İşgalin çocuğu 30. yaşına girmiş. Siz, 30 yıl önce ölü doğan bebeğinizin doğum gününü kutlamaya devam edin, coşun ve eğlenin. Kapatın, çalışma arzusuyla doldurulmuş işçilerin yollarını, savaş tüten tanklarla, uçsun ölüm saçmak için icat edilmiş o demir yığınları, umut dolu gençlerin tavanında, mavi gökyüzünü boyayarak aka ve ala ve bir kez daha hatırlatın kurduğunuz bu kara para aklama mekanizmasında, protokolün gözünüzdeki değerini, herzaman halktan daha önemli olduğunu tekrar tekrar yüzümüze vurun. Minnettarlığınızı da belirtmeyi sakın unutmayın topraklarımızı işgal edip, kadın ticareti ve kumarhane merkezlerine çevirenlere. O gün mikrofonlara konuşurken, 30 yıl içinde doğaya verilen zararı, Beşparmakların kaç parmağı kaldığını, Karpaz’da sahip olduğumuz doğal yaşamı nasıl katletme planları kurduğunuzu, Aksa’ya en güzel sahillerimizi petrole boyama şansını nasıl verdiğinizi, doğal göletlerimizi nasıl beton ve asfalt yığınına dönüştürdüğünüzü, her yağmur sonrası haramiler gibi yıkıp geçen sellere neden olan dere yataklarına verdiğiniz zararları da teker teker anlatın. Sözde seçimlerin nasıl gerçekleştiğini, nasıl oy satın aldığınızı, koltuk derdine düşüp iç hesaplaşmalara nasıl girdiğinizi, aslında bir önceki ve sonrakinden neden farklı olmadığınızı da anlatın. Oynadığınız oyunları atlamayın sakın, “seçim” öncesi oy toplamak için sözler verip, “seçildikten” sonra verdiğiniz sözleri neden tutmadığınızı da söyleyin . Ankara padişahı 1. Erdoğan’ın bitmek bilmez arzularını hiç sektirmeden yerine getirdiğinizi de anlatın ve sonra aldatın, kendinizin de aldandığı bu sözde bağımsızlık ülküsüne. Bu polis devletinin, asker devletinin, işgalin ölü çocuğunun, bağımlı, asalak mekanizmanın, kafanızda kurup, kendinizden başkasını inandıramadığınız, ataerkil yapının en üst düzeyindeki temsilcilerinden biri sıfatına layık gördüğüm, gençlerin geleceğini çalan, beyin göçüne yol açan, iç kanamalı annenin yarım vatanının, Kenan Evren’in “muhteşem şaheseri”nin 30. doğum gününü, yanınıza aldığınız şakşakcılarınızla, bölünmüşlüğü fırsat bilen çıkarcı kıravatlı takımıyla, kameralar karşısında kutlayın. Siz yanınıza silahları, tankları, savaş uçaklarını, füze savarlarınızı, ırkçılık kokan bayrağınızı ve yalanınıza inan ya da inanmış gibi yapan oportünistlerinizi, bölünmüşlüğü fırsat bilen ceketli züğürt ağalarınızı alın ve 30. kez bu bayramınızı kutlayın. Siz böyle kutlamaya devam edin ki, uyuyan halk ordusu bir sabah elinde bir çiçekle uyansın, kutlama için barut kokusuyla kapattığınız yolları yüreği güzel, haklı mücadelenin zaferine inanmış gençler doldursun. Barış ve özgürlük için yazan kalemler, ölüm makinelerine diz çöktürsün ve silahlar düşüncelerin önünde eğilsin. Bizi tektipleştiren üniformalar, ders sıralarına, ordu evlerine ve karakol hücrelerine bırakılsın ki bütün caddeleri umut ağaçları boydan boya doldursun. O sabah başınıza yıkılsın diktiğiniz bütün kumarhaneler ve seks kölelerini pazarlama evleri. Beşparmakları deldiğiniz iş makinelerini süren işçilerin ellerinin arasında son bulsun bu 30 yıllık yalan. Şovenizmi yaydığınız, dini sembolle süslenmiş kanlı bayraklarınız silinsin dağlardan ve yerine barış simgeleri dalgalansın. Kadınlar, insan haklarına erişsin o sabah, yalnız mücadele devam etsin, daha güzel bir dünya ve daha güzel bir gelecek için. Lezbiyenler, gayler, “ötekiler” artık yabancı olmasın o gün. Siz top, tüfekle kutlayın “kuruluşunuzu” ki biz sokaklarda, çiçeklerle, güle oynaya, farklı dinlerden ve renklerden insanlarla, dinsizlerle, kadın, erkek, eşcinsel, çocuk, nene ve dedelerle, etrafa umut saçan gözlerle, farklı dili konuşan, yüreği birlikte çarpan, henüz tanışmadığım yoldaşlarımla birlikte kutlayalım sizin yıkılışınızı. İşte biz o gün kurtulacağız tekdüze, milliyetçi ve cinsiyetçi eğitim sisteminizden, intikam ve kin dolu bakışlarınızdan, hergün yüzümüze çarpan yalanlarınızdan ve artık doğa da kurtulacaktır yıllardır sürdürdüğünüz işkenceden ve denizler de o gün payını alacaktır elbet. İşte o gün, üreten çoğunluğun, ötekilerin, toprağa can verenlerin, 40 yıldır demir çiğneyenlerin, hayalleri çalınmışların, özgürlüğe tırnaklarıyla kenetlenmişlerin inançlı elleriyle, tarihi biz yazalım, direnen insanlığın yüreğiyle.
yazarın tüm yazıları:
yaklaşımlarİşgale ve çocuğuna serzenişler – Özgür Gençalp
"Bu Memleket Bizim" yayınlarını izleyin