadı diye şımarıkça tepki koydu. Gariptir; ortak olarak dost olarak İsrail’e yöneldi! Hani Arap İsrail veya bolca tekrarlanan “İslam dünyası, Arap birliği” denilen reklamlı şov yapıları var ya; işte onlar birden nasıl balon olup sisi örtmek için kullanıldığı aklıma geldi… Şimdi anladınız mı neden Arap İsrail ekseni değil de İran’a karşı Suni Arap şerh ekseni olduğunu!
Ortadoğu demokrasi filimi Bush’la yeni versiyonuna girerdi. Afganistan ve ardından ırak işgal edilir. İşgaller bize “özgürlük ve demokrasi” olarak propagandayla yutturuldu. İşgalin demokrasi getireceğine birçoğu inandı. Hâlbuki olay işgaldi ve amacı da beliydi. İşgali yapan sermaye kesimi olup Emperyalist gerçeklerle olma sonucu, denilenler değil tam bir felaket üretti. Şimdi Afganistan’da yok edilen Talibanla gelecek hesabı yapılıyor. Irak’ın geleceği ise tam bir kaos! Bu işlere en başta Sudiler prenslerle dolarlarla katıldılar. Komşu ırak işgaline resmen taraf olarak girdiler. Sonradan özelikle ırakla ilgili tüm söylenen bahaneler hepsi kocaman yalanlar olarak kanıtlandı. Zaten daha işgal başlamadan çoğunun belirlediği resmen yalan propagandayla kamuoyu oluşturuldu. Hele korkutma ve kandırma psikolojisi çok güzel işlendi. Hatta insan katliamı reklamla ekrandan görselleştirilip basitleştirildi! Ama Ortadoğu’ya demokrasi falan gelmedi…
Amerikan siyasal çevreleri başta olmak üzere girilen açmazı yeni taktiksel açılım için Obama olayını öne sürdüler. Rengiyle, siyahi görünümüyle ve hatta İslam kökeniyle yeni imajla bölgesel taktik de “diplomasi, daha yumuşatma” perdesiyle örtülüp Bush’u unutturma politik seçeneği piyasaya sürüldü. Obama bölgedeki ortaklarıyla oyunu onlara oynatıp yönetme stratejik denkleme kaydı: Bunlar elbet Türkiye ve Suudilerdi! Tabi temel merkez İsrail dilendiğinde istihbaratı, vurucu gücü ve sermaye yönlendirilmesiyle hazır oldaydı! Suni eksenli ittifakla ayarlarla işe giriştiler. Yine adını “Demokratikleşme, özgürleşme” koydular. Yalnız ufak bir kayış oldu: Tunus umulan tarihleri biraz kaydırttı: Aslında beklenmez çıkış gibiydi. Sağ olsun sol güçler dalganın iktidarla bütünleşme sürecinde parçalanmaları ve Ulusalcıların kaypaklıkları sonucu, AKP tipi ve hatta bazılarına göre Erdoğan’ın ustası Ganubi birden kendini en üste buldu! Olsun zaten plan hazırdı. Libya ve Mısırda biraz erken olsa da oyun sahnede oynandı. Sadece Mısırda Elbaraday veya Elmusa tam da kitleselleşemediler? Olsun Müslüman Kardeşler ne güne duruyorlardı! Fas gibi ülkelerde daha sancısız ayarlar yapılırken, hesapta olmayan Bahreyn isyanını sağ olsun Sudi tankları ezerek bastırdılar. Böylelikle “şer eksen” denilen Şii Hilaline yeni katılımı engellediler. Yemen zaten hesapta yoktur. Pakistan ise çatırdamaya devam ediyordu. Ama ekranlar hep söylüyordu: “Ortadoğu baharında demokrasi gelecek”!
Suriye kartında artık bazı maymunlar gözlerini açtılar. Rusya ve Çin artık yavaş yavaş çemberin kendilerine doğru kaydığını, eldeki pazarları kaybetme gerçeğine artık tahammülleri kalmıyordu. İlk defa Suriye müdahalesinde Rusya destek vermedi. Burada bölgesel ilkeler altüst oldu. Oysa hem Sudiler, hem de Türkiye çoktan Suriye fetihçiliğine hazırdı. Silahlar, cihatçılar hemen Suriye’ye sokulup, önceleri demokratik talepler sokağa çıkan insanları inanılmaz bir girdaba soktular! İsrail ise kendisiyle tek savaş halinde olan Suriye’nin güçsüzleşmesini canı gönülden istiyordu. Bir farkla; Lübnan’daki öteki düşmanı Hizbullah’ın da yok edilmesi ile birlikte!
Irak işgali, Suriye karakol hesaplaşması, Türkiye modeli ve İran şer eksenli tavsiye planı: Burada parçalı yaşayıp Ortadoğu’da devleti olmayan bölgenin dördüncü halkı Kürtler yaşıyordu. Daha önceleri tüm Ortadoğu paylaşımlarında dikkate alınmayan Kürtler, bu kez örgütlü olmaları nedeniyle istenmese de kart olarak masadaydılar. Irak işgali, Türkiye’de önemli sorun, Suriye’de krizle bölgesel güç olarak ortaya çıkmaları, İran müdahalesinde Kürt olayının da düşünülmesi gibi bölgesel sistemsel gerçekler sonucu, bu kez Ortadoğu’da Kürtler önemli dinamik* Hatta hesapların ötesinde oluşan güçtü!
Ortadoğu’ya demokrasi gelecekmiş! Bunun bölgesel aktörleri Türkiye ve Suudilerdi: Birde ayarı iyi olursa Mısır: Mısırda Müslüman kardeşler deneğimi ayni paraleli değil Sudi ayrışmasını getirdi. Nitekim Mısır darbesini desteklemeden öte finansmanla yardım eden Sudiler ve Basra emirlikleri oluyordu. Böylelikle kutsal imanlı Suni ittifakı Sudi ve Türkiye ikilemli ayrışmaya girdi. Libya’ya ise Kaddafi katletmeye rağmen demokrasi değil, parçalanma getirdi. Amerika ise belirsizlikten dolayı ve Rusya faktörü sonucu direk işgale şimdilik sıcak bakmıyor.
Bunlar yaşanıyor ve artık istihbaratların dahi nasıl kirli işler oynadığı ortada savruluyor. Sudilerden demokrasi, AKP modeli gibi balonlar havada patladı. Artık Ortadoğu tek eksenli değil, emperyalistler arası çelişkilerle dolan, bölgesel mezhepsel ayrımı daha da derinleştiren mezhep içi ayrışmalarla “ılımlı selefi” ikilemine dek indirgenen önemli karmaşa yumağına girdi. Hani 3 günde Şama gidip namaz kılma ve demokrasi getirme hayali artık düş olmaktan çıktı. Bölgedeki belirsizlik bazı Amerikan düşünce kuruluşlarına yeni devletler ve sınırlar çizdirtiyor. Yeni paylaşımlı 4 devlet haritaları en çok okunan Amerikan gazetelerinde yayınlandı. Ama hepsi şuna işaret ediyor: Ortadoğu’da demokrasi olmadı. Libya Petrolü, ırak kaynakları, Sudan parçalandırılarak Çin etkisi kırılmasına, İsraillin tek savaş hali ülkesi Suriye darmadağın olmasına rağmen, Ortadoğu’ya barış gelmedi. Gelmedi ama sermaye, ajanlar, yeni cihatçılar etrafta cirit atıyor, ölüm saçıyor.
Tüm bunlardan sora; bunu savunanları okuyup bilgi sunan eski yoldaşlara birkaç söz etmek yanlış mı?